bugün

bu başlıkta 171703 adet itiraf var. ve bununla birlikte bu sayı 171704 olacak, bunların tamamını vakit ayırıp okuyan varsa umarım tespit edilip bir kliniğe kapatılır ve toplumdan izole edilir.
birileri birşeyler itiraf edecek ve başka biri bunları okuyacak.
yapacak daha hayırlı işler varken buna neden ihtiyaç duyar bir insan?
aklım almıyor.
eksi oy almaktan korkuyorum.
Anime ve oyun dünyasının en azılı sapığıyım.
Teoman'ın söylediği "istanbul'da Sonbahar" parçası bir zamanlar aşık olduğum kızı hatırlatıyor.
deliler gibi özledim.
geçenlerde benim yaşlarımda bir bayan müşteri geldi.arkasında beş tane kız çocuğu vardı.
alışverişi bitirdik.oturuken kadına takıldım
- yenge hanım maşallah mahalledeki bütün çocukları toplamışsın.
- bunların hepsi benim kızlarım,evde dört tanede oğlum var.
maşallahınız var bizim nesilde böyle olay yok dedim
kadın şu cevabı verdi
- e allah verdi.ama kocamlada epey gayret ettik.
hiç bu kadar kafası iyi olan adamı bir arada görmemiştim.
80gb'lık fotoğraf uçtu gitti. aksilik ya, yedek hdd'de salaklığımdan dolayı bir işe yaramadı. yedeğin yedeğini de yapsam bana yaramaz çünkü basit ve saçma hatalarım çok.
her şeye temkinli yaklaştığım halde yine de hata yapmamdan nefret ediyorum.
Rüzgarli bi havada sigara içmeyi hiç sevmem.
şu hayatta en sevmediğim günler canımın deli gibi içmek isteyip de ya kimsenin içmek istemediği, ya da içmek için vakti olmadığı günler. ve maalesef bugün de o günlerden biri. aslında tek başıma takılmak olsun, tek başıma içmek olsun bunlar genel olarak sevdiğim şeyler ve yapmaktan çekineceğim şeyler değil ancak şu anda kendi başıma içmem gerekmeyen zamanlardan bir tanesi. şaka maka şansıma sokayım ama ne güzel rakı içilecek gün, köşesinden bucağından kokusunu alamadan geçireceğiz.
Bazılarınızın çaresizliğini gördükçe "ben bunlara göre iyi durumdayım lan " diyerek mutlu olabiliyorum.
Şu amına koduğumun meclisini, içindeki bütün milletvekilleriyle birlikte yaksınlar istiyorum.

Alayı gereksiz. Bildiğin mecliste trolluk yapıyorlar ulan bu nasıl siyaset avradını siktiklerim.
içimde defalarca boynu kırılan küçük bir kız var. Bu kız sürekli yeniden diriliyor. Daha da büyüyerek diriliyor. Her ölüşünde bir sonraki hayatına daha büyük gülümseyerek başlıyor. Kötü olan tarafı; asla daha önceki boynunun kırıldığı zamanları unutmuyor, saklıyor; herkesten, herşeyden.
hayattan çok fazla zevk alamamaya başladım. bir çok şey monotonlaştı. sanki beni dünyaya bağlayan çok az şey kaldı. onlarıda düşünmek sıkıntı veriyor. çok zor çok.
topuklu ayakkabı aldım geldim. arkadaşlarım gzel oldu dedi. bi heyecanla giydim evde annem dedi ki leylek gibi oldun. oturdum aglıyorum şu an. bida alıncaksan bana yorum yaptırma diyor.
allahim icime okuz oturdu rabbim. o kadini dovmek istiyorum ben o sinifa heleki umitcana 3 ay emek verdim ogrensinler diye neler neler yaptim sen nasil kustursun umitcani umitcan gibi bir cocugu ! ogretmenler odasinda oturuyormusun obur salak cigdemle eve gittiginde maas nasil helal oluyor be arkadas ! anlamiyorum gercekten anlamiyorum !!!!
Bazen boşluğa düşüyorum böyle kulaklarım uğulduyor. Hayali bir anaforun içinde kayboluyorum. Eksik, yalnız, çirkin ve işe yaramaz hissediyorum.
alışverişte insanlara yakışmış, yakışmamış diye çok güzel fikirler sunuyorum. herkes zaten sadece alışverişe çıkarken beni arıyor. ama bana gelince kimse iyi ya da kötü birşey söylemiyor. kendi kararımı veriyorum, ben aldıktan sonra keşke almasaydın filan yapıyorlar, yahu beraberdik ya alırken ? gerçekten bir ölün.
bugün garip bir olay oldu.

