bugün

her an söyleyebileceğim bir şeyim varmış gibi geliyor. Ama iş konuşmaya gelince tıkanıyorum. Yazmak işime gelse de susmanın faydasını daha çok gördüm. aslında aslolan ne zaman susman, ne zaman konuşman ve ne zaman yazman gerektiğini bilmek. Sanırım ben hiçbir şey bilmiyorum. Kimse hiçbir şey bilmiyor. Herkes suçlu.
Ne istediğini, ne düşündüğünü söylesen her şey hallolacak belki... Böylesi ikimize de eziyet.
Kendimle konuşmam lazım.
Ne zamandır bekliyorum. Gelmiyor. Görmüyorum. Ve ciddiyim.
yunus emre der hoca
istersen bin var hacca
hepsinden iyice
bir gönüle girmektir.
Bilemiyorum, memleket mi yıldızlar mı gençliğim mi uzak. Üç yıl önce her şeyin canına okudular. Eğitim hayatımı bitirdiler, işten uzaklaştırdılar. Gelinen noktada belirsizliklerle dolu.

Başka bir dünya olmalı diyorum. Kedi beslemeye giden çocuğun ölmediği, öldürmek için değil yaşatmak için mücadelenin verildiği, insanların ekmek parası adı altında ezilmediği, hastalıkların uğramadığı, ailelerin dağılmadığı, insanların birbirini dışlamadığı, her şeyin gül gülistan olduğu bir dünya hayal ediyorum. Çok şey istiyorum farkındayım ama bir an önce olsun.

Ne bambaşka bir hayal aleminde yaşayabiliyorum, ne terk edebiliyoruz bu dünyaya. Olan gençliğe oluyor o da avuçlarımızdan kayıp gidiyor. Nolur bir an önce normale dönelim.
bize çok argo davrandılar.
Her gün işe giderken binadan çıktıktan sonra tepeye bizim kata bakıyorum annem genellikle her gun pencereden yolluyor ve el sallıyor tabi bende. Ama çıkmadığı zaman bir tuhaf oluyorum. Artık baya baya yaşlı insanlar. Hani diyorum orada göremeyecek olsam allah korusun. Korkuyor insan be. Şu iki saniyelik olayla bile varlığının farkını hissettiren kadının çocuklasmasi ve artik gitme ihtimali çok kötü vir his. Hani babam sag olsaydı köşede otursaydı diye bi türkü var ya annem onu da cok sever boşa değil. Az çok zamanla farkediyor insan olsunlar da sadece camdan el sallasınlar. Buraya yazıyorum çünkü öyle duyguları dile getiren insanlar değiliz korktugumda ya gider yanagina yapışırım yada yanında uyurum. O anlar. Anne baba herşeydir.
Sizi siz olduğunuz için seven insanlara değer verin onlara vakit ayırın.Kimseye kötülük yapmayın.Sevin ki sevilin.
Reisi her gördüğümde; At yalanı, s.keyim inananı dediğimdir.

Hayretler içerisinde izliyoruz. Akraba evliliği olduğu kanaatindeyim.

Seçmenine saygım sonsuz. Ancak dileğim, seçmenlerinede aynı saygıyı göstermesi.

Bizimki bildiğin tashack geçiyor arkadaş.

(bkz: Bingöl e doğalgaz gelmesi)
Henüz Söyleyemediği şeylerdir.

- Hiç alakamın olmadığı konuyu en ince ayrıntısına kadar anlatırken yüzüne bakıyorum ama dinlemiyorum seni. Konuşmuş olmak için kelimeleri tüketmek. Anlaman lazım aslında odağımda değilsin. Ben susmak istiyorum. Susmanı istiyorum. Kahvaltımı ettikten sonra koltuğa geçip yerdeki halının köşesini seyrederek zamanı tüketmek istiyorum.
Deseler ki şu an konuşman dünya barışını sağlayacak inan çenemi kıpırdatacak halim yok.
şimdi aramıza duvar örsen, yine kalkıp senin sevdiğin renge boyarım.
Böyle dünyanın amına koyayım.
içinde ukde kalmış, keşke şunu deseydim zamanında şeklinde ifadelerle nitelik kazanan sözlerdir. Var mı aykırısı?
Sen nasıl bi cibiliyetsizsin ulan. Evet.
Anneye olan nefret kişiyi nevroza babaya olan nefret psikoza götürür der lacan. Affetmek kurtuluştur. Kendini özgür bırakmaktır. Affetmediği sürece kişi kendini tutsak eder ömür boyu süren bir suçluluk duygusuna.

