bugün

bugün de güneş ışığından oldukça az yararlandım. uyandığımda saat 19:26'ydı. kalkıp yüzümü yıkayıp kendime gelmek için lavaboya gittim. aynadaki bana baktım. bitkin, yorgun, yalnız ve korkaktı. uzun uzun seyredesim vardı kendimi ta ki telefonun sesini duyana kadar. sesin geldiği yöne doğru yürüdüm. sabahtan beri ulaşamadığı için sinirlenmiş olduğunu tahmin ettiğim sevgili ablam arıyordu. açmadım, sessize alıp bıraktım aldığım yere. makinede 3 gündür asılmayı bekleyen çamaşırlarımı çıkardım. olabildiğine yavaş bir şekilde balkondaki çamaşırlığa astım hepsini. üstümü değiştirip yemek yemek için beni bekleyen arkadaşımın yanına gittim. yemek yiyeceğimiz mekanda aramızın iyi olmadığı bir arkadaşla karşılaşmış ve planda değişiklik yapmıştı. klasik görükle akşamlarından biriydi işte ve biz katık'ta dürümlerimizi istemeye istemeye yiyorduk. kalktık ve ders çalışmak için arkadaşın evine gittik. balkonda dondurmamızı yiyip derse başlayacaktık. dondurma yerken arkadaşımın taşınması gerektiğini fark ettik ve onun eşyalarını topladık. ev bulana kadar bizde kalmayı planlıyordu. sıkıntılı bir yüz ifadesi vardı ancak bu benim sevincime engel olmuyordu. çünkü yalnızlığıma bir ortak bulmuştum artık. evin o dağınık halinden sıkılıp kendimizi dışarı attık. bir kaç kafede arkadaşlarla takıldıktan sonra petrol ofisinin muhteşem simitlerini alıp eve geldik. birikmiş bulaşıkları yıkamaya karar verdim. disko kralını da açıp bir süre farklı bilgisayarların başında vakit geçirdik. karnımızın acıktığını fark edemeyecek kadar uzun bir süre geçirmişiz. simitlerimizi yedik ve ben tekrar aldım bilgisayarı elime. yazmaya karar verdim bu saçma sapan günü. her şey sorunsuz, sıradan ve yine olabildiğine sıkıcıydı benim için. iktisat sınavını hala düşünmekteyim.
bugün bir değişiklik yaptım günlük. artık kendimi çok renksiz hissediyorum. renksiz ruh halime renk katabilmeni isterdim. bu yüzden bugün renkli kalemle yazdım günlük. sanki bi boka yararmış gibi..
(bkz: sevgili günlük)

(bkz: bu gün de başını arıttım)
bir arkadaşım anlattı; sana demiş, deliler gibi aşığım, ölüyorum, al beni ne yaparsan yap. sonra da o arkadaşım, bunları söyleyen kişinin, mailini açık bıraktığı bir an okuma gafletinde bulunmuş.
ona iltifatlar yağdıran, ondan uzak tutmaya o kadar mücadele verdiği bir çocukluk arkadaşının maili; günaydın ''güzel gülüşlüm, güzel gözlüm, güzel bakışlım''
cevap şu; aaaa bu kadar güzel kelimesi yan yana
adamdan el cevap; şu an telefondan giriyorum yoksa oraya sığrdıramazdım malum güzellikleri.

vay be dedim arkadaşa. ne zaman olmuş bu mailleşmeler? 2010 ocak. yani bir seneden fazla. e o zamanlar bu adam ne ayaktı?
geldi hatuna asıldı işte, işyerine filan geldi ama sezgilerim kuvvetli anladım herifin yazacağını ve uzaklaştırdım. e hatuna sormadın mı bu ne ayak diye? sordum. ne dedi?
çocukluk arkadaşım dedi. sana asılıyor bu herif dediğimde de yok ben öyle bir şey sezmedim dedi.