bir arkadaşım var, vaktinde bir iyiliğim dokunmuştu. o günden beri pek sever beni. ne derdim olsa ararım, birasıyla sigarasıyla gözlerinden akan uykusuyla koşar gelir. ben tanıdığım günden beri gözlerinden uyku, ellerinden sigara, dudaklarından istihza eksik olmaz. eh son zamanlarda da birkaç kez denk gelmek suretiyle birkaç kez de benim çağırmam sebebiyle görüştük, konuştuk.

bir sevgilisi vardı pek sevdiği. o sevgilisiyle tanıştığı akşam dahi yanındaydım. "bu kıza yürüsem mi kanka?" dedi, "kanka kızı gördün, benim kadar konuştun, az çok tanıdık, yarın öbür gün gideceğini biliyorsun. buna rağmen bir ilişki istiyorsan yürü kanka." dedim. yürüdü. benim o güne kadar gözlerinde uyku, ellerinde sigara, dudaklarında istihza gördüğüm adam o gün değişmeye başladı. artık gözlerinde pırıltı, ellerinde aşk, dudaklarında gerçek bir gülümseme görülür olmuştu. çok iyi anlaştılar, birbirlerini anladıklarını ve aradaki duyguyu tarif edemeyeceğini ancak gittiği yere kadar mutlu olmak istediğini söylemişti. bir gün kızın gideceğini biliyordu.

bir gün kız gitti.

gözlerinde uyku, ellerinde sigara, dudaklarında istihza gördüğüm adam geri geldi.

bu noktaya kadar ben dışarıdaki adamdım. sadece izliyor ve eğer bir şeyler sorarsa yorum yapıyordum.

sonra bir gün benim mutsuzluğum doğdu. bunun ayrıntısına girmek istemiyorum. son günlerde yeterince girdim.
ve arkadaşım konuya diğer herkesten farklı yaklaştı. çünkü başıma gelene yakın bir şey yaşamıştı. içinde olduğum duygusal durumu biliyordu. beni gerçekten anladığını bildiğim birisiydi ve en sakinleştirici konuşmaları yaptı. bu nedenle ondan daha yakın olduğum arkadaşlarımla aramı soğuttum. sadece onu dinlemek istiyor, çok çok kötü olduğum vakit (bir ya da iki kere) bir onu rahatsız etmeye utanmıyordum.

bundan üç ya da dört gün önce, sevdiği kızla barıştılar.

benden daha mutlusu olamaz. ondan bile çok sevindim bu duruma. çevremde güzel şeyler de olduğuna şahit olmak elbette çok güzeldi. ancak ortak arkadaşlarımızın yorumları içime de bir kurt düşürmüştü. söylediklerine bahsettiğim arkadaşım, sevdiği kızla barıştığından beri içine kapanmaya ve odadan çıkmamaya başlamıştı. elbette iyi düşünmek istedim. ona vakit verin, kızla konuşuyorlardır vs. dedim.