çocukluğun çok erken yıllarında (genellikle ihmal edilmiş çocuklardır bunlar) kızlar annelerine erkekler babalarına büyük öfkeler biriktirirler. Büyüdüğümüzde bunlar suçluluk ve yetersizlik duyguları şeklinde kendini gösterir malesef. Kadınlarda fallus kompleksi erkeklerdeki oidipus kompleksi her ne dersen her birimizde biraz aşağılık kompleksi şeklinde kendini gösterir malesef ki hiç ihmal edilmemiş bile olsak. Bireyde bir miktar hep olması gerektiği savunulur. Bu kompleksin bir kısmı bizi hayata güdüleyen şeydir keza.
Ebeveynlerimiz Gerçekten suçlu olabilirler veya biz bilişsel çarpıtıyor olabiliriz ikiside aynı kapıya çıkar bizi daha yetersiz hissetirmeye. Tek çözüm farkına varmak ve affetmektir. Anne ve babalarımızda psikanalist değildi. ve sevgi sözcüğü onlarında beynine yanlış kodlanmıştı. Sevdiğimden dövüyorum diyordu onlarada ebeveynleri döverken. Affetmek özgürlüktür.
insanların güvenini kırmaktan vazgeçseniz fena olmaz. yalan sevgilerinizle kandırmaktan da. yavşaklar.
Affetmek özgürlük değil bir bağlılık türüdür. Bağlılıklar insanı hapseder, olduğu yere çiviler.
Her seyi yapabilecek güce sahipken hiçbir şey yapamayacağının, yapsanda bir şey değiştirmeyeceğinin farkında olmak ne zor bir şey.
Sizinle en sevdiğim şarkıyı paylaşmak istiyorum.

https://m.youtube.com/watch?v=31k_DB8KVQM
planı olan bir adam gibi mi duruyorum.
benim ne olduğumu biliyor musun?
ben arabaları kovalayan köpek gibiyim.
eğer yakalasam bile ne yapacağımı bilemem. anlarsın ya…
ben sadece yaparım.

(joker)
canım kızım,

henüz doğmadın, evet.. belki de hiç olmayacaksın bilemiyorum.. bu ihtimali düşünmek istemiyorum aslında. çünkü bir çok planım var seninle ilgili, annenle ilgili... senin için bir kaç isim bile düşündüm şimdiden canım kızım... belki elif olur adın, belki yağmur, belki melek, belki seçeneklerin ikisi bir arada belki sonlarına 'gül' eklerim. annenin bu konuda ne istediği de önemli tabii. buna daha sonra karar veririz güzel gözlü, güzel yüzlü kızım...

seni daha şimdiden ne kadar seviyorum bir bilsen. gülme öyle babaya gülünür mü? tabii ki sevebilirsin bir insanı görmeden. biz hz. muhammed (sav) ı da görmeden sevmedik mi? sana can veren allah(c.c.) yi de görmeden sevmedik mi kızım? aynı şey değil tabii ama sevilebilir güzel kızım. evet bir insanda görmeden sevilebilir.

sende seveceksin güzel kızım ama önce ben seveceğim seni. annenle ikimizden bir parça olduğun için seveceğim seni. güzel saçlarını, güzel gözlerini, güzel dudaklarını, güzel burnunu annenden aldığın için seveceğim seni. hiç karşılık beklemeden sadece benim kızım, bizim kızımız olduğun için seveceğim. davranışlarımıza anlam veremeyeceğin durumlar olacak kızım. bu babamda ne geri kafalı hiç beni anlamıyor isteklerime hiç önem vermiyor diyeceksin belki. ama her şeyi senin iyiliğin için yapacağım kızım. her şey senin daha düzgün bir hayat sürmen daha iyi insanlarla karşılaşman için olacak. belki bir fırlamaya kaptıracaksın gönlünü önce bana anlatmayacaksın(anlatmada zaten) (ya da anlat) (yok yok anlatma) (bilmiyorum :(( ) belki annende bilmeyecek ama bana anlatmasan bile her şeyi annene anlatmalısın kızım. o uygun bir dille anlatır bana. belki o da anlatmaz.