anasının amına koyum ben bu hayatın ve hak eden tüm insanların. yetmez lan bu küfür de yetmez. oynaşmış işte resmen adamla. bu çocuğu ben nasıl avuturum bundan sonra. şimdi merak edenler vardır. bu çocukla o kadın hiç bir zaman olmadılar. ama yalan, yüzyıl geçse de keskin bir hançerdir sevgili okurlar, okumayanlar ya da, hatta okumadan eksiyi basan piç kuruları.
naber lan adi günlük..

her zaman olduğu gibi b.ktan devam ediyo hayat.. sabahlara kadar gelemeyen uykum sabah ezanıyla bana sarılıyo sanki.. alarm ötmeden gözler açılıyo yine fal taşı gibi..
ama asla kuralı bozmuyorum tabi ki alarm ötmeden yataktan çıkış yok ve
08:20 sktr etti yatak beni..
duş, giyinme vs..
08:50 evde yatağa uydu..
08:58 - tam zamanında geldim ofise.
sade kahve beni bekleyen dağınık masam seviyorum lan sizi monoton olsanızda..
saat:10:30 annem arar ve şarj biter *
bende faryat figan "bilekberi şarjı olan varmı abi yaa" sonra bi usb şarj bulunur ve masama sallana sallana geri dönüş..
kıçımı kaldırmaya üşeniyorum bazen..
evet çok hantallaştım farkındayım.. uvv mail gelmiş hesap kitap vs..
sonra bi mesaj.. dersler ayın 24 nde unutma.. oldu cnm. saat 12:30 civarı yan masamdaki iş arkadaşım hadi yemeğe çıkalım der gideriz hatun, milleti kesmekten yemek yiyemiyo ki abi :S
sonra yine ofise dönüyoruz bu arada neden gelen giden saçlarımla oynuyo ufff sıkıldım.
ohh türk kahveside gelmiş seviyorum çaycı ablamızı. saçma sapan müşteriler yine bana düşer sonra futbola kadar gider muhabbet, noolmuş ofsaytı biliyorum, hem ben fenerliyim.
öle işte lan sen bile sıkıldın ben ne bk yiyim ? hergün bunlar aynı şeyler koşuşturmaca vs. ama aynı..
evimde yeni bir köşe oluşturdum, farklılık iyidir tavsiye ederim canı sıkılmş herkese.
sevgili günlük;

modlar beni çaylak yaptı. verdiğim bakınızlar imla kurallarına uygun değilmiş. bakınızın sonuna nokta konulacağını gerçekten bilmiyordum. sıkıldım ama.
ikna kabiliyetine sahip yaratılmışım. daha embriyo iken, kandırıp diğerlerini; milyon embriyo arasında doğma hakkını kullanmışım.
bugün olsa yine yaparım; diğerleri umrumda değil, seviyorum dünyayı moruk.
+ günlük lan hem mutlu hem de mutsuzum hee

- o nasıl oluyor be olm ya

+ sana bunu bir gün açık yüreklilikle anlatırım, ama bugün değil.
günlük;

+ çözmem gereken konularda bana yardımcı olur musun?

- tabi abi sen ne zaman yardım istedin de ben geri çevirdim, sıkıntı ne?

+ sıkıntı çok. bir yerlerden başlayıp anlatacağım. dinle;

bazen en dip olmak yerine en dibin bir üstünde kalmayı deniyorum; bunu neden yaptığımı bulmam için bana yardım et. borderlıne deme, bu işin kolaya kaçışı. başka bir şey olmalı, bir nedeni olmalı.

bazen, anlamsızlığı anlamlandırma hastalığına kapıldığım bazenlerde oluyor genelde bu; o kadar kaçıyorum ki kendime, ruhun hassaslığı nefes alışlarımda bile kıpırdayacak raddeye geliyor, almıyorum nefes mefes. öylece kalakalıp, aptalca, gerektiğinde maskelediğim suratımla dolaşıyorum ortalıkta. ruhumun elleri yakamda, kimi yumrukluyor bilemiyorum.

ruh muyum beden miyim ben ki fark etmez; hem yumruk atan,hem de seri yumrukları gözüne burnuna yiyen ben değil miyim? taraf mı tutmalıyım ne bu?

vücut mu olmalıyım yoksa beden mi?

eşit mi davranmalıyım yoksa adaletli mi?

bu sorunun cevabı eşit ise tamam eyvallah ama ya adaletli ise? nasıl sağlayacağım bunu.
nerede yazılı doğrulayan kim?

