bugün

m nedim hazar'ın köşe yazısının başlığıdır;

Nice zamandır yazarız çizeriz; mesele samimiyetsizlikte ve ikiyüzlülükte. Türbana -dolayısıyla din referanslı başka bir soruna- yaklaşanların ağızlarındaki baklayı ustaca gizlemeleri ve bu işte artık illüzyonist kadar mahir oluşları sonucu oluşan kargaşa ortamıdır.
Şu iki cümleyi karşılaştıralım lütfen:

1- Türban sorun değildir (artık).
2- Sorun türban değildir.

Sevgili Cüneyt Ülsever (bu gruba son olarak TBMM Başkanı da katıldı) safiyane bir şekilde, ‘Türban bitmiştir, yeni bir örtünme şekli lazımdır' diye dursunlar, söylenmeyen gerçek şudur: Bu ülkede -bir kısım- hakim zümrenin inanç ve inanç merkezli her şey ile çok temel, uzlaşılmaz ve katı fikir ve eylem ayrılığı vardır.

Kendini demokrat kisvesiyle ortalık yere salanlar da bu cümleye dahildir bilesiniz. Biliyorum çok daha ümitvar ve olumlu şeyler yazmamı istiyorsunuz; ama gerçek şudur: Örtünme -ve dinini yaşamakla ilgili her modern mesele- bugünkü zihniyet ile, köşe başlarını tutan ve zihinsel kıkırdakları esnemeye bile tahammülsüz baskın -azınlık bile olsa- kesim ile çözülmez, çözülemez.

Öyle bir şey olması durumunda, hemen bütün donanımlarıyla harekete geçip tıpkı G.O.R.A filmindeki Şafak Sezer gibi, ‘Yakarız bu gezegeni, yakarız!' diye haykıracaklarından eminim.

Ne demiştik? Sorun türban değil. Örtünme. Şekil filan hikaye. Bunu bal gibi onlar da, örtünen, inançlarını yaşamaya çalışan kesim de biliyor. Çocuklar okullara başlarında türban var diye alınmazlık edilmiyor, başları açık değil diye kapı dışarı ediliyorlar. Üstelik bunun için öğrenci bile olmaya gerek yok. Sayın Cumhurbaşkanı'nın uygulamalarını görüyorsunuz, Başbakan'ın eşini bile dışlayabiliyor. Misal sayın Cumhurbaşkanı gibi düşünen birinin, sözgelimi iSKi'de müdür olması durumunda örtülü kişilere nasıl davranacağını merak ediyorum!

Hani dillerine doladıkları, ‘Babaannemizin örtüsü gibi değil bu örtü, ona itirazımız yok' cümlesi de kocaman ve samimiyetsizce söylenilmiş bir yalan. Bunu onlar da biliyor. Karşı oldukları şey türban değil, örtünmenin kendisi. Örtülü insan görmek istemiyorlar. Mesele, bunu açıkça söyleyebilecek kadar samimi olmayışları.

Yukarıdaki iki cümle karşılaştırıldığında doğrunun ikincisi olduğunu göreceğiz. Evet, ‘Sorun türban değildir!' Kesinlikle!

Hatırlar mısınız Afganistan işgali sonrasında, güzellik yarışmasına sokulan Afganlı bir genç kızın bikinili resmini bastıktan sonra altına, ‘Burkayı attı ve böyle oldu, Afganistan artık modern' diye yazdıklarını?

Ramazan'a denk gelen Cumhuriyet Bayramı'nda muhabirlerini muhbir gibi çalıştırıp, hangi belediye içki servisi yaptı, kim yapmadı istatistiğini tutanlar, geçtiğimiz hafta Tekel müfettişleri gibi ülke sathını gezdiler.

Öyle bir çarpık anlayış, öyle bir temelden kaymış zihniyet ki, alkolü modernliğin ve laikliğin olmazsa olmazı olarak görüyor.

