bugün

bu çok sert bir itiraf benim için: maalesef bütün arkadaşlarıma aşkım diyorum. canım tatlım bebeğim kuzum falan bile değil. aşkım...
bunu daha bir süre değiştirebileceğimi sanmıyorum yakışıyor bana. artık ben oyum herkese aşkım diyen kişiyim. bunu kabullenip hayatıma böyle devam edeceğim.
Ya bayan ben mi yazdım diye düşündürdün şu an. Üstteki entrynin aynısı eksi son iki cümle.
iyi kotu günlerinde yanlarında olduğum birkaç arkadaşım hasta olduğumu bildikleri halde bir kere olsun nasılsın demediler. Bazen diyorum ki insanlarla ilgili çok mu beklentiye giriyorum. Sormak zorundalar mi? Yada sen mal mısın neden başkasının derdini dert ediyosun kendine.
itiraf etmeme gerek kalmamış en başta benimki itiraf edilmiş zaten, kalemine saygılar...
Kuzenimin sevdiği çocuğa kaçtığı geceyi öncesini ve sonrasını biliyordum. Bana çok sordular bir şey biliyor musun diye. Bana ne benim alakam yok deyip konudan uzaklaşırken acaba benim de bildiğimi söyler mi diye az kalsın kalpten gidecektim 1-2 ay.
Askerde iken geceleyin herkes uyurken gizli gizli ağladığım olmuştur.
haftaya işe dönüp otuz kişiye yemek yapmayı göstericem. ne gücüm var ne hevesim.

ama hocam biz öle yapmıyoruz laflarından sonra saygıyla gülümseyip bunun benim sorunum olmadığını anlatıcam.

sonra zaman ilerdikçe çoğu bana koca bulacak. olay amacından sapacak. valla çok yorucu değil mi ya?
Okuz gibi iciyorum. Hem dunya kadar param gidiyor. Hem de kafam artik olmuyor. Bosa para ve zaman.
herkese çok güzel akıl veriyorsun, biraz da kendine akıl versene! hep başkasına hep başkasına olmaz böyle.
artık strateji değiştirmeye karar verdim. aynanın karşısına geçip sanki ben arkadaşımmışım gibi konuşucam belki o zaman işe yarar.
Eskiden kendimi insanlara olduğumdan daha kötü gösterirdim. Yapmadığım kötü şeyleri yapmış veya yapıyormuş gibi anlattığım da oldu. Bad boyum tarzında bir kötü gösterme değil. Ciddi biçimde kötü bir insan olmaya çalışıyor ve kendimi kötü bir insanmış gibi anlatıyordum, davranıyordum.

Ek olarak hiçbir şey hatırlayamıyorum. Hafızam çok kötüleşti. Sanırım vücudumda eser miktarda folik asitle yaşıyorum.
Oglumu büyütürken yaptığım hataların aynısını yavru kedime yapıyorum. Mesela odadan odaya gecerken onu kucagımda taşıyorum sanki o yürüyemez gibi. Uyurken gürültü yapmıyorum, aşırı sımartıyorum, evdekilerle onun yüzünden kavga ediyorum filan. Kışa yelek de öreyim bebegim üşümesin ahaha, seneye krese de yazdırcam. Ha bu arada dün evde yalnız kalacak diye trt çocuk acıp gittim canı sıkılmasın diye.
biri yalnızca işi düşünce geldiğinde,
aynı derdi binlerce kere anlattığında dinlediğim ama anlattığım çözümleri anlayamayanlara,
yol gösterip, elimden geleni yaptığımda hala bana bahaneler sayanlara,
her başarısızlığına bir kılıf bulanlara,
sahip olduğu şeyleri başka bir insana verecek olsam belki de bir insanı dünyanın en mutlu insani yapabileceğim insanlara, yani sahip olduklarının değerini anlamayacak kadar salak insanlara,
her adıma zor, her yola uzun diyen, ve tek nefesle ömrü tükenecekmiş gibi davranan insanlara tahammülüm yok.
Aradan ne kadar zaman geçerse geçsin bana söylenen ya da yanımda konuşulan şeyleri unutmuyorum. Az önce en son 10 yıl önce geldiğim evdeki yattığım yatağın alt bazasının içindekileri saydım. Tüm aile şok. Benim için gayet sıradan bir şeydi oysa.
bir insan ile daha tanışacak enerjim kalmadı.

geçtiğimiz son bir - bir buçuk yıl herkesten bir şeyler götürdü tabi. özellikle tek başına yaşamanın ve uzun süre evden çalışmanın benim için bedeli ikili ilişkilere ve sosyal ortamlara olan ilgimi yitirmem oldu.
Bi aralar her gün buranın abonesiydik her gün itiraf edecek bir şeyimiz vardı.

