bugün

insan, zihnindeki çokluklar ile mücadelesini yitirdiğinde seçim yapar ve şectiği iyilik, kötülük, normallik  ya da normaldışılık herneyse onu kabullenerek özünde onu var eder.
Sevgi ve güzellik ektiğinizde sizi çevreleyen dünyada kimilerine tatlı, kimilerine ekşi gelse de meyve vermişsinizdir.
Özünüzde ne varsa siz istemeden zaten çevrenize yayılır.
Sevgi varsa sevgi ;kötülük barındıran duygular varsa kötülük yayılır.
O zaman neden her anlamda  leş gibi bir dünyadayız? diye bir sorgulamanın kıyısında öylece kalakalırız.
Fakat kötülük öyle kalakalmıyor.
Özünde kötülük olanların dünyaya kötülüğü kolayca yaymaları
kötülüğü vermekle kalmayıp, kötülüğü  normalleştirme mücadelesinin neferi olarak hayatta yer edinmelerinin bunda rolü hiç küçümsenecek  gibi değil...
insanların kendilerini anlatırken  ya da davranışlarını gözlemlediğimde
en çok duyduğum ya da tanık ettiğim şeyler:
kıskançlıkları, olumsuz bakış açıları, önyargılı olmaları,bilgiyi küçümseleri, farklı ya da iyi olanı kötülemeleri, kendilerini hayatın merkezi görmeleri  gibi narsist eğilimler vb duygusal durumlarıdır.
Bunlar bana hiç normal gelmiyor.
Topluma uygun olan davranışlar normal davranış olarak görülecekse toplumun büyük çoğunluğu böyle. (Toplumsal hastalık)
insan bu tür kötü davranışlarını nasıl geliştirdiğini görmedikçe neyi aşması gerektiğini de bilmeyerek kendi içinde verdiği mücadelede boğulmaya mahkumdur.
Panik atak geçiren insanlara dikkat ediniz.
Ölümden önceki son nefes alıp vermeler ve yaşamak isteme çığlığıdır.
Bu boğulma panik atağın ölüm agonisindeki imdat çığlıklarıdır.
A. D. E.
güncel Önemli Başlıklar