bugün

bugün aldığım bir haber beni çok üzdü sözlük. 7 yıl önce yaşamıştım aynı olayı. annemde kanserden şüphelenilmişti biopsi vs derken temiz çıktı sonuçlar ve rahatlamıştım. hayatımda çok özel bir yere sahip olan kişinin annesinin başına geldi aynı şey duyduğumdan beri ona dua ediyordum ancak kanser teşhisi konmuş ne yazık ki. nasıl üzüldüm nasıl gözlerim doldu anlatamam. yapabileceğim tek şey allaha yalvarmak ve iyileşmesi için dua etmek. ben de onu yapacağım. sözlük yazarları da umarım o güzel insanın değerli annesi için dualarını esirgemezler.
suskunların tekrarı başladı sözlük. hani tekrarı yoktu . kendimi çok pis kandırılmış hissediyorum. amaan bağanesi yea.
kanka
öyle birine kapılmışım ki taş gibi deyimi onun için kazandırılmış türkçemize. of ki ne of. onu istiyorum kanka. onunla her gece sevişmek... hiç ölmezdim o zaman, ölümsüz olurdum.
deniz gezmişi markalaştıran takıntı halinde savunan arkadaşlarımı hiç dinlemedim. aksine cahillik denizi araştırmadım.öğrenmedim. yaş oldu 19 yeni öğrenip,anladım,ağladım. saygıyla özledim. kendimden utandım.
şimdi mesela çay geliyor; bir yudum alıyorum ben, sonra unutuyorum lan çayı. hatırladığımda buz gibi buluyorum kendisini. ya çayı sevmiyorum ya da unutkanım bilemedim şimdi *
Hayatıma giren her erkeği deli gibi seviyorum sanıyodum artık geriye dönüp bakiyorumda hepsi hikaye. Şu an sevgilim yanımda ama onu sevdiğimiden de emin değilim sözlük şunu anladım ki ben sadece sevgi ihtiyacımı karşılamak için birilerini hayatıma alıyorum üzgünüm sevgilim .
herkese, herşeye kendimi çelik gibi göstermeme rağmen, bazen yatağıma kristal bir küre gibi kıvrınarak ağlıyorum, gözyaşlarımı soğuğa çevirerek sıcak sıcak.
ilerde çocuklarım olursa erkek olana fatih, kız olana da elif ismini vermeyi düşünüyorum.

bir de bol bol yüzme ve halk oyunları kursuna göndermek mükemmel olur.
facebook'ta bi kız arkadaşım her gün şafak sayıyor artık nasıl bir şeyse kendimi asker yolu gözlüyor gibi hissediyorum. 201 günümüz kaldı vuslat yaklaşıyor yavaş yavaş. Bekliyorum şaka gibi. Hadi hayırlısı. Çok karısıgım şu aralar.
ayrı eve çıkmak hakkında söylenilen bütün dezavantajları unutun ! işte size yepyeni bir tane;
çamaşırları yıkadıktan sonra ekşimsi deterjan kokusunun nasıl geçeceğini bilememek..
bugün hıdırellezmiş. ne dilersek olacağına inanılırmış,öyle ümit edilirmiş.
benim aynı anda o kadar çok şeye ihtiyacım var ki..
yazarların facebook hesabı yazan başlıktaki fake linlere tıklayınca benimki çıktı. şok oldum meğer ayna linkmiş hacı. baya işlettiler beni öyle böyle değil.
aksam saat 9dan su ana kadar bir tabak yayla corbasi bir tabak ispanak 1 tllik cekirdek bir paket doritos hotcorn 4 hamburger ekmegi sosisli karperli tost bir bardak cay iki bardak sut ve iki kase puding yedim. bunlarin hepsini yememin tek nedeni kendime cok sinirlenmem. daha yatana kadar iki bardak dahada sut iccem.

not: yenilen seyler sirasiyla yazilmistir.
ödüm kopuyor, ona ihtiyacımın olacağını hissediyor olmasından. düşüncesi bile beni deli ediyor. şu gece şu saatte başka bi kadınla sevişiyor olmasını bile bu mevzudan daha çok önemsemiyorum. tek korkum, gözünde tüm özgüvenimi yitirip teslim olmam olabilir; onun gibi kötü kalpli bir insana.
bugün bir köpekle korktuğunu belli etmeme yarışına girdik.

