bugün

Ulan sözlük! içimden geldi upuzun bir entry gireceğim yazıyorum, yazıyorum eklemeden atıyorsun. Çok sinirlendirdin beni zaten kafam bozuk...
iyi değilim ben. Kimseyle de dertleşmek istemiyorum. Sadece bunu yazmak istedim.
sevmek istiyorum artık. sevmeye sevilmeye hazırım. hadi gel bekliyorum seni.
youtube'da beşiktaş videolarını izlerken 1.5 saatlik tatar ramazan filmini izledim. o derece sıkıldım la.
yalancıların, iki yüzlülerin, çıkarcıların, rehberi para olanların canı cehenneme.
Nette dolaşmak yerine yatarken bile aman şu sunuya da bir bakayım falan demeye başladıysam demek ki sınavlar yaklaşmış efendim. Bir de "ya bu sene kalmam bütlere" deyip biletimi ailemden habersiz aldım ya kesin 1 taneden de olsa kalacakmışım gibi hissediyorum yani içime öyle doğuyor Acun bey. Neyse fazla felaket tellallığı yapmadan birkaç şey daha okuyup uyuyayım artık. iyi geceler sevgili gececi sözlük yazarları!
illa edep, illa edep, illa edep.
Boğa burcu kadınları aç olur diyip duruyorlar. Evet doğru bi bakıma. ama Sevgiye açız. Ya da genelleme yapmayim neyseh.
Yeni bir hayat var karsinda, tadini cikar.
Ay başı gel gel.
Önümde uzanan bir hayat olduğunu söylüyorlar. Sorumluluklarım, değerlendirmem gereken fırsatlar ve boşa harcamamam gereken bir potansiyelim olduğunu. Henüz genç olduğum ve eninde sonunda hayatın içinde kendime ait bir yer bulacağım zırvalarını dinlemekten bıktım. Böyle bir dünyada yaşamak beni boğuyor. Hayatta kalmak için yapmak zorunda olduğumuz şeylerden nefret ediyorum. Özgürlüğümü ve zamanımı vererek geleceğimi satın almak istemiyorum. Gelecek zaten benim, bunu benden alan ve satmaya çalışan insanların arasında varolmak beni rahatsız ediyor. Sorun bende mi? Belki de ama siz hiç kendinizde olabileceğini düşünmediniz değil mi? Kendinizden şüphe etmediniz, bu hayattaki amacınızdan, istediğiniz şeylerden, etrafınızdaki insanlardan... Tüm cevapların bende olduğuna inanmıyorum. Nasıl daha mutlu olacağımı ya da huzurlu bir hayat süreceğimi bilmiyorum ama merak ediyorum. Tüm bunlara katlanıyor olmamın tek sebebi bu. Merak ediyorum, geleceği merak ediyorum, tanışacağım insanları merak ediyorum; acaba bir gün kayda değer bir şeyler başarabileceğimiz ve toplumun bana dayattığı başarı kavramından kurtulup kurtulamayacağımı merak ediyorum. Kendim olarak dışlanmayacağım insanlar arasında, özgür bir yerde yaşamayı hayal ediyorum ama kendimi çoktan yaşlanmış ve sadece kalan vaktini doldurmaya çalışan bir insan olarak hissederken bunu nasıl başaracağım? içimdeki bu boşluk dolmazken, nasıl arzuyla ve tutkuyla bir şeyler için çabalayabilirim? işin aslı, hiçbirini bilmiyorum. Körlemesine yaşıyor ve sadece neler olacağını merakla bekliyorum o kadar. Bu sırada, ne tam olarak hayattayım ne de ölüyüm. Beni uyandıracak bir şeyler olmasına ihtiyaç duyuyorum. Böylece kabul etmemek için direndiğim erdemlerinizi, hedeflerinizi ve hayatlarınızı bırakıp gerçekten değerli bir şeylerin peşinden koşabileceğimi düşünüyorum. Peki ya asla öyle bir şey bulamazsam?
sümük yeşil. Hayat kısa. Zürafa uzun. Fil büyük. Lokum tatlı. Limon ekşi. Kime göre yeşil? Kime göre kısa? Kime göre uzun, büyük, tatlı, ekşi?
Erkek yazarlar çok rerererörörö.
Pişman olma olasılığın büyükse, risk alma.

Asla gereksiz risk alma.