+ ne diyorsun günlük?

- abi benim biraz işim var sonra uğrayacağım yanına söz.

+ bi siktir git günlük ya

- bye abi.
bugün ne oldu biliyor musun?

hiçbir şey.

bugünü, bir önceki günden, bir önceki günü de evvelki günden ayırt etmemi sağlayacak hiçbir şey olmadı.
sen ne dersin buna?
benim hatam mı? yoksa, şanssız mıyım?
uygunsuz muyum?
başarısız mıyım ya da?

eğer biliyorsan, söylesene; neden istediğimiz her şey, yapabileceklerimiz ile ters yönde gidiyor?
bu bir kural mı?

peki, elimizde olanlarla mutlu olmaya çalışsak, kuralı çiğnemiş olur muyuz?
veya, elimizde mutlu olmaya değer şeyler var mı?

mutlu olamıyorsak, pes edelim mi?
pes etmeye dair hevesliyim.
hiçbir şey düşünmeden, uyumak istiyorum.
emeklilik gibi.

''emekli olacağın bir iş yaptın mı?'' diyeceksin, yapmadım.
daha doğrusu, az önce hayalini kurduğum şeyden başka bir şey de yapmadım.
sanırım elimdekilerle yetinmeyi öğreniyorum.
fakat, yine sanıyorum ki elimdekiler bana yetmiyor.
kendi sorularımın cevaplarını bulabiliyorum, ama yine de sana soruyorum.

farklı bir cevap mı arıyorum yoksa?
bir kaçış yolu, bahane?

''evet, aynen öyle!'' demeye ihtiyacım mı var?
bilmiyorum.
çok enterasan anlara döndürendir.

az önce 2 ocak itibari ile satışını yapacağım bir gayrimenkulumüzün tapusunu ararken yıpranmış bir ajanda ile karşılaştım.

ilk sayfası beni benden aldı ortadan ikiye yardı. olduğu gibi aktarıyorum.

--spoiler--
16.04.1999

pervasızca bir hayatın pençesindeyim. ne varlığım belli ne yokluğum. hülya ablamında dediği gibi kimse eteğindeki taşları dökmedi daha.

büyük bir sıkıntı kaplıyor içimi ve ne olduğunun bilincinde değilim.

ablam üç vakte gelecek dedi. nisan,mayıs,haziran alsana üç vakit. gelecek görecek ve gidecek.

ağlamak istiyorum, kimsesi olmayan bir insanım hayatında başımı yaslayıp ağlayabileceğim biri yok benim.

neden yok diye soruyorum kendime bazen buluyor bazen cevapsız kalıyorum. yüzüm gülüyor içim kan ağlıyor ama bunu kimse bilmiyor.

ilk gece için yeter bu kadar ağlama artık.
--spoiler--

neyin kafasında yazdım lan ben bunu 15 yıl önce?
Tanım:günlük yapılan veya yasanılan olayların ajanda veya deftere aksetmesıdır gunluk..
Amac: sozlugumuz 2006 kuruldu , bundan ıyı bır dıgıtal gunluk platformu olur.degerlendırmek lazım ,hızlı ve etkılı.

Edıt:hayatımda hıc gunluk tutmadım , aklıma uyumaya calısırken geldı , denemeye deger.
insanlar hep konuşuyor farkında mısın? Gökgürültüsü gibiler, bir türlü yağamıyorlar. O yüzden kurak topraklarımız. O yüzden sususuz. Konuşuyorlar ama yapamıyorlar. inanıyoruz diyorlar ama itaat etmiyorlar. Yalancı bir gökgürültüsü asla yağmur getirmiyor günlük.
Sozluk yazarlarinin gunlukleridir.