köpek kazandı. ama şartlar eşit değildi onun 4, benim 2 ayağım var.* ve en yakın bim'e attım kendimi. iyi ki varsın bim.*
yeni dokunmatik telefon aldım ilk dokunmatik telefonum.
cahilim bu konularda biri arayınca açamıyorum heyecanlanıyor telefona resmen saygı duyuyorum.
utanarak itiraf edeceğim bir itiraftır ki bu engelsiz bana bir ders olan.

geçen gün rehber öğretmen olan arkadaşım hasan ile bakırköy'e bir hava almaya, en son bıraktığımız insanların ne halde olduğunu görmeye gidelim dedik.

bakırköy'ü bilen bilir, kadınlarının yaşa bakmaksızın bakımlı olduğu, yanından geçerken '' vay be'' dediğiniz durumlarda bıraktığı bir yerdir.

neyse gezdik dolaştık. kakara kikiri, selam kızlar falan derken hadi sahile inelim dedik.

muhabbet ede ede sahile indik.

hemen daha sahil yolunun başında bir çift dikkatimizi çekti. deniz kenarındaki betona oturmuşlar, erkek kızı belden kavramış, boyundan habire yapışıyor. kızda yüzü bizim tarafa doğru dönük ,gözler kapalı, belli ki uçuyor.

o saatte o muhit için gayet normal bir şey.

biz hasan ile birbirimize baktık, hatta hasan'a biraz boynunu açsana lan diye soğuk bir espri de yaptım.

yaklaşık yirmi metre ötede bizim kuruları gören bir banka oturduk. iyice yapıştılar birbirlerine arada pozisyon değişiyor ama aralarında ki mesafe hep aynı. sıfır.

tabi bizde iki erkek gibi iğrençleşerek hacı simdi o kız ne sulanmıştır, o erkek yürümeye kalksa önünden geçilmez gibi seviyesi yerlerde esprilerle zaman geçiriyoruz. ama baya bir konuştuk. hatta bunların başka yerlerde nasıl davrandıkları hakkında fanteziler kuruyoruz. o boyuta kadar abarttık. derken seyyar çay satan doğulu kardeşimiz geldi. yandaki kafede 1 TL vergisi içinde olan çayı bu adamdan kaçak olarak 1.5 TL ye mal gibi aldık. arada bunları izlemeye devam ediyoruz. senaryolar gırla tabi.

birazdan erkekle kız kalktı, bize doğru yürümeye başladılar ama kız yine erkeğine öyle sarılmış ki alacaklar sanki elinden.

yaklaştılar yaklaştılar. tam önümüzden geçerken bir baktık ki meğer kızın gözleri sorunluymuş. en fazla açılabilecek hali de o kadarmış zaten. erkekte hareketlerden belli, hafif de olsa zihinsel bir engeli var.

bir utandım kendimden, bir utandım ki, deniz o an kabarsa alsa beni içine gıkım çıkmayacak.

az önce ben gözleri kör bir kız için ne yorumlar yaptım öyle ya.

bu yazıyı yazarken bile o sahne gözümün önüne geliyor. hatta kız bana dönüp '' baktığını görsem yapmazdım, benim dünyamda sadece karanlık var, sadece boşluk var, ben tenha sandım burayı'' dediğini hissedebiliyorum.
ben bile; bu gece belki hızır uğrar diye, balkonda ki çiçeklere küçük notlar bağladım. o kadar yani. beklemedeyim...
haftaya sozlukte en cok entry giren yazar siralamasinin birinci sirasini almaya karar verdim. buradan rakiplerime duyurulur.
sabah saat 5 te izmir e gidiyorum nasıl özledim seni canım memleketim bir bilsen.
agresif günlerimden biri yine..

