bugün

kişi, olay ve yerle ilgili tanımlamaların yapıldığı yazı bölümleridir.

bazı yazarlar doğrudan yaparlar bazı yazarlar da konunun gelişmesine göre gereken yerde dağınık olarak yaparlar.

sait faik abasıyanık ın yaptığı tasvirler zihinde canlandırması çok kolay tasvirlerdir.* *
(bkz: betim)
(bkz: tasvir-i efkâr)
ankarada yayın yapan haftada altı gün çıkan bir yerel haber gazetesidir. 5 bin tiraja sahiptir
(bkz: sait faik tasvirleri)
küçük iskender'in Lucifer'ın bisikleti adlı kitabındaki cici yazısı:

Saatin arkasında küflü bir defter olmalı; ara renkleri büyük vaatlerin ve külfetlerin peşine salmış, sonra, anlamsız tedirginliklerle gurur ile vicdanın buluşabildikleri pis zaman tamlamalarının kurbanı 'olağan'ı bir akıl sorunu belirtisine dönüştürmüş. Böyle bir defter, iri bir başucu saatinin arkasında. Yakınındaki kalem kurşun ve ufak. Hanım tabancası gibi. Katil, hep öğleden sonraları uyanıyor. Gardırop, ne kaba bir kelime diye düşünüyor her defasında, yattığı yerden doğrulurken; oysa şifoniyer öyle mi?! O, hüzünlü, hatıra kokan bir şey. Sırları var. Saklamayı biliyor. Çekmece, bilmecedir.
Edebiyatta, eşyanın canlı ve hareketli olarak karakteristik görünüşlerini sayıp dökmeye verilen ad. Tasvirlerde başarı, gözlem ile iyi bir görüş noktası seçmeye bağlıdır.
yer kayıyor
gök kayıyor
kayıyorum kendimden
bir tek tasvirini görebilsem **
çoğu zaman bahsi geçen nesnenin, manzaranın yahut insanın gözünüzde canlanmasına neden olan anlatım biçimi. fakat aşırısı insanı sıkar, kitaptan soğutur. edebiyatımızda tasviri eserlerine başarıyla yayanlar olduğu gibi sıkıcı hale getirenler de olmuştur.
söz ya da yazı ile resim yapar gibi bir yeri tanıtma, olanı anlatma. betimlemede ise olanı özelliklerinden yola cıkarak anlatırsın. şöyle açıklayayım; tasvir bir kişinin fotoğrafını çekmektir, betimleme ise karakalem resmini yapmaktır.
Aklıma hep sait faik'i getirir.
ve denizden yükselen bu gürültünün yankılanışı, kızın bedeninden gelen bir müzik gibi görünüyordu; diğer yandan yüreğin, bilekteki nabzın işlemesini sağlayan atışları da bu müziğe tempo tutuyordu sanki. yaşlı adamın göz kapakları içinde bembeyaz bir kelebek müziğe uyarak oradan oraya uçuşuyordu. egushi kızın nabzını bıraktı. hiçbir yerden değmiyordu ona artık. ağzının kokusunda, vücudunun kokusunda, saçlarının kokusunda kaba olan hiçbir şey yoktu.

(bkz: uykuda sevilen kızlar)

bazısı o kadar iyi yapar ki, ya kendini orda hissedersin ya da kendini o'nun yerinde. edebiyat güzel şey vesselam.
italyan yazar Calvino'nun sözü geldi aklıma: " uzun zamandır, artık yaşamayan ve yararsız kabul edilen bir yazın alıştırmasını yeniden değerli kılmak istiyorum."
Okunan yazını değerli kılan parçadır. Hayal gücünüzde yeni ortamlar yaratmanıza sebep olan durumdur.
Yaşar Kemal "Bir Ada Hikayesi" serisinde çok güzel kullanmıştır. Okudukça okuyası gelir insanın.
TASViR: Hiss ve mahsusata münhasır olan ifâde. * Bir şeyi söz veya yazı ile anlatmak. Resim yapmak. * Bir şeye şekil ve suret vermek. Resim. * Edb: Görebildiğimiz ve hissedebildiğimiz şeyleri bize gösterebilecek veya hariçte vücudu olmayan fakat hissedilen şeyleri duyurabilecek meleke.