Oysa bütün modern dünya içki ve sigara ile amansız yarışa girmiş. Gelecek nesilleri adına kaygı duyuyorlar. Çünkü biliyorlar ki; toplumun bozulması, ahlaken ve sosyolojik çürüme bira, sigara kullanımı ile başlıyor. Bizde içki kullanmayanı küçümsüyor aynı zihniyet. Satmayanı, sattırmayanı ‘recm' ediyorlar manşetleriyle!

Toparlıyorum: Mesele örtünmenin şekli değil, bizatihi kendisidir. Ve samimiyetsizliğin verdiği ikiyüzlü bir kisve ile boşu boşuna lafı eveleyip geveliyorlar. Türbandan rahatsız olanlar namazdan da rahatsızdırlar, oruçtan da...

Kesinlikle onları kınamıyor ve küçümsemiyorum. Aşağılamıyorum da... Olabilir, inançlı olmak zorunda değil hiç kimse. Ama bizim samimiyet ve dürüstlük beklemek hakkımız. Fikir delikanlısı olmak zorundalar. Topu kanatlara yaymaya, lafı eveleyip gevelemeye, gerekçe üretmeye ne lüzum var ki?

Bir kişi çıkıp dese ki; ‘Mesele türban değildir' inanın elini öpeceğim.

Riyakârlıktan gına geldi yani!

http://www.subjektif.com/makale/turban.htm
"..Türbandan rahatsız olanlar namazdan da rahatsızdırlar, oruçtan da..." ibaresi ile saçmalamış olan makalenin başlığıdır kendileri.

element uydurmakta üzerine yok bu yazarımızın, belli..
sorun iki tarafin birbirinden cok kopuk olmasi ile alakalidir.
bu amca da haklidir yazdiklarinda, ama gordugumuz gibi kinadigi taraf gibi kendisi de asil laiklerden ya da cumhuriyetcilerden cok kopuktur laikligi savunan herkesi icki icmekle, oruca ve namaza karsi olmakla suclamistir..yaziktir, gunahtir
türban sorunu yoktur; % 47 vardır.
sorun diyenlerin sorunu olan sorun.
turban sorunu yoktur, sorunu insanların özgürlüklerine burnunu sokan bir takım insanlar afedersiniz götünden uydurmustur halkımızın bazı kesmide buna katılmıstır bu kadar. aslında sadece gündem doldurmak icin midir tartısılır ama halkımızın uyanıp insanların kıclarına baslarına ne taktıklarını tartısmaları yerine gercek sorunları görmeye baslaması gerekmektedir.
daha adı konulamamis olan sorundur, öncelikle bu konuda bir mutabakata varılmalidir.
(bkz: türban sorunu yoktur az votka vardır)
(bkz: türbansa hiç komik değil sorunsa çok komik)
(bkz: sorun sensin türban da sana girsin)
(bkz: türban sorunu yoktur sorunlu türban vardır) *
(bkz: türban diye bişi yoktur)
türban aslında bir oyunun parçasıdır. tıpkı türk-kürt, alevi-sunni tartışmaları gibi Türkiye'yi istikrarsızlığa sürükleyen ve kağıt üstünde çökertmeyi amaçlayan bir oyun.
ankara'da bir cafede her gün gördüğüm ve beni kesen türbanlı kız. türban sorununun olmadığının sanki canlı bir kanıtı gibiydi. marilyn manson tişörtüyle yatıp kalkıyor sanırdım bu kızı. baba korkusu çok yüksek boyutlarda değilse türbanını sokakta dahi çıkartmıyor oluşu beni dumurlara gark ederdi. lakin bay manson* ile dinimizin türbanı arasında nasıl bir karşılıklı dokunulmazlık olduğunu da pek merak eder dururdum. önyargılarım batsın bi kere de gidip konuşmadım o kızla; derdi davası neymiş sormadım.

bir daha görürsem orphaned land* tavsiye edeceğim kendisine, biraz da melechesh*. sembolde devam edip etmeyeceğinden kelli önermemizin doğru olup olmadığı ortaya çıkacak.

sorunu türbanda ararken kişi kendi başını bağlamasında.. aman.
türban sorunu yoktur; çünkü asıl sorun kafalardadır.