gece gece sözlüğü de kapadım tam derken maillere bakayım dedim, ekşiden mail gelmiş heyecan yaptım derken 1 yıldır beklediğim çaylaklığım silinmiş. neymiş efenim girdiğim entryler sözlük yazarı profiline uygun değilmiş. ya bsg çay koyun!
sözlük eğitim hayatımın başındayım ** neyse diyorum şu ingilizceyi aradan çıkarı vereyim dedim. 2 3 aydan beri kitap şu bu derken yavaş yavaş kapmaya başladım. dediler pratik yapıp konuşmalısın dedim ulan bizimkiler türkçeyi zor konuşuyor nasıl yapıcam dediler omeagle ye git o sana yardımcı olur. ben bu omeagleyi gramer hakkında bilgi olan site zannediyorum. neyse girdim alakası yok chatmiş. başladım yazmaya hi hi how are you falan derken millet değişik değişik şeyler yazmaya başladı
asl lol mol ben ok,yes kimle konussam aynı şekil sonradan anladım asl'nin ne olduğunu ama aık çok geçti.* kısacası sözlük beni kullanıp esc basıp kirli bir mendil gibi attılar.
itiraf ediyorum sözlük...
geçen yıl bir elimde elma çöpü bir elimde kül tablası olduğu halde cama çıktım. kül tablasını aşağı boşaltacak elmayı da karşıdaki çöp kutusuna sokmaya çalışacaktım her gece yaptığım gibi. fakat ayar kaçtı elmayı aşağı attım kül tablasını da çöp kutusuna fırlattım ve komşunun arabasının arka camını patlattım. alarm çaldı tabii ki. komşu cama çıktı noluyo falan diye. durumu kurtarmak için: abi şerefsizler senin arabanın camına sopayla vurup patlattılar, beni camda görünce de kaçtılar" yalanını attım. üzgünüm komşu çok üzgünüm. lan zaten zengin adamsın arabayı değiştin bmw aldın. kasma artık. öpüyorum.
çocukluğu ve ergenliği salaklıklardan oluşan bir adamım. bir tanesini anlatayım, aklıma geldikçe fena oluyor ve kendimden iğreniyorum.

havuz merdivenleri olur ya, ben havuza atlamak için merdivenin o kavisli demirlerinin üstüne çıkar ve öyle atlardım, ıslak ayaklarımla. bir kez bile düşmedim, ama şu an diyorum ki kendime, amına koyim ne gerizekalıymışım. bir düşsem var ya, ölmem işten bile değil. kafa travması desen mümkün, boynu kırmak desen mümkün, beyin kanaması desen mümkün. en iyimser ihtimalle kaburgalarımın bir kısmını kırabilirdim ki o bile yeterince kötü...

ben vaktiyle ölümü çok tahrik etmişim, boşluğuma gelmiş. hala gelip beni almadı ama sabrı sonsuz olmasa gerek.
ellerimi yikarken bir yandan da aynada seyiren yanak kaslarima bakiyordum. eski yanip sönen sari renkli lambadan gelen soluk isik kahverengi gözlerimi gölgeliyordu.
bileklerimdeki kanlari yikamak icin tekrar gözlerimi lavaboya cevirdigimde yavas yavas giden suyun iyice kirmizilastigini gördüm. suyu kisarak ellerimi ovalamaya devam ettim. ellerimden damlayan kanlar o ani gözlerimin önüne getirdi....

ilik bir ilkbahar günesinin altinda gözlerini kapamis, bedenini isitmakla mesguldü.
en acimasiz gardiyanimdi, en merhametsiz celladimdi, mahkemelerimin tek yargiciydi, en güclü tanigimdi...
basimi her gece yastiga koydugumda icimi acitan yasadigim, yasattigim, yasatmak istedigim, bana yasatilmak istenen gereksizligin "neden?" sorusuyla ve etrafima ördügü duvarlari bir türlü asamadigim "iste bu yüzden" cevabini bir daha duymamak icin, onu unutmak icin, ölümü hayatin sonu degil sonucu olarak bildigi icin ve bir daha onun azabini cekmemek icin öldürdüm.
eyy ela yatip, sabah yosun yesili gözleriyle uyanan vicdanim
hala azabini cekiyorum...