bugün

olayın vuku bulduğu yer, bir alışveriş merkezi, zamanı da geçen haftasonu.

efendim bim'e ucuz hamak gelmiş, aldık dedik terasa kurarız, gel gelelim bir de bunun demirinden almak gerekiyormuş, kurabilmek için, bastırdık gittik valideyle beraber bir alışveriş merkezine. lakin annesiyle beraber alışverişe giden bir çok erkeğin kaderi ise malesef ortak. annenin birdenbire kaybolması ve akabinde mutlaka bir züccaciyecide bulunması. neyse efenim kaybettik koca anneyi, derken uzaktan gördüm bunu gittim yanına elini belime koydum, bi yandan da fırça çekiyorum, yok efendim iki dakika duramaz mısın falan filan, sarıldığım kadın bana sadece boş gözlerle baktı ve ikimizde birbirimizi tanımadığımızı hayretler içerisinde fark ettik, fakat kadın hayretle yetinmemişti, sesini siren gibi bir alçak bir yüksek şiddetle polis demeye harcıyordu. efendim güvenlik geldi, bir anda kadına tacizden sorgulanır olduk, yok diyorum annem zannettim, inandıramıyorum milleti, o esnada annem de karşıdan paşabahçe'den aldığı 12'li çay bardağı setininin poşetini sallandıra sallandıra beliriyordu.
aynı duyguları paylaştığın anlarda istersin. o anda kızarsın duygularının tercümanı tek aracının dil oluşuna. kalbin kızar.

sarılamamak ile biter çoğunlukla.
eğer o kadının o an sarılmaya ihtiyacı olduğunu hissediyorsan, o an yapılacak en doğru harekettir.
çakallıktır. elaman hoşlandığı kadına '' o nalan naber ya '' deyip sarılır ve devam eder ''zehra napıyo kız'' falan deyip omzuna hafiften vurur. kadın '' ben nalan değilim, birine benzettiniz her halde '' der. çakal da '' valla ne yalan söyleyim nalan sizin kadar güzel değil '' der. ihihi mihihi sonra ayak üstü sevişmeye başlanır. taktik bu. tam çakallık yani.