bugün

durkheim tarafından tanımlanan kişilik yaratıcı unsur.

toplumun da bir çeşit piyasa olduğunu, fakat bu piyasanın geçer sermayesinin törel / ahlaksal (moral) değerler olduğunu iddia eder. buna göre, toplum denen piyasada var olabilmek için, aynen günümüzdeki para piyasalarında olduğu gibi, kurallara göre oynamak ve doğru yatırımlar yapmak gerekir.
özgürlük engelleyici bir unsur olarakta insan hafızasında yer alan bir unsurdur...
insanı bol miktarda elbise askısı sahibi olmak zorunda bırakan durum!
(bkz: başkası için yaşamak)
ancak gozardi edildigi zaman kisinin 'kendi' olabildigi unsur.
toplum piyasası gazdır.

en basit bir işletme yönetimi kitabında yazdığı gibi, piyasaya farklı ve yenilikçi ve buna rağmen insanları korkutmayacak ürünler sunmak gerekir. ayrıca kendinize bu tarzınızla özel bir niş yaratabilir, ve daha yenilikçi ürünlerinizin insanlar tarafından alınmasını sağlayabilirsiniz.

ne diyor bu adam?

şunu diyor: durkheim'ın piyasa kavramı yavaş yavaş moral değerlerden çıkıyor... daha doğrusu ahlaki değerler farklı bir hareket kazanır hale geliyor. artık paris hanımın kukusunun görülmesini çok doğal karşılayabiliyoruz...

gerçi burası türkiye. her an birileri gelip bu piyasaya da sağlam bir yolsuzluk çekebilir, bir çeşit devrim yapabilir.

(not: tanımlanan konu toplum baskısı. konunun tanımından kaynaklanan bir piyasa benzeştirmesi yapılıyor. başlık entry ile -yok entry başlık ile- çok acayip uyumlu. ilgilenenlere bildirilir)
her toplumda insanlar kendilerini degisik seviyelerde gostermeye çalısırlar. bu seviyeleri toplum baskısına uyumlulukları ile degerlendirilir. toplumsal baskının bagımlı oldugu degerler vardır. ahlaki degerler, gelenekler ve inanclara uyumlu olma veya olmama vb. gereksinimlerinin yazılı olmayan kurallarıdır. yazılı kanunlar buralardan kaynak alsa dahi paralellik göstermez.

ramazanda disarda yemek yemek kimse bir sey demese dahi uzerinizde bir stres yaratır. kanunlar bu konuda yasak koymamis olması ile negatif bir baskı hissedersiniz.
ustu bası yırtık dilenen biri gorseniz suc oldugu halde kimse polis zabıta çagırmaz. bu pozitif bir baskıdır. zenginden calip fakire veren insanlara duyulan sempati gibi. şikayetci olursaniz insanların gözünde degerinizi düşürürsünüz.

pekala bu baskılar olmasa ya da kötülük yap diye baskı yapılsaydı neler yapabilirdik?

içimizdeki seytan ortaya cıkar, (kimse gormuyorsa) hiç yapmayacagimiz seyleri rahatca yapardik. gercekten hangi seviyede bir insan oldugumuz ortaya cikardi. şimdi bir ornek verelim. bir insana sorular veriyorsunuz, ögretmeniniz soruları cevaplayamadığı taktirde onun suclu olacagını sizin sorumlulugunuz olmadıgını bunun bir deney oldugunu söyluyor. elinizin altinda bir dugme veriyor. yanlış cevabında düğmeye basarsanız yan odadaki insana elektrik veriliyor. her dugmeye bastıgınızda voltajın 50 volt arttirildığını bir gostergeden göruyorsunuz. elektrik verdikten sonra yan odadaki insanın çıglıklarını duyuyorsunuz. arasıra durmak istediginizi soylediginizde ogretmeniniz sadece "devam et" diyor.
sizce kac kişi 300 volt elektrik vermiş?
sizce kac insan 450 volt elektrik vermiştir? *
belki bu örf adetlerimiz bizi biz yapan etnik durumlarımız,bizim içinde problem de, kültürümüzün, topluluğumuzun çağdaşlanma ihtiyacına uygun olarka kavranabilen ve geliştirilmesine gerek olamaktadır. bizleri biz yapan değerlerle barışık değiliz. unutmaya başladık.
(bkz: kültür meselesini çözememiş bir toplummuyuz)
Bizi farklı biri yapan çoğu zaman kendimize göre değilde onlara göre davrandığımız saçma şey .
kocası öldükten sonra, hayatını çocuklarına adayacak bir annenin, evlatlarının başına üvey baba getirmesine neden olan iğrenç dayatmalar bütünüdür.
toplumun her kesiminde bulunan baskıdır. her görüş kendi içinde bir nevi toplum baskısı oluşturur. örnek olarak, x görüşüne sahip bir kesim, x olmanızı bekler, y gibi düşünmenize izin vermez. ama unutulan bir nokta vardır ki, y görüşüne sahip olanlar da x olmanızı kınar ve sadece y olmanızı ister. o yüzden ne bir siyasi görüşe, ne de bir ideolojiye mal edilemeyecek baskıdır. bu da tüm ideolojilerin bir bakıma faşist olduğunu gösterir.