Gerçi baktığım zaman iyi ki de yapmışım diyorum şimdi kendime itiraf edemediklerimi o zamanlar bıdır bıdır yazıyodum *
Her neyse bu aralar yaşamaktan keyif almam için yapmam gerekenleri düşünmeye başladım. Bunları yapabilmem için ailemle yüzleşip gerekirse kötü olmam gerektiğini farkettim. insan bi şeylere karar verirken bu kadar sorumluluk yüküyle karar vermemeli diye düşünüyorum ama malum t.c. simülasyonunda ve bu şartlarda biraz zor o söylediğim. Aslında farkında değilim ama ben o zor olanı yapmaya karar verdim, sadece doğru zamanı bekliyorum.
Zaman kısıtlı olabilir, ne kadar süre nefes alacağımız belli değil ama bazı şeyleri doğru zamanda yapmak hayatında olması gerekenleri doğru yolda tutmana yardımcı olur. itiraf ediyorum kendi yolumu çizdim yuvadan uçuyorum *
O son shot'u atmayacaktım ey sözlük.
Hiçbir şeyden zevk almayacak kadar ne günah işledim lan ben aq.
itiraf etmeyeceğim. görünüp gideceğim beş dakika bakıverdim. bakıyorum çünkü tanıyarak ya da tanımayarak sevdiğim bazı insanların neler yazdığını okuyorum. komik birileri de çıkıyor gülecek oluyorum. bu bir açıklamaydı; neden bu sözlüğe tıkladığımın açıklaması. çünkü öyle iğrenç söylemlerde bulunan insan olmaya adaylığını bile koymamış varlıklar da var ki burada, insan kendini açıklama yapmak zorunda hissediyor. olacak şey değil.
itiraf edecek bir şey yok.
yeni günün ilk 31ini patlatıp uykuya dalacağım.
son dönemde etik algımı sorgulamaya başladım.
kapitalizm birisini daha yutabilir yakında, belki de yutmaz. zaman gösterecek.
bugün göz göre göre hakkı yenilen birine, arkasından çevrilen dolapların bir kısmını bir vesileyle göstermiş oldum. şu an üstümden bin tonluk bir yük kalkmış, kanatlanıp uçacakmışım gibi hissediyorum.
Yasamiyorum. Hissedemiyorum. icimde devamli ama kesintiye ugramayan bir bezmislik, yogun bir ofke var

Kendime ayirdigim bir iki saat zaman sadece kanepeyle butunlesmemi sagliyor. patron para diyor, is yerinde calisanlar para diyor, bana da para lazim. Omuzlarimda agir bir yuk var. Huzurum hic yok. Huzur ve mutluluk benim icin varolmayan kelimeler. insan gormek istemiyorum. asiri yiprandim.

Tukendim.
on dakika içinde dört beş defa esnedim. inanılmaz uykum var. mastırşef beni bitirdi. çok geçe kadar devam ediyor. gözlerim yaşardı esneyince. gözlerim yaşarınca kirpiklerim çok güzel duruyor. saat sekize kadar bir karbonhidrat yeme hakkım var. zevki erteliyorum. mutfağa giricem ve kendime mütteşem, dev bir makarna yapiciim. dev. kocaman. kocaman x2. işte hayat ve küçük zevkleri.

sabahları takriben elli atmış adet martı dolanıyor evin etrafında. öyle büyükler ki. yakından hiç gördünüz mü bilmiyorum. ortalama bir kuşun beş altı katı. korkunçlar aq. gagaları falan bir garip. fakat şunu fark ettim, kuşlar arasında bir hiyerarşi var. mesela kargalar da geliyor ama onlar iki üç kişilik gruplarla geliyor. martılarla aynı yerde durmuyorlar. bikaç dakika sabit kalıp uçuyorlar. serçe falan da oluyor ama martı ve kargalar kadar yoğun değil. güvercinler zaten çok yaygın. yüzlerce.

martılardan biraz tırsıyorum açıkçası. gerçekten çok büyükler. uzaktan görünce normal kuş ama yakından yok aq. olmaz yani. bu adamı yer.
şurada bir zamanlar ben de çok yazıp çizerdim.
yazmama sebebim, artık daha mükemmel bir hayatım olduğu için mi? hayır.

sanırım güçlendim, bilmiyorum. veya duyarsızlaştım.
eskiden üzen, yıkan çoğu şey artık pek etki etmiyor.