bugün

lüleburgaz'a gitmiştim. sevdiğim ve yaşadığım süre boyunca sevmek isteyeceğim biri için yaptım bunu. aynı zamanda güzel bir yaz tatili olması açısından da önemliydi bu.

onun evindeydim. karşılıklı oturduk. yalnızdık. gözlerime bak dedim. baktı. göz göze geldik. sonra boynuna doğru yaklaştım. kokladım. sonra saçlarını kokladım.

tüylerim diken diken oldu. çünkü 2 gün sonra eve dönecektim.

saçlarının kokusunu kendi içimde özümsedikten sonra kafamı kaldırdım ve gözlerinin içine bakarak ''ben nasıl buradan ayrılıcam, nasıl gidicem?''

diyerek ağlamaya başladım.

sevgi budur belki de. veyahut küçük bir şeytan vesvesesi.

o ağladığımı görünce hemen sarıldı. ''ağlama ya, ben seni hiçbir zaman bırakmayacağım, yapma gözünü seveyim''

diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı.

lavaboya gittim. yüzümü yıkadım. sakinleştim.

2 gün sonra eve döndüm.

eve döndükten sonra bana ''benim içimde artık bir şeyler öldü, canım sıkıldı, galiba artık hiçkimseye karşı sevgi anlamında, aşk anlamında bir şeyler hissetmeyeceğim, çok üzgünüm, hoşçakal''

gibi harika gözyaşlarıyla süslü bir mesaj attı.

''hayır. bunu kabul etmiyorum. telefonda konuşalım. saçmalama!''

dedim ben de mesajda.

bir daha ise cevap alamadım. engelledi beni her yerden.

o, saçlarını koklamaya doyamadığım insan bana bunu yaptı.

bir tavsiye ile itirafıma son vermek istiyorum.

bu dünyada karşılıksız tek sevgi anne-baba sevgisidir.

siz siz olun. onları kaybetmeden önce yeteri kadar anne ve babanızı sevin. sayın. ellerini öpün. onlara ''seni seviyorum anne'' - ''seni seviyorum baba'' diyebilin.

birini sevebilmek çok zor. kaybetmek ise tam aksine.
Okuyup bitirdiğim kitapları yakmaktan büyük haz alıyorum.
bir eşiğin arefesindeyim.
heyecanlanıyorum yerli yersiz.
kalbimde bir umut, bir heyecan beliriyor ansızın...
birşeylerin habercisidir,
hissediyorum.

ve arıyorum soluk almadan...
sağa sola,
doğuya ve batıya haberci güvercinler uçurarak...

bir emare,
bir kırıntı,
adeta bir zerre peşindeyim.

en içten yakarışlar, davetsiz bir misafir gibi kendiliğinden konuyor dilime...
istemenin ne demek olduğunu tekrar hatırlıyorum.
ve ellerim...
ellerime bakıp bakıp dalıyorum.
kah güneşe tutuyorum,
kah karanlıktaki silüetine dalıp gidiyorum.

birşeyler var.
hissediyorum...

ve niye böyle,
bilmiyorum...
dişim çok ağrıyor ve bugün çok önemli bir gün.
hayat yalan. gerçek olan kitaplar, içlerindeki acı hayatlar.
oysa ki, sen yoktun yanimda, tomurcuk oldun sen dalimda, düsündüm de ben en sonunda, yüregime ektim seni...
çok ama çok şerefsiz bir abiye sahibim sözlük. ne yapacağımı şaşırdım. bahsi geçen yaratık, ne çalışır ne çabalar. annem babam çalışmasından geçti artık laf etmiyorlar. buna rağmen onlardan sürekli para ister, vermeyince de döver. tüm bunlar olurken izlemiyorum tabiki. araya giriyorum bu sefer bana zıplıyor. abidir deyip vurmuyorum olayları geçeli çok oldu. vuruyorum piçe artık affetmiyorum. o da bana vuruyor tabi. evde huzur denen bir şey bırakmadı. hatta bizimkilerle davalık bile oldular. abim 25, annem 50, babam da 62 yaşında. emekli olduktan sonra rahatlaması gereken insanlar zulüm görüyor resmen. bazen şunu gebertsem de bizimkiler herkes kurtulsa diyorum. hapse girerim ama bu insanlar ömürlerinin son yıllarında rahat ederler en azından. abi yüzünden maddi durum yerlerde. uyuşturucuya verdiği parayla çok rahat bir iki daire alınır. fakirliğin sorumlusu kendisi olduğu halde her fırsatta bizimleri suçlar şerefsiz. geçenlerde ablama falan da vurmuş. beni çağırılar gözümün önünde anneme vurunca dayanamadım saldırdım. bu kez azına sıçtım ama bu sefer de içime sinmedi amk. o annemlere acımıyor ama biz o ite acıyoruz.

tüm bunların üzerine en iyisi yine abim evde. özellikle annem hep onu tutar kollar. en iyisi odur.
30 yaşında, 4 senedir evli olan bir arkadaşım var.

adam işi gücü bırakıyor, iş çıkışı bana art arda 2 mesaj atıyor:

- aşk neydi

- aşk emekti

hayır eşi de arkadaşım. adama mı üzülsem eşine mi üzülsem eşten dosttan yana yüzümün gülmediğine mi üzülsem bilemedim. bi dere olsa gidecem dere boyu kirli çamaşırları dövecem ama erkek halimle hoş da karşılanmayacak. lan derdimi sikeyim yeter artık yhaaa!!!
Çok yalnızım be sözlük canım çok sıkılıyor.
Özüm bir sözüm iki.
şu sıralar bulunduğum boşluktan kendimi aşağı atacam az kaldı. lan insanın hayatında hiç mi bir planı olmaz? ne yapacağımı ne istediğimi bilmiyoruuuuuuum. zaten istediğim hiçbir şeyde gerçekleşmiyorr. gün doğmadan neler doğar demişler ama benim sabrım kalmadı artık hayatımı bir şekilde rayına sokmam lazım oooff.
Paranoyak oldum sözlük. Yurtta ki kızlardan felaket derecede şüphelenir oldum. Sınavdan bir gün önce kitabım kaybolur, aynı şekilde notlarımı çöp kutusunda bulurum. Şimdilerde ise; düzenli olarak biri ya da birileri cüzdanımdaki paralarımla münasebet içerisinde ve bu durum iyice tadımı kaçırır oldu. En üzücüsü de çevremde sahte insanların, sahte arkadaşlıkların var olması. Ne yapacağımı bilemez oldum sözlük insanlar çok garip sözlük.
her gün yeni birşey öğreniyorum acımayı da bıraktım artık , karmaşığım.
sihirli annem başlıkları açanları şu an tek tek sikmek istiyorum sözlük.
37.90 lira verip ruj aldım sürmeye kıyamıyorum.

cimri miyim neyim.
mutluyken ayni zamanda da mutsuzum ?! nasil oluyor bende bilmiyorum. o kadar sacma bir his ki ...
merhaba!

-kendi iyiliğim adına ailemden kurtulmak için şehir dışında bir üniversite yazdım.

-devlet yurdunda kalıyorum. seneye aparta geçeceğim.

-ikinci sınıflardan bir çocukla çıkıyorum. (!) çocuk için ölüp bitiyordum uzun zamandır. onunla bir şekilde tanıştım ve çıkıyor sayılırız.

-farklı şehirlerde yaşıyoruz. yaz tatillerinde görüşme gibi bir imkanımız yok yani. sadece okul zamanları görüşebiliriz.

-bahsettiğim çocuk okul birincisi ve inek ama aynı zamanda sosyal de. hiçbir şeyi beğenmiyor.

-derslerimi umursamıyorum. sınıfı geçmeye bakıyorum. bu yüzden kendimi kötü hissediyorum. mezun olunca bir baltaya sap olamayacağımı düşünüyorum.

-özgüven konusunda fazlaca eksiğim var. bu yüzden her gece yatarken pişmanlık duyuyorum yapamadığım şeyler için.

-sürücü kursuna gidiyorum. araba kullanmayı beceremiyorum. ehliyeti zor alacağımı düşünüyorum.

-yeteneksiz ve salak hissediyorum kendimi.

-ailemleyken mutlu değilim. üniversitede, şehir dışında daha mutluyum. devlet yurdunda kalmama rağmen. ailesinden hiç ayrı kalmamış biri olarak bir gün bile aile özlemi çekmedim.

-şimdi anlıyorum ki benim en büyük problemim ailem. atsan atılmaz satsan satılmaz ki. onlar iyiler ama benim için büyük engeller.

-evleneceğim insanı ailemle tanıştırsam eminim ki bir problem olacak. bizim akrabalarımızla hiçbir ilişkimiz yok mesela. hiçbirini tanımıyorum. bu yüzden evleneceğim insanın ailesine karşı yabani davranacaklarına eminim.

-dertliyim be azıcık, sohbet falan edesiniz varsa çaya beklerim.
bu gerçekten umduğumdan çok çok daha kötü bir şey. ve yutkunamamak nasılmış tam anlamıyla yaşadım. bugünden sonra da yüzünü görmeye bile dayanmaz kalbim.
Sülalemin "işe girse nolcak Nurten, eve ekmek götürmüyomuş ki " dedikodularının önüne geçmek için her akşam en az 4 tane ekmek alıp eve geliyorum ama hâlâ hayırsızmışım, hayır neyi yanlış yapıyorum anlamadım ki?
Şu sıralar ölmesini istediğim insanların sayısı artıyor. Bazen dişi Leon olsam mı diye ciddi ciddi düşünüyorum. Geberip gitmesi gereken çok insan var sözlük, çok..
sözlük yazarlarının yaptığı itiraflardır.
rol yapıyorum.
böyle artık duygudan yoksun garipli bir insan oldum sözlük böyle yoğun duygularım intihar etti kendi kendini öldürdü enteresan bi şekilde hayır çok da zeki bi tip de değilim nasıl idare edicem bilmiyorum artık.
Hala aklım başıma gelmedi, hala malak gibi yatıyorum ve hala büyük bir profesyonellikle kendimi kandırıyorum sözlük.
Ne zaman, nerede patlayacak diye merak ettiğim olaylar silsilesi içindeyim ey insanlar.

Valla çok güzel olumlu düşünüp kandırabiliyorum. Gerçi bu yakın zamanda gerçeklerle sevişmeyeceğim anlamına gelmez.
Nys yakşamlr.
Onun sık uğradığı mekanların önünden geçerken göreceğim korkusuyla götüm götüm kaçıyorum sözlük, ama sonra rüyama giriyor pezevenk.