+değil mi annesi?
-... (cevap yok..)

çünkü annen ben bunları yazarken yanımda değil kızım. nerede ne yapıyor bende bilmiyorum. belki de biliyorumdur. ne dersin? allah nasip eder mi gönlümdekini bana? inşallah yavrum. 'o' da isterse neden olmasın bebeğim. dur bakalım mı? dedin. babayla öyle konuşulmaz demedim mi sana ben? önce bu konuşmaları düzeltmemiz lazım sanırım, hımmmm kızıyorum bak... (gülücük).

umarım çok bekletmezsin bizi kızım. hemen hayatımıza girersin de uzun yıllar, güzel vakitler geçiririz seninle birlikte. ödevlerini beraber yaparız. beraber çarpım tablosunu ezberleriz. sen doğana kadar işler bitmez sanırım güzel kızım. işçiler çalışır, havuzlar dolar dolar boşalır, a şehrinden b şehrine gezi yapan insanlar bitmez sanıyorum. bende pek anlamıyorum ama senin için tekrar çalışırım güzel kızım. sen mışıl mışıl uyurken ben sana ertesi gün anlatacağım derslere bakarım. kendim için çalışmadım ne yalan söyleyim ama senin için yaparım bunu. ohooo şimdiden ders muhabbetine başlamışsın diye kızma bana. dersler önemlidir kızım. bunları hayatın neresinde kullanıcam ki deme. ben dedim bak çalışmadım. ama rahat bir hayatım da olmadı. üstelik tamda bunları kullanabileceğim bir işte çalıştım yıllarca. hatta bu satırları o işimin mesai saatleri içinde yazıyorum sana. dersler önemlidir kızım kusura bakma ama bunun için biraz sıkıştıracağım seni. ama hep ders hep ders de olmaz. dışarı da çıkacağız seninle. lunaparklara gideceğiz. pamuk şeker, elma şekeri yiyeceğiz. bisiklet kullanmayı öğreteceğim sana. yaşın yettiği zaman da araba kullanmayı. bisiklet kullanmayı öğrenirken düşüreceğim belki seni ağlayacaksın ben öpeceğim yaralanan dizlerini avuç içlerini. sileceğim göz yaşlarını çok canın yanacak evet ama büyüdükçe bu acıları daha çok özleyeceksin güzel kızım. hayat zor. neden seni böyle bir dünyaya getirmek için bu kadar çabalıyorum bilemiyorum ama seni yanımda istiyorum güzel kızım.

seni çok seviyorum. çok seviyorum seni... bu öylesine söylenmiş 16 harfli 3 kelimeden oluşan bir cümle değil kızım. bir baba kızını ne kadar çok sevebilirse ben seni onun sınırsız katı kadar seveceğim. ve mutlu bir yaşam sürmen için elimden geleni yapacağım. fazla uzatmıyorum güzel kızım. iş yerinde göz yaşı dökmek, bunları saklamak kolay değil. kimseye de anlatamam.. ne diyeceğim ''ee şeeyy kızıma mektup yazıyorum da ondan şey olunca şey oldu'' ya da ''gözüme bi şey gaçtı daa'' fln mı.. yemez kimse kızım buradaki yani dünyadaki insanlar cin gibi kızım ama sen bil kızım ben seni her şey den çok seveceğim..
neyse daha konuşacak, anlatacak, yapacak çok şey var, çok zamanımız da olacak şu anda unuttuklarımı daha sonra aklıma gelecekler ile birlikte zaman içinde konuşuruz zaten güzel kızım.

