bugün

Marksizme göre, ekonomik kıtlığın yerini ekonomik bolluğun almasıyla toplumsal ve tarihsel bütün sınıf ayrımlarının ve kafa emeği ile kol emeği, tarım ile sanayi, köy ile şehir arasındaki kutuplaşmaların ortadan kalkacağı, sosyalizmin ikinci ya da daha ileri aşaması.

http://galeri.uludagsozluk.com/g/sınıfsız-toplum/
mirasını devraldığımız osmanlı toplumu.

osmanlı da hiç bir zaman feodaliteye benzer bir yapı yaşanmadı. avrupa da görülen, birbiri ardınca devam eden, marksın çözümlemesini yaptığı tarihsel süreçleri bu topraklar görmedi. her zaman kuvetli bir merkezi yönetim ve yegane üretim aracı olan toprağın halk a ait olduğu bir yönetim sistemi mevcud oldu. zaman zaman bunu bozan istisnalar olsa da asla feodal düzen gerçekleşmedi. bu sosyolojik miras, hoşgörü toplumu olma özelliği, gettoların oluşmasına da müsade etmedi. ekonomik anlamda sınıflara bölünmüş bir toplum olmadığımız gibi, birbirinden net olarak ayrılan sosyolojik tabakalarda oluşmadı. tüm etkileri ve sonuçlarıyla birlikte gerçekleşmiş bir sanayi devrimi yaşamadık. mesela gece 12 den sabaha kadar çalışmak zorunda olan kadınlar olmadı. en ağır ekonomik zorunlulukta bile, kesinlikle böyle bir şeye müsade edilmezdi. fakat ingiltere de karısı gece çalışan, kocası gündüz çalışan ve çocukları da ayrıca çalışan aileler vardı. bu ingiliz toplumunun , mücadeleci olmasından, açlığından vs değil, kültürel ve ahlaki yapısından kaynaklanıyordu.

sınıfsız toplum hemen hemen içinde bulunuğumuz toplumdur.

asıl hayal olan, rüya olan, işçi sınıfı diye bir sınıfın var olduğu halüsinasyonudur. orta direkmiş, bilmem neymiş, kokuşmuş idelojiye yamalar yapıyorlar ama yemezler. biz, camilerde, safları sıklaştırıp, omuz omuza aynı allah a secde eden bir milletiz. bizim için en yüksek sınıf, allah tan en çok korkanlar sınıfıdır. ve zaten olmayan ve sınıfsal zannedilen farklarımız da yalan dünyanın imtihanıdır. en büyük zenginlik kanaat ve gönül zenginliğidir. o rabbe iman eden kulların dünyalık ihtiyaçları kıt, rabbin sunduğu imkanlar sınırsızdır.

kıt kaynaklar, kıt beyinler için geçerlidir. alemlerin rabbine iman edenlerin, hiç bir dileği imkansız değildir.
" yaşamımı sürdürebilmem için gerekli mal ve hizmetleri üreten herkes benimle eşittir ve kardeşimdir."

diyebilen insanların oluşturduğu toplumdur. bununla da kalmazlar;

" bu dünyayı bizlerle birlikte paylaşan, dünyaya engelli gelmiş ya da engelli hale düşmüş insanları da farklı birer ses ve farklı bir renk olarak bağrıma basmak, gözetmek ve haklarını korumak, insan olarak benim sorumluluklarım arasındadır."

diyebilen insanların oluşturduğu toplumdur. bununla da kalmazlar;

" bu dünya, insanların olduğu kadar üzerinde yaşam sürdüren bitki ve hayvan topluluklarının da dünyasıdır. kendilerini ve nesillerini, başta biz insanlar olmak üzere, dış etmenlere karşı koruma gücü olmayan, dünyanın rengi, sesi, nefesi olan bu canlıları korumak, yaşatmak ve nesillerinin devamını sağlamak da bir insan olarak benim sorumluluklarım arasındadır."

diyebilen insanların oluşturduğu toplumdur.

- "bu nasıl bir bilinçlenmedir böyle!" diye düşünürsün. henüz, çok çok uzak zamanların toplumudur o ama üyesi olduğunu düşlemesi bedava!

edit: yazım kuralları.
maalesef ki ütopyadır.
mutlaka bir ezen ile ezilen olmak zorundadır ki, düzen devam edebilsin...
olması dılenen fakat bı turlu gercek anlamda olayan toplumdur.
özde degıl, sözdedir.
marksizm gibi sol emperyal fikirlerin yıllarca üzerine kafa yorduğu ütopyadır.
yoktur öyle bi dünya. insan bencildir, kendini daha üstte görmek ister. Hele bu düzene bu denli alıştıktan sonra çoğu insan hayatta kaldıramaz sınıfsız toplumu. durumu anlamayı bırakın düşündüklerini bile sanmıyorum.
şirinler köyü hayal edip küba gerçeği ile yüzleşmek.