ne düşünürsem gerçekten de oluyor. *
yapacak işlerim olmasına rağmen, içimde tuhaf bir sıkılganlık var sözlük.
önyargılı olmak gibi olmasın ama soğanlı cips yemeyen ve ''ıyy soğanlı mı o'' diyen kızları çok yapmacık buluyorum. sonuçta damak zevkidir ama napıyım, hepsi öyle geliyo.
televizyondan hoşlanmadığım ve yanına yaklaşmadığım için çevremdeki insanlar bir reklamdan ya da diziden bahsederken konu hakkında fikir sahibi olmadığım için çok üzülüyorum ezilorum kendimden utanıyorum.
itiraf ediyorum boş zamanlarımda facebookta tanıyor olabileceğim kişilerin tiplerine bakarak ortak arkadaşlarımızı tahmin etmeye çalışıyorum ve genelde de doğru çıkıyor.
Benim bildiğim kızlardan hiç çıkmaz mı karşıma ? Hepsi de 'ben senin bildiklerinden değilim' diyor.
insanları anlamakta güçlük çekiyorum. neden birisi sana çok yakınken birden çok uzak davranmaya başlar ki? ya da neden en yakın arkadaşın olarak gördüğün insanlar seni öyle görmez? bunları düşünmekten kendimi alamıyorum sözlük. insanlara söylemediklerimi içimde tutamadığımdan dolayı da ayna karşısına geçip sanki onlarla konuşuyormuş gibi kendimle konuşmaya başladım.
merhaba sözlük... uzun zamandır seni ihmal ediyorum biliyorum be sözlük. başım hep sıkışınca sana geldiğimi de biliyorum. niye mi? çünkü beni sonuna kadar dinleyen bir tek sen varsın be sözlük.

bugün oturmuş doktorları seyrediyordum. sözlük... dur kızma... beni bu hala getirenler utansın...

kankamdan tek istediğim di. kankamın arkadaşıydı be sözlük. adama resmen bir hafta dil döktüm. en sonunda benden bıktığına gitti ve söyledi. neden mi bu kadar çok dil döktüm? çünkü bana okyanusta osuruk kadar şansım olmadığını söyledi. tek dediğim okyanusta osuruk kadar şansım da olsa değerdi.

telefonunu verdi. ben olduğumu belirten mesaj attım. ve bana " nasılsın * " mesajı geldi. çok şarşırdım be sözlük... olucak dedim... ama ne olduysa işler ters gitmeye başladı. 2 günde mesaj atmaz hale geldi... düşünüyorum şimdi ben ne yaptım? ben senin için tuttuğum takımımı değiştirir hale gelmişken? ne var sözlük... evet bir erkek, tuttuğu takımını değiştiremez mi?

sabahtan geri gelen günaydın mesajından sonra hiç mesaj gelmedi. gittim bi duş aldım. geçtim televizyonun karşısına, ekranda doktorlar vardı. tam 1 saatir izliyordum. yeminle farkına varmamışım. çünkü aklım telefonunun mesaj sesindeydi be sözlük... o ses hiç gelmedi...

ve sabah olucak... ve ben bu rüyadan uyanıcam demiştim ya... sabah oldu ve gerçekten uyandım... ve sen benim için bir hayaldin...

ben aslında bunları sana anlatmak isterdim... ama sen beni hiç dinlemedin...

dedim ya... eksik bir şey var diye... işte eksik şey bu...

mudanyadan sevgilerle...
köpekler gibi aşığım, hayalini bile seviyorum. onu çok sevmiyor bile olabilirim ama onu düşünmeye bile aşığım.

ve benim bu duygularımı şuan bunu okuyanlardan başka kimse bilmiyor. bunu okuyan da beni bilmiyor.
iyi bir çocukluk geçirmedim sözlük. sınıfımda herkes benden tiksinirdi. mahallede arkadaşım yoktu. hiç arkadaşım da olmadı bir süre. 5. ya da 6. sınıftaydım. nefes alamama tıkanma sorunuyla doktora gittik. kalbimde 6 mm lik bir delik olduğunu öğrendik. okullar tatile girmeden 1 ameliyat oldum. %50 ölüm riskine rağmen çıktım oradan. 3.5 sene doktora gittim geldim. lisedeydim. ama beni hala pek çok kişi sevmiyordu. bir kaç arkadaş edindim. artık yanında oturduğum bir sınıf arkadaşım vardı.

lise 2 bittiğinde ise hala bir kaç arkadaşımdan başka yakın olduğum yoktu. lise 3 te alan değiştirip geçtiğim yeni sınıfımda bir çok arkadaş edindim. yaz tatilinde bir siteye takılmaya başladım. forum. bir çok kız da vardı. ve birisi bana beni sevdiğini söyledi. ama beni iç görmeden. tek bir resmim dahi yoktu. sevmiyordum resim çekilmeyi. o eskişehir ben bursa da yaşıyordum. bana ilk defa birisi seni seviyorum dedi. ve zamanla fark ettim. ben o sitede tanıştığım başka bir kişiden hoşlanıyordum. olmadı yapamadım. bu kız beni ilk sevendi. ama ben onu sevemedim adam gibi. ve diğer kıza açıldım. o da bana boş değildi.

