bugün

Rüstem Paşa ile Çağalazade torunlarından olup babası Abdurrahman Bey tarafından Osmanlı hanedanına mensub olduğu için Sultanzade ve genç yaşında kapıcıbaşı olduğu için de Civan kapıcıbaşı diye şöhret bulmuştur. Saraydan yetişmiş ve 1621'de Sultan Osman'ın Lehistan seferi esnasında kapıcıbaşılıkla Enderundan çıkmıştır.

Sultanzâde Mehmet Paşa 1040 H.-1630 M. de kubbe veziri olup 1043 H.-1633 M.'te sefer hazırlığındaki ihmalinden dolayı Rodos'a, sürgün edilmiş ve affedildikten sonra 1637'de Mısır valisi olarak burada üç sene kadar kalmıştır. 1640 Ağustos'ta buradan azlinden sonra büyük bir servetle istanbul'a gelen Sultanzade, kubbe vezirliğine tayin edilip darphane nezaretine memur olmuş 1641'de Özi valiliğiyle Kazakların eline düşmüş olan Azak kalesi'ni geri alarak dönmüş ve daha sonra istanbul'a gelip kendisini çekemeyen vezir-i azam Kara Mustafa Paşa'nın işaretiyle güya ikram makamında Şam valiliğine gönderilmiştir (1643)

Sultanzade Mehmet Paşa valiliğe gönderildiği sene içinde Kemankeş Kara Mustafa Paşa 'nın katli üzerine mühr-i hümayun kendisine gönderilmek suretiyle sadrazam olup 1644 Mart'ta istanbul'a gelerek işe başlamıştır.

Mehmet Paşa'nın sadareti meşhur Cinci Hüseyin Efendi'nin bütün şımarıklığıyla hükümet işlerine müdahale ettiği bir döneme tesadüf ettiğinden selefi Kara Mustafa Paşa gibi bir akıbete düşmekten korkarak buna kavuk sallamak ve padişahın keyif ve arzusuna göre hareket etmek suretiyle vaktini tehlikeye uğramadan geçirmek istemişti; hattâ bunun dalkavukluğu aklen hasta olan Sultan ibrahim'in bile dikkatini çekerek, Kemankeş Kara Mustafa Paşa'yı kastederek birgün bu dalkavuk vezir-i azama:
-"Lalam Mustafa Paşa bazen bana itiraz ederdi ve bu iş doğru değildir derdi; senden hiç öyle bir söz işitmedim bunun sebebi nedir?" deyince Sultanzâde riyakarane :
-"Siz yeryüzünün halifesi ve Allah'ın dünyada gölgesisiniz, kalbinize sünuh eden (beliren) şeyler ilham-ı rabbanidir sözle ve fiil ile sizden hata sadır olmaz ki îtiraza mahal ola. Görünüşte muvafık değil gibi görünen işlerin altında bir hikmet vardır, o