not: buradaki faşist kelimesi kesinlikle kimseyi aşağılamak için kullanılmamıştır. sadece "kendinden olmayanı kabul etmeyen" manasındadır.
yavaş yavaş kökten çözüleceğine inandığım baskı... insanlar yalnız doğar ve kendi kararlarını kendileri verirler. çok fazla baskı ve karışmanın da bir etkisi olmayacaktır.
insan kılığında dolaşan yaratıkları insanmış gibi davranmaya iten psikolojik bir unsurdur.
Aslında kimsenin kaçınamadığı davranıştır. En sevdiğiniz kişinin yaptığı bir şey size ters gelebilir ve farkında olmadan onu baskılarsınız.
gericilerin baskısı değil, çağdaş geçinenlerin baskısı daha tehlikelidir . gericileri eleştirmek kolaydır ve herkes yapıyor, ancak çağdaşların yaptığı baskıyı eleştirince gerici ilan edilirsiniz . gericilerin baskısının eleştirilip çağdaşımsıların yaptığı baskıların eleştirilememesi de toplum baskısına büyük bir örnek .
Toplumun kendi doğrularına aykırı bir düşünce ya da eylemi durdurmaya çalışma halidir. Doğduğumuz andan itibaren bu baskıyı üzerimizde hissederiz. O kadar lanet ve güçlü bir baskıdır ki kişinin karakterinin şekillenmesine ya da değişmesine bile neden olur.
genelde gerici olan insanların yoğun olduğu yerde görülen, toplumu şekillendirmek için kullanılan bir tür gizli baskıdır.
ramazan ayının da gelmesiyle iyice kendini hissettirmeye başlayandır.
Önemli bir konudur gevşekliği önler gereklidir.
Dikkate alınmaması gereken baskı. Toplum adam olsa, birey de adam olurdu. Evet.
(bkz: piercing takan erkek/kızların yüzüne tükürmek) kalıplaşmış düşüncelerden kurtulamayan sığ insanların kendi çapında belirlediği kuralların dışına çıkılınca uygulanan.
insanı yoran yegâne durum. Özellikle Ortadoğu ülkelerinde çok daha belirgin olarak hissedilen bu baskı, kişinin yolda yürürken bile "ulan acaba böyle yürüyorum diye bir şey derler mi?" Sorusunu bile aklına getirir. Özellikle erkek cinsi bu durumdan bir tık daha fazla muzdariptir çünkü ne yaparsa yapsın toplumda bulunan hem cinsleri tarafından "lan erkek adam böyle mi giyinir,erkek adam öyle mi yapar,erkek adam böyle mi olur?..." Gibi tepkilerle karşılaşır. Kadınlarda ise durum erkeklerin durumundan farksız gibidir. "Şuna bak o etek boyu ne öyle, bu saatte kız başına ne işi var burada, kadın dediğin toplum içinde bu şekilde mi davranır?..." Tarzı sorular mevcuttur. Velhasıl kelam kötüdür lan bu toplum baskısı keşke olmasaydı.
Sırf bu baskı yüzünden, kimseye deist olduğumu açıklayamıyorum. Müslüman olmayana kız verilmez sonuçta. Müslüman olmayanla alışveriş yapılmaz, dostluk kurulmaz. Halbuki ben müslüman olmak istemiyorum!

Keşke din denen şey, hiç olmasaydı...