bugün

evet masanın altına sümüğümü sildim. hala bazı bazı zor ikna ediyorum kendimi.. birde küçükken sanki fener liydim.
ben erkek gibi yazıyorum ama aslında bayanım. hatta bağyan. ohhh rahatladım. gerçi bilen biliyordu. gay gibi göründüğüm ve umut verdiğim kızlardan özür dilerim.
gidiyorum sözlük.kalbim onda;ama ben gidiyorum.yeniliyorum bir kez daha.kendimi her seferinde bu kadar teslim etmeme kızıyorum.ne kadar acı çeksem de önceki yaşadıklarımda,bir sonrakinde "belki bu daha farklı olur" diyor,kapılıyorum yine.umut etmeyi bırakamıyorum.ders çıkarmıyorum hatalarımdan.ahmaklığı terk edemiyorum.sevmeyi terk edemiyorum.özler mi bilmiyorum.ama ben gidiyorum.o da bunu bilmiyor.acı çekeceğim muhakkak,ağlayacağım "neden,neden??" diye isyan edeceğim tekrar tekrar allaha."kalbimden sökmeme yardım et nolur güç ver"diyeceğim.birşey değişmeyecek,acıtmaya devam edecek.belki bir sabah uyandığımda bir bakacağım o olmayacak aklımda,kalbimde.bir başkası belki,ya da hiç kimse,bilmiyorum.1 ay süre tanıyorum kendime.internetsiz bir ay.ondan uzak bir ay.sözlüksüz,facebooksuz,msnsiz ve en önemlisi onsuz bir ay.sonrasında birşeylerin değişmesini umut ediyorum.hala,ısrarla umut ediyorum.birşey değişmeyeceğini bile bile umut ediyorum.gidiyorum sözlük.döndüğümde herşeyin daha güzel olmasını diliyorum.
dizilerden çok sıkıldım...bir ev arkadaşım var; öğle kuşağında unutma beni ve yemin le başlıyoruz,haber sevmediği için haber saatinde deniz yıldızı nı izliyoruz,sonra prime time da allah ne verdiyse.bu arada biz bir dizi izlerken diğer dizileri de kaçırıyoruz sanmayın;reklam araları ne için var...daha ismini bile duymamışım dizinin,benim arkadaş açar açmaz 'aaaa bu bunla evlendi mi?' diyor.lan ne ara izledin,nasıl konuyu kavradın ve ne ara adam kadını düdükledi??
bir de moda çıktı şu sıralar,'bilmem kimin ölümsüz eseri bıdı bıdı' o kadar abarttılar ki artık bekliyorum kanal d den 'karl marx ın ölümsüz eseri das kapital'...öeh.
işten eve gelememeye, trafikte sinir krizleri geçirmeye bile razıyım yeter ki kar yağsın artık. kaç sene oldu şöyle lapa lapa kar yağmayalı, karın üstünde hatur hutur yürümeyeli, düşüp de çanağı kırmayalı, gecenin bi yarısı kartopu oynamayalı, etraftan yaşınızdan başınızdan utanın çemkirmelerini duymayalı.
yazarin tekine fena halde gicigim, onu yolda görüp agiz burun dalmayi cok istiyorum.
ne halt yaptığımı,nereye gittğimi bilmiyorum.nasıl bulacağım doğru yolu,nasıl mutlu olacağım o da meçhul.ama bildiğim tek birşey var. ne olacaksa,ne yaşanacaksa,ne çekilecekse acı diye,ne içilcekse dost sofralarında anılarla beraber,hep içinde sen olacaksın. benliğim sen , geleceğim sen, acım sen istediğim sen...
kocaman bir ısırık aldı çikolatasından ağzından taşan kısmı parmağımla sıtırıp ağzıma atmaktı niyetim ama ayıcık oğlum bir çene dil manevrasıyla yutuverdi parmağımdaki çikolatayı. allahım bu yaşıma kadar kandırdığım bütün erkeklerden huzurunda af diliyorum şu an onları çok iyi anlıyorum.
ya itiraf ediyorum. aranıza katılmaktaki ilk amacım deli gibi sevdiğim eski sevgilimin yazdıklarımı okumasıydı..
bıktım valla bıktım. 16 senedir okuyorum. bir senem kaldı, ha gayret. düzülmek varsa yolda, üzülmek ne fayda. ( ana fikir bu )
ilkokulda, annemle babamın beni "liselere giriş sınavı'na hazırlan," diye gönderdikleri odamın salona açılan kapısını hafif açık bırakmak suretiyle kapı aralığı ve televizyonla bir doğru oluşturacak şekilde yatağımın üzerine yerleştirdiğim aynadan sürekli televizyon seyrettim. çok üzgünüm, sözlük.
okuma yetimi kazandığımdan beri düşünme yetimi kaybettim.
"gözden ırak, gönülden de ırak olur" lafı külliyen yalanmış, ben bugün bunu anladım sözlük.

