"türk kafası" anlamına gelen fransızca deyim.
görsel

aynı zamanda da bir makine.

hani hepiniz bilirsiniz bu makineyi.
lunaparklarda falan vardır, makinenin ucunda sallanan topa vurursunuz yumruğunuzun şiddetini ölçer hani.
hepiniz bilirsiniz işte.
görsel

işte bu makine fransızların dünyaya kazandırdığı bir oyun cihazıdır.

anlamı da şudur; "türk kafası..."

evet, adamların bize duyduğu kin ve nefret öyle büyük ki, imal ettikleri oyuncağa bile bu kin ve nefretlerini işlemişler. türk kafası adını vermişler ki, buna vuran sanki bir türk'ün kafasına vuruyormuş gibi hissetsin, bir türk'ü dövdüğünü hissetsin.

ama kazın ayağı öyle değil tabi.

efendim devir abdülaziz han devri ki, abdülaziz han bir yurtdışı seyahate çıkan ilk padişah ve halifemizdir.

Sultan Abdülaziz Han ve beraberindekiler, 1867’de Paris’te yeni imal edilmiş makinelerin görücüye çıktığı sergiyi gezmektedirler.
Padişah, çember şeklinde bir cetvel ve önünde asılı kadife kaplı bir toptan meydana gelen makinenin önünde durur.
Bu makine, günümüz lunaparklarında da görülen, topa atılan yumrukla kol kuvvetinin ölçüldüğü ilkel bir makinedir.
Osmanlı sultanı topun aldığı darbeye göre ibrenin cetvel üstünde hareket ettiği dinamometrenin adını sorar.
Kısa süren bir kararsızlığın ardından bir Fransız yetkili yutkunarak cevap verir: "tete turque..."

Fransız kaşif, “Türk Kafası” adını verdiği makinenin önünde Osmanlı Padişahının duracağını nereden bilebilirdi ki?
Demek Avrupa için Türklerin kafası yumruk atmaya yarıyordu.

Sessizliği yine Sultan Abdülaziz Hân bozar:
“Halil Paşa, göster bakalım şunlara Türk kolunun kuvvetini!”

Kayserili Halil Paşa, Abdülaziz Hân gibi heybetli birisidir.
“Emriniz başım üstüne hünkârım!”
dedikten sonra ceketini çıkarır ve gömleğinin kollarını sıvar.

Herkes nefesini tutmuş olacakları beklemektedir.
Halil Paşa yaradana sığınıp öyle bir yumruk savurur ki, dinamometrenin dağılan yuvarlak ibresi bir Fransız’ın, kopan topu başka bir Fransız’ın, yayları da etrafta toplanan öteki diğer Fransızların ayaklarının dibine savrulur.

Dağılan makinenin karşısındaki Halil Paşa alaycı bir dille şunları söyler:

“Bu Türk kafası değildir Sultanım! Bu olsa olsa, Avrupa kafası olmalı ki bir vuruşta dağıldı.”