Bu istanbul trafigi nedir?

Cevizlibag- sirinevler her aksam kilit.

Cennet-beylikduzu her aksam kilit.

4.30 isten cikip servise bin 7 de evde ol. Ben bu arada yine calisip fazla mesai yapiyorum lan, en azindan isler bitmis oluyor.
aradığım şey. yaşasınn.
sırf bağzı örgütlere rahat rahat sayabilmek için bütün sözlüklere üye olmak istiyorum.
kinimi nefretimi görüp feyz alsınlar. azıcık adam akıllı şeyler öğrensinler.
bol keseden cesaret, civanlık, cengaverlik yapmasınlar gayrı.
öptüm.
Günlük seni özlemişim lan.. bu aralar sık sık görüşürüz bakarsın.
görsel
ahahahahahahajajsdsjadjasd 26 şubat 2010 ya ağlıyorum dsfsfs.

günlüklerdir. fdsfsdfgs.
sevgili gunluk sabah 7:55de kalktim yarim saat telefonda sivtindim sonra egitim denemesi cozdum ebeminkini gordum ve gittim cay koydum. kahvalti yaptik sonra program gelistirme seminerini dinledim arada bi yemek yedik,kaan gelmis onu sevdim ayni emmisi sipa masallah sonra yine program gelistirme videosu dinledim boyle gider bugün...
(img:#1031707)

Bu tarz defterlerdir. En son 02.03.2015' te yazılmış.
içinde kaçta uyanıldığı, gün içinde ne yenilip ne içildiği ya da saatlik mevki bildirimi yapılmayan defterdir. günlük deyince oluşan genel algı bu galiba.
günlük dediğimiz defterlere her gün yazman zorunda da değilsiniz. içinizden geldiği herhangi bir zamanda ve yerde çıkartıp yazabilirsiniz. içinizden ne geçiyorsa. neye sevinmişseniz ya da neye üzülmüşseniz. kimden nefret ediyorsanız veya kime aşıksanız yazabilirsiniz. hayalleriniz ne ise, delicesine istediğiniz şeyleri, istemediklerinizi, özlediklerinizi yazın. kafanızda oluşturduğunuz senaryoları da yazın. yeteneğiniz varsa denemeler yazın.

benim de lisans birinci sınıftan bu yana yani yaklaşık 7 yıldır tuttuğum günlüklerim vardır bu şekilde. dönüp kurcalaması çok eğlenceli oluyor. bazı günler 3-4 yıl sonrasındaki kendime uyarılarda ve nasihatlerde bulunmuşum mesela. defterimi okuduğundan şüphelendiğim anneme bile uyarı notlarım var. olabildiğince okumalarını engelliyorum tabii insan sadece kendine özel bir şeyler istiyor nihayetinde.

uzun lafın kısası atın çantanıza bir küçük defterle kalem. yazın, çizin, karalayın.
beklentilerim ve kaygılarımın egemen olduğu bir iç dünyam var.
bu da belirsizlik gediği oluşturuyor... içimde her şeye rağmen değişebileceğimin umudu var... Bu da kaygılarıma yansıyor.
yansıma ne güzel değil mi ? karanlığa hiç bulanmasa da onunla içli dışlı olabiliyor...
Sanki o defterleri açınca ne bileyim böyle bi tuhaf oluyorum. Sonra onları çöpe atasim geliyor. Neydim ne oldum diyorum? Beklediğimden cok daha iyi yerdeyim halbuki. Peki ama neden kendime bu düşmanlığım? Ve ne yapacağımı bilmiyorum.. 3 ay bana yeterli olur insallah.
Yazmayalı en az beş senenin geçtiği günlük. 8.nesilden kimse var mı bilemiyorum. Hatta şu an hangi nesildeyiz onu da. Tanıyan tanımayan herkese selam olsun.
güncel Önemli Başlıklar