bugün

ılık bir rüzgar gibi geçsin her şey, Hoyratça esmesin Bora gibi. Sıcak ama aynı zamanda serinletici olsun. Her şey savuşabilir belki ama öyle olsun ki mesela, ben bu durumdan haz alayım.
Yağmur yağsın ama her yeri dağıtmasın, rüzgarlar essin ama yüzüme her şeyi vururcasına sertçe olanı biteni yapıştırmasın. Tamam, zarar vermesin değil ama en azından rüzgardan ötürü sertçe kapanan bir kapı gibi kapatmasın yüzüme her şeyi, mutluluğumu kapının arkasına alıp.
Sevdiğim şeylerden beni soğutmasın değil hayat; sevmediklerim, sevmediklerim sayesinde sevdiklerim ve sevdiklerim sayesinde her şeyi öğreneceğim ancak her şeyi benden uzağa, gökyüzüne alıp dağıtırcasına da uğraşmasın ruhumla.
iki ayrı uç nokta olmasın mesela hiçbir şey, siyah ve beyaz gibi. Kuzey ile Güney, mutluluk ile üzgünlük, nefret ile aşk gibi.

Her şey ortalansın ve adil davranılsın mesela, Her an bir umut olurcasına.
Mutlu ol. Çünkü kimse mutsuz olmanı önemsemiyor.
Benciliz çoğu zaman biz insanlar; Ölüp de hayattan kurtulan birisinin yanımızda olmasını isteyecek kadar.
18 yaşındaki çocuktan hayat dersi almak istemiyorum aq .
Hayırlı ramazanlar.
birini belli başlı kalıplara sokacak,
putlaştıracak kadar büyütmek sadece cahil bir topluma aittir.
görsel
Geçmeyecek hiçbir şey. Gün geçtikçe daha kötü oluyor her şey.
ilk defa ramazan heyecanı yaşamıyorum. Seneler sonra garip buldum bu durumu. Umuyorum ki normaldir.
olabildiğince az "keşke" diyecek tarzda yaşama asılmak.
Aklıma bir şey geldi, eğer unutmazsam moralim tekrardan çöküş yaşadığında ekleyeceğim.

Tamam, saçmalık ama fazlasıyla eğlenceli.
anı yaşamak en iyisi. kaç yaşındaysanız o yaştasınız. 90'lar farklı ve geride kalmış ve kafaya takılmaması gereken bir dönem.
Motorumu çok özledim. Onu başkasının storylerinde görmek bir tık üzüyor.
Şuraya bi on dakikadır yazıp yazıp sildiklerimi göstermek isterdim .ama öyle bir sır sanki dilimi ezdiğim ...
Her şey aslında bir kolun morarması gibi. Renkten renge, acıdan acıya giriyor.

Kırmızı renkler vardır en başta hiçbir şey yokmuş ve her şey düzelir gibi gösterircesine; oysaki en çok canı acıtan an o andır.

Maviye, yeşile döner yavaş yavaş. Acıtmaz değil; acıtır. Ancak alışmışsınızdır ve acımazmış gibi davranırsınız.

Yeşildir biraz veya yavaş yavaş kararır. Dokunmazsınız belki ancak orada bir acı olduğunun farkındasınızdır.dokununca acıtır.
Hatırlayınca acıtır.

Yavaş yavaş gider belki. Biraz kaşınır, biraz dokunmak hoşunuza gider. Alışmışsınızdır, tekrar var olmasını istersiniz kaşıyarak. Bağlanmışsınızdır. Yapacak bir şey yoktur belki de.

Belli bir zaman sonra gider o acı, morarma, iz. Sadece bir hatıra olarak kalır. Buradaydı ve böyleydi dersiniz. Kimi zaman çok acıtır kimi zaman umurunuzda olmaz. Yokken de güzeldir ancak yenilerinin geleceğinin farkında olarak dikkatli davranırsınız kendinizi o acıya alıştırmış şekilde bırakırsınız.

Yaşamak böyledir belki de.
Rengarenk.
görsel
insanları kandırırım, Allah'ı ne mümkün? Mecnun'un önünden geçtiği sofu gibi kıldık teravih namazını. Ulan Arda! Oyuna girsen dert, girmesen başka dert. O ne goldü öyle? Aklıma yer etti. Allah daim etsin!

Biz fesat kılmadık namazımızı.
Bilen hüküm sahibi verdi ekmek aşımızı.
Ne iş işlesek Ona'dır, O'ndandır;
Kurban olsun! O'nun yoluna sereriz bu canımızı.
Özünde hepiniz ayrı bir dalyaraksınız iyi geceler.
Aramızda inanılmayacak kadar özel bir bağ varken ve en huzurlu günlerimi seninle geçirmişken dakikalar içinde kaybolup gitmeni kabullenemiyorum. Yeni yeni anlıyorum yaşadığın o "pişman olursan" korkusunu. Kendince haklıymışsın.
imdat!!
dert varsa anlatsınlar.
Eğer kırılmazsanız, Allah'ın belanızı vermesini isterim bayım.
Yalnız kaldım diye toksik insanlarla bağ kurma. Susadım diye zehir içmek zorunda değilsin.
Bazen anlatayım, upuzun konuşayım istiyorum.

Sıkılmadan, düşünmeden, güvensizlik duygusu yaşamadan.
En önemlisi, anlattığım kişinin anlattıklarımı önemsediğini biliyor olarak anlatmak.

Sonra diyorum ki, ne gerek var? Geç işte, bir değeri yok.

Bir önemi de kalmıyor sonrasında zaten.
içerisinde en geçen cümlelerim yok benim .
içerisinde yakınım diyebileceğim kimsem yok benim.
Günde 100 kişi ile de konuşsam sanki kimse ile konuşmamışım gibi gelen içimin bam tellerine dokunmayan hayatım; içerisinden çıkamadığım cevabı bilinemez sorularım var.