hayatımın en güzel anlarıydı diyebilirim. bana seni seviyorum dedi o kişi. 8 ay geçti. türlü olaylar yaşadık. beni aldattı da. ama ben onu hala seviyorum. kurduğum ilk bağ onunlaydı çünkü. o bilecik teydi. ama 3 defa gördüm onu. tuttum elini. öptüm kokladım okşadım sarıldım doyasıya. 1 hafta önce gittim ve o, gelmek istemedi. artık olmayacak. gelmek istemiyorum buluşmayalım dedi. ve onu görmeden bursa ya döndüm. beni bir an sevdiysen gel dedim. gelmedi sözlük.. gelmedi.

ve bugün anladım. evet o her ne kadar inkar etse de anladım. beni sevdiğini söyleyen, karşılıklı olarak birbirimizi sevdik diyebileceğim o kişi beni hiç sevmemiş. sadece oyun oynamış galiba sözlük. sence de öyle mi ? sence ben çirkin miyim ? yakışıklı değilim ama ço kmu çirkinim. çok mu safım. neden oldu bunlar..
"ayık olmak" nedir lan? Anlamıyorum.

ayrıca kullanılış tarzını, yerini vs. yavşakça buluyorum.
bir ilişkiye başlamaktan o kadar korkuyorum ki anlatamam. bir kızla yeni tanıştığımda işle biraz ciddileşirse konuşmak istiyor haliyle. ben ise kalkıp gidiyorum. güvenmiyorum kimseye.
moderatörler sözlüğün içinde bulunduğu kreş havasını dağıtmassa beynimi üj dakka sonra dağıtıcam. gelişmeler butonunu yaktırmak zorunda bırakmayın beni.

özet: kendimi furmak istemiyorum.
umumi bir helaya girmiştim gece 11 civarı. hayvanoğlu hayvanlar kimse yok diye kilitleyip gittiler. telefonla polise ulaştım. ortalık karıştı filan. millet toplandı. acayipti ya. neyse hatırlamak istemiyorum a q.
bir entryi okurken beğensem de bazen yanlışlıkla eksi oy veriyorum ve bunun vicdan azabıyla yaşayamıyorum sözlük. anında iki üç tane artıyı basıyorum. özür niyetine.
bir entryi okurken beğensem de bazen yanlışlıkla eksi oy veriyorum ve bunun vicdan azabıyla yaşayamıyorum sözlük. anında iki üç tane artıyı basıyorum. özür niyetine.
kağıda "bir ilke" yazıp altına imza atıp bir ilke imza attım demişliğim var.
ve johnny deep'i düşünüp ünlü düşünür oluyorum diye espiri yapıyorum.
bugün eski sevgilimle buluştuk. hani arkadaş kaldık ya iki medeni insan olarak! tamam, güzel her şey. ama kanka muhabbetine geçip üstelik bu ikiliye yeni sevgilisini katması da biraz fazla sanki. ona karşı artık bir şey hissetmesemde yanımda başka bir kıza değer vermesine bozuluyorum ister istemez. ha bir de biz iki yıl çıktık hiç bir şey yok. kızla 3 aydır çıkıyo hemen yüzük almış kıza. * *
foseptik beyinlere nefret kusuyorum sözlük. çok zevkli oluyor.
lan resmen sözlükte başlıktan başlığa; mesaj kutularından, uktelere, heryerde koşuşturuyorum. bi çıkamadım lan senden sözlük. 3 saattir online'ım. *
Dostum dediğim insan ile buluşup sohbet edebilmem için kuzenim olması gerekiyormuş demekki... Sevmedim bu durumu.
Aslında bu bir itiraf değil. Ya da itiraf, bilmiyorum. Evimiz bu kadar kalabalık, misafirler var, muhabbet var, gülen var eğlenen var, çay var, şartlar iyi yani gayet. Her zamanki gibi arayan soran mesaj atan eş dost var.

Ama gel gör ki ben kendimi çok "yabancı" hissediyorum. Konuşulanlar, insanlar hiç de bir şey ifade etmiyor gibi bana. Uzaktan bakınca çok düşünceli gibiyim, ama pek bir şey de düşünmüyorum sanki. Onu bile bilmiyorum daha.

Böyle bir kalabalıkta o tarifi mümkün olmayan "yabancı"lıkla sözlükte dolaşırken bu başlığa rastladım, daldım. O yüzden bir itiraf olmasa da "ben neden böyleyim" sorusunun düşünüldüğü bir yazıdır bu ey talip...
"uyumayı sevmekten" nefret ediyorum. sanki uyuduğumda zaman boşuna geçiyormuş gibi oluyor, ve buna çok üzülüyorum. ama sürekli uyumak istiyorum sözlük. napıcam lan ben?
yalnız izlediğim her filmde ağlıyorum.
karşı apartmanda oturan bir çocuk var. iki kardeş. annesi ve babası bundan 4-5 yıl önce ayrıldılar. annesi, yaklaşık 1 haftadır adam öldürmeye yardım ve yataklıktan ceza evinde. dün, kendi ağzıyla bu cinayete ortak olduğunu itiraf etmiş.

bunun üzerine, 13 yaşındaki oğlu facebook'tan şöyle bir mesaj yayınlamış:

--spoiler--
annem, senin sevgin dünyamı ısıtan tek güneştir. hiç ışığın eksilmeyecek biliyorum.
--spoiler--

hayatın sillesini bu küçük yaşlarda yemiş masum evlatlar görünce, kendi yaşantıma şükretmeyi bir daha öğrendim.