Pişman olacağın şeyleri birini kırmak zorunda olsan bile, y a p m a.
Insanin en dürüst oldugu an sarhos olduğu andir. Icinde ne varsa dilinde oluyor, bazen farkinda bile olmuyorsun. Peki neden boyle..
bir haykırsam belki duyulur sesim.
söyleyemedikleri zaman büyük sıkıntı yaratandır.

hele uzun yıllar söyleyemedikleri zaman sıkıntı çok büyüktür.
yorgunum la!
yıl olacak 2015,hala insanları, kültürüne, giyimine, zekasına, görünüşüne göre sınıflandıran zihniyet var, yazık insan olmanın olabilmenin önemini çok yanlış yerde aramışlar,ne diyeyim üzülüyorum sizlere yahu.
Biraz araya mesafe girmesi yakın arkadaşla iyi oluyormus.çunku iki taraf da birsuru şey yaşıyor ve anlatacak çok şeyi oluyor.az onceki 50 dakikalık dedikodu gibi. (bkz: swh)
Söylemek isteyip de söyleyemedikleridir kimi zaman.

pek az bi zaman kaldı. zaman azalınca aitlik hissinde de bir şey kalmıyor. insanlar yabancılaşıyor ve en basit işler zorlaşıp bıkkınlık veriyor.
dünyanın en kötü insan özelliği "bencillik". zira her türlü kötülük bu tür insanlar tarafından gerçekleştiriliyor. "hep bana" ya da "ben rahat olayım da" diyen bu insanlar çevresine ve kendisine zarar veriyor. kendisine vermiş olduğu zarar çok küçük ve önemsenmeyecek bir zarar. ancak çevresinde hakkını yediği insanlara epeyce bir zarar veriyorlar. bencillikleri yüzünden vermiş oldukları bu zararlar pek umurlarında değil.
bir de "işini bilen" tabiriyle anılan kişiler de var ki, bencilliklerini söyledikleri yalanlarla ve yüzsüzce istedikleri ayrıcalıklarla menfaatleri yönünde olayların akışını değiştirirler. böylelikle hem "bencil" hem de "işini bilen" olurlar ki toplu yaşanan ortamlarda bu haksızlığı yöneticiler fark etmezlerse, sesi çıkmayan, yalan söylemeyen ve kendisinden daha kötü olanlar olduğunu düşünüp verilen görevlere gönüllü gidenlere haksızlık sürüp gider. buradaki sorumluluk yönetici ve yönetici temsilcilerinindir. haksızlıkları görüp bir sey demeyenler, haksızlık yapanlara ortaktırlar. ancak tecrübelerim gösteriyor ki; haksızlıklara karşı çıkmak sadece düşman kazanmaya yarıyor. yönetici temsilcilerinden hiç biri bu haksızlığa çıkmazsa veya karşı çıkan birinin yanında bulunmazsa haksızlığı yapanlar güçlenecek, haksızlığa karşı çıkan yöneticilerin ortamdaki duruşu zedelenecektir.
Ömer'e: siktir git komite stresini başkasına çektir. Kızlarla gezerken iyi tabi, yumurta kapıya dayanınca gelip bana ağlama bıktım lan, bıktım.

Yüksel'e: şerefsiz seni. Çok yakışıklısın lan gözümde hala. Sınıfta kalırsan ağzına sıçarım.

Eda: orospunun tekisin. Hem de en önde gideni. Herkese yazıl sonra namus bekçiliğine soyun. Özünde iyi kızsın aslında. Bayağı öze inmek gerek tabii.

Elif: canım bana ters ters bakma artık, sikecem senin gözünü ha. Defol.

Gönül hoca: senin ben kaliteni sikeyim. Bilerek dersten bıraktın tüm sınıfı. Öküz gibi kadınsın, gün gün gezip pasta börek yiyeceğin yerde dekan yardımcısı olmuş bi de. Pis kaltak.

Sibel: safsın be. Ama bu ikiyüzlülüğüne bahane değil.

Ve 19.33 de mesaj atma gafletinde bulunduğum şahıs: senin beni görmezden gelen beynini... neyse ya. Sana hiçbir şey demiyorum. Ben kendi beynimi sikeyim. Kendim ettim kendim buluyorum.

Off be. Bıktım lan.
Hatalarını çocuk oyunu diye es geçenler ve her seferinde aynı hatayı bilinçli yapan ve bu yüzden ortamı, toplumu bozan kişi umarım yanarsın.
Her gün, her gece telefonun çalmasını bekliyorum. Her çalan telefonda koşuyorum o arıyorsa diye. Pek çoğu hayal kırıklığı... içten içe küsüyorum ona beni aramıyor diye ama aradığı an geçiyor tüm kırgınlığım. Ben içimdeki kocaman neşeyle açarken telefonu kilometrelerce uzaktan beni azarlayıp moralimi bozuyor. Hani bir tanesiydim ben onun, hani küçük cadısıydım hiç mi özlemedi beni? Bir konuşmamızda da tatlı tatlı muhabbet etsek ya. Bir kere de abiim sen nasılsın dese ne olur?.. Hastayım, ölüyorum resmen, konuşmaya halim yok ama ben koşuyorum telefonlara... Neden? Sırf sesini duymak için. Şu beş ay öyle uzundu ki lanet olasıca bir ay bitmek bilmiyor işte bu kadar zor mu anlamak? Ne zamandan beri bu kadar duygusuzlaştı o şair? Ne olurdu biriciğini ağlatmasaydı bu gece? Özledim be özledim bu kadar zor mu anlamak?...
bak böyle deyince aklıma birşey gelmedi.