araya o pis mesafe girer ya hani, başlarda çok acı verir bu insana. göremediğiniz her gün özleminiz büyür, özlemi hafifletmek için o'nu son gördüğünüz haliyle aklınıza getirmeye çalışırsınız durmadan. o karenin akıldan silinmemesi için çok uğraşırsınız başlarda, o'nu canlı tutabilmek için çok çabalarsınız. ama zaman geçtikçe ne yazık ki silikleşir o görüntü, gittkçe yabancılaşır. artık eskisi kadar da acı çekmediğinizi farkedersiniz, ama içten içe acı çektiğiniz anları da özlemektesinizdir aslında. daha da geçer ve bir zamanlar kalbinizde full screen yer alan görüntüyü tanımak artık çok güçtür. "sanırım başardım, unuttum" diye heveslenirsiniz. bir yanınız normale döneceğiniz için umut beslerken, diğer yanınız ise o'nu her görüşünüzde kıpraşan kelebekleri ölesiye özleyeceğini biliyordur.

gün gelir, görürsünüz o'nu. o vakit aslında her bir duygunuzun yerli yerinde durduğunu, kimsenin hiçbir yere kaybolmadığını anlarsınız. hiçbir şey değişmemiştir aslında. gene mideniz takla atar o'nun bakışlarıyla. gene "keşke gölgesi olsaydım da her anını izleyebilseydim" diye iç geçirirsiniz o'na baktıkça.

gözden uzak olunca gönülden ırak olmuyordur yani. sadece akla kazınmış son kare silikleşiyor zamanla. silikleştikçe unuturum diye heveslenen bünye, aslında farkında olmadan bitkisel hayata sürüklüyor kendini bir nevi. bünye hissizleşiyor, acı hissetmiyor, evet. ama yaşadığını da hissetmiyor ne yazık ki..

acı çekmeyi özlemişim sözlük.
itiraf ediyorum hala özlüyorum.
bazen şişman ve çirkin insanları düşünüp ağlıyorum.
aynı anda 4 kızla birden konuşmak.
not: sonu pek hoş olmadı.
itiraf ediyorum;

bu dünyada böyle bir şeyi benden başka itiraf edecek birisi daha var mı bilmiyorum ama yine de söyleyeceğim:

ben küçükken peygamber olmak istiyordum, biraz büyüyünce öğrendim ki hz.muhammed son peygambermiş. üzülür gibi oldum ama kimseye söyleyemedim bunu yıllarca. ilk defa burada yazdım.
gömlekte çift ütü izinin moda olmasını istiyorum.
sen hayatımda gördüğüm en beleşci, en tabansız, en sümsük, ve en soğuk havalarda bile ter kokabilen insansın demeyi çok istiyorum birisine sözlük.
sözlük her şey tamam, çoğu kısmını öğrendim senin ama şu karma sistemi nasıl işliyor hala çözemedim.
(bkz: çok üzgünüm sözlük çok)
sol frame e de kemalist geçen bir başlık görünce ana avrat sövüyor sonra töbe töbe diyorum..
-barmaid fetişim mi var, karşılaştığım barmaidler mi çok güzel anlamıyorum.

-para, para, para.

-engin ardıç'a tilt oluyorum.

-lucas neill'den emin değilim.

-nistelrooy'a kırgınım.

-arnavutköy'de boğaza nazır evim var ama anahtarını kimseye vermem.

-ligler başlasın diye dua ediyorum.

-kronik üşengeçim.

-mutluluktan umutsuzum.

-dünya'yı gezmek isterdim.

-dünya'yı değiştirmek isterim.

-acı çektirmek istemem. (bütün kazıkları böyle yemem apayrı bir konu)

-güzel olan herşeyin sağlığa zararlı olduğu gerçeği sağlığımı olumsuz etkiliyor.

-kamikaze olmak isterdim.

-hayat boş.

-üzgünüm.
itiraf ediyorum...
-çok titiz ,detaycıyım hiç birşeyi üstün körü yapamıyorum baştan savamıyorum...trafik dersine bile en ince ayrıntısına kadar çalışırdım,pijamaların odamın duvarlarıyla uyumlu olmasına özen gösteririm.en küçük bir olumsuzluk bile canımı sıkar...havaya kalkmış bir saç teli,üzerime damlayan minik çay damlası tüm günümü mahvedebilir.
-her yerde ve her zaman saygılı ağırbaşlı hanımefendi modunda davranmam gerekiyor.böyle gelmiş böyle gidiyor en ufak bir uçarılığım hemen gündeme bomba gibi düşer ve bi daha asla öyle bir şey yapmamaya tövbe ederim.
-kesinlikle önemli olan hiçbirşeye kendim karar vermedim.ama yine de durumu kabul edip elimden geleni yapıyorum..
-herşey bir programa dahil olsun istiyorum.planlı programlı yaşamak ve asla bir karmaşa olmamasını istiyorum ama mümkün olmuyor malesef 3 sene üst üste farklı şehirlerde bulunmak zorunda kaldım en son
-insanlara fazla güveniyorum.sonra çok üzülüyorum..
-ailemi çok seviyorum ve onları kaybetmekten çok korkuyorum.ama onlar bunun farkında değil.
-gözden uzak olan gönülden de ırak oluyormuş tecrübeyle öğrendim..
-sözlük okumak bana çok şey kazandırdı.
**
itiraf ediyorum,

yedi yaşındayken tayfun duygulu ya aşıktım, sonra o gitti kayahan ın kızıyla evlendi. ilk aşk acım budur sözlük, evet!
sözlükte saçma sapan, abuk subuk başlıklar görünce tıklayıp ilk entrye eksi oy veriyorum. ama bunu hep yapıyorum. sonra acaba başlığı o açmamış mıdır, başına mı kalmıştır diye vicdan azabı çekiyorum. her şekilde o başlığa maruz kalıyorum.