merak ve heyecanla dünyaya gözlerini açıp, nur topu gibi bir kızınız oldu cümlesini duyduktan sonra seni kucağıma alacağım günü bekliyorum. öpüyorum güzel gözlerinden.

allaha emanetsin.

seni seven baban...
(bkz: okumadım)
Bugün yogaya gitmek istemiyorum. Hiç keyfim yok. Üzerimde derin bir yorgunluk var ama
Ödeyemediğim her sevabın bedelini kanımı akıtırcasına benden alan Tanrı'ya sesleniyorum.
Bitmeyen can acısına bir yenisini daha ekleme.
Ya yok et ya hükümsüz kıl yazdığın kaderi.
Böyle devam edilmez,
en virajlı yollardan böyle hızlı dönülmez.
Yaptığın iyiliklerin diyeti böyle yasak duman gibi zorla içine çekilmez.
Avucundakine aşık olanların özlemine şiirler yazılmaz,
Acıyla bezenmiş dizelerin ayazındaki kelimeleri mürekkebiyle dolduranlarmayanlara şair denmez.
Bekleyenlere selam olsun mu derdin burda olsan?
Sen de insan olsan isyan etmez miydin en yüce gönüllüye?
Sessiz sessiz ve bi o kadar da haykırış dolu göz yaşları akıtmaz mıydın yastığın köşesine?
Elindeki sigara parmağını yakarken durmaksızın küfür etmez miydin gelmişine geçmişine?
Anlatamadığım her derdin dermanını bir mıh gibi iki dudağının arasında saklayan Tanrı'ya sesleniyorum.
Bu içimdeki yağmurları durdur, yakma nefsimi körelten ateşi her gün yeniden.
Ya bırak beni sonsuz boşluğunda bir tüy gibi savrulayım ya da tut ellerimden okşa başımı.
Böyle yaşanmaz,
en zor gecelerde tek tük yanan lambaların ışığından yol görünmez.
Daldığın uykuların sabahları böyle kan ter içinde aydınlanmaz.
Yalnız bırakanlara masalarda öyle efkarlı şarkılar söylenmez,
Günah kıldığın rakının dostluğuna hiçbir insanoğlun omzu erişemez.
Beklemekten yorulup sevmez miydin burda olsan?
Sen de bizim gibi olsan bu denli ağrıyla tutunabilir miydin hayata?
Konuşamadığın her kelime boğazına takılıp daha hiç konuşmamış bebekler gibi gözlerinin içine baksa, anlatabilir miydin?
Böyle her zerren yanarken mahşerden korkar mıydın?
Beni yalnız bırakıp giden Tanrı'ya sesleniyorum.
Ben kimdim unuttun.
Kendimi içinde buldum. Ertesi sabah uyanır uyanmaz telefonuma baktım. Her sabah aynı yüz ifadesi ile bana bakan o küçük ekranda bir önceki gece çektiğim fotoğraf duruyordu. Heyecanla uzanıp yazmaya başladım;
''Bayan Q, henüz başıma gelen bu şeyin bana neler yapacağını bilmiyorum.Gözlerimi açar açmaz sizi düşündüm, sizi düşünmenin ne anlama geldiğini henüz bilmiyorum ama gri gökyüzünün bütün olumsuz anlamlarından sıyrıldığını gördüm.
Hemen yanımda olmasanız da,esamenizle uyanılan bütün günler böyle güzel mi olacak, eğer öyle ise şimdiden tarihleri aklımda tutmaya başlamalıyım, zira ben bir insanı ebedi özlemenin böyle dayanılması zor olduğunu bilmiyordum.
Eğer kendimi küçük düşürecek bir şey yapar ya da aptalca şeyler söylersem beni bağışlayın, siz de bilirsiniz, aşk çocuklaşmak, bildiğiniz her şeyden sıyrılmak, kusursuz olsun diye uğraşırken hatalar yapmak ile doludur.''
Günaydın Güneş sistemi.

ö.s.ö