bugün

hikayeyi olayların dışında kalarak, fakat her şeyi bilerek anlatır.
Klasik romanlarda görülen anlatıcı yapısı, bu üsluba örnek olarak gösterilebilir.

Bu anlatıcıya “tanrısal” denmesinin sebebi, kendisi bir “karakter” olmayan ve olaylara karışmayan anlatıcının, romanda anlatılan konuyla ilgili her şeyi bilmesidir.
Buna yalnızca olaylar ve yaşananlar değil, tüm karakterlerin duyguları ve düşünceleri de dahildir. Böyle romanlarda “ana karakter” olarak tanımlayabileceğimiz karakterler olsa da, anlatı yalnızca onlara yoğunlaşmaz, bakış açısı onlarla sınırlı kalmaz.

Örnek:

Ahmet, başını öne eğerek sessizce durdu. içinde büyük bir umutsuzluk vardı. Hayatında hiçbir şey yoluna girmeyecekmiş gibi hissediyordu. Kısık ve titreyen bir sesle, “Ne yapacağız?” diye sordu, ancak cevap gelmedi.

Kafasını kaldırdığında, Ayşe’nin yüzünde sert bir ifade olduğunu gördü. O durumu Ahmet’ten farklı karşılamıştı. Artık dayanamayacağını hissediyor, ama oturup üzülmek yerine bir şekilde savaşmak, mücadele etmek, isyan etmek istiyordu.

“Artık yeter,” diye geçirdi içinden. “Daha fazlasına katlanmayacağız.”

Yukarıdaki pasaj, bu anlatıcı türüne iyi bir örnek olarak sunulabilir. Anlatıcının hem Ahmet’in, hem Ayşe’nin iç dünyasına, düşündüklerine ve hissettiklerine hakim olması, onun anlattığı hikaye ile ilgili her şeyi bildiğini gösteren bir unsurdur.
(bkz: ilahi bakış açısı)
kahramanlarının hislerini, akıllarından geçen duygu ve düşünceleri bilerek aktaran anlatıcıdır.
güncel Önemli Başlıklar