bugün bir saatlik boşluğum vardı. birkaç gün görüşmeyince özledim, onu bulabileceğim tek yere uğradım. nerdesin, diye mesaj attığım an omzumdaki elini hissettim. gözlerine tekrar hayata karşı bıkkınlığı hakim olmuştu. daha önce uyku olarak adlandırmıştım bunu. evet artık daha açık konuşmak gerek. hayata karşı bıkkınlığı, gerçeklikten kopma isteğine, o ise sürekli uykulu bir halde olmasına sebep oluyordu.

kolumdan tuttu ve "konuşmak istiyorum" dedi.

sevgilisinden ayrılmış. bir şeyleri fark etmiş ve artık yürütemeyeceğine inanmış. üstelik ayrılık mesajını yeni atmış. her ne olursa olsun, ayrılığın mesajlara sığdırılabilmesi beni rahatsız etmiştir. ona söylemedim elbette. biz konuşurken kızdan mesaj geldi. sayma sövme içerikli bir mesaj. arkadaşım, kızın haklı bir kızgınlığın içinde olduğunu biliyordu. o yüzden sakin mesajlar attı.

"tekrar çıkma karşıma" dedi kız. arkadaşım cevap yazmak üzereydi ki durdurdum, "yazma, söyleyebileceğin bir şey yok. daha fazla zarar vermeyin birbirinize". sildi.

nasıl durdurdum hala aklım almıyor. bu durumlarda konuşmak en iyi çözüm, bitecekse de bitmeyecekse de. ama kızın küfürler saydırması, kendisine de arkadaşıma da ilişkiye de saygısızlık diye düşünüyorum. keşke ikisi de böyle yapmasaydı evet. çünkü birbirleri için ne kadar önemli olduklarını biliyorum. düzeltme ihtimalini öldürmeyi, sevgiyi kaybetmeyi hep en kötü ihtimal olarak görmüşümdür.

"ben kötü müyüm?" diye sordu. hepimiz kötülükler yaparız. hiçbirimiz her anımızda salt iyi ya da salt kötü değilizdir. bu soruda önemli olan tek şey, iyi olma isteğini kaybetmemek ve kötülük yapmaktan mutsuzluk duymak. "bu soruyu sorman bile kötü olmadığın anlamına gelir" diyebildim. "doğru mu yaptın yanlış mı, bunu bilmiyorum. ama son konuşmanın üstüne bunu artık düzeltemezsin. bunun için üzgünüm. tek umduğum pişman olmaman."

artık ayrılmamız gerekiyordu. ikimizi de başka yerlerde bekleyen başka arkadaşlarımız vardı. gitmeden bir kere daha "ben kötü müyüm?" diye sordu. ne cevap vereceğimi bilmiyordum. iyi biri mi, kötü biri mi, yaptığı şey yanlış mı doğru mu? bunlar benim cevap vermeye haddimin olmadığı sorular. ama hayır cevabı vermeme çok ihtiyacı vardı.

hayır, dedim.
çaylağım yine de entry girmeme engel değil.
Onca zaman içinde bu sabah mı geldin rüyama? Herkese yalan söylesem de kendime söyleyemem ya herşeye rağmen yılmadı kalbim, seviyorum seni hala.
kendime göre bir bilgisayar kodu yazarak kendi kendimle konuşuyorum.

ama tam kendimle değil bilgisayarla ama sonuçta ben yaptım. kendimle konuşmuş oluyorum.

o bana sorular soruyor, hatırımı soruyor sağolsun dertleşiyoruz.
Ucak fobim var. hemde öyle böyle değil çok zorlanmadigim sürece asla binmiyorum binerken elim ayağım titriyor. Hele de ucak kalkarken ve inerken. Uçakla seyahat ettikten sonra 1 hafta kabuslar görüp aynı duyguyu tekrar tekrar yaşıyorum.
Baharım solmadan, eskidi ömrüm
Çıkmaz bir sokağa, benzedi gönlüm
Leyla'sı olmayan mecnuna döndüm...
Olsan içmez miydin, benim yerimde?
hayatta istediğim tek bişey var, o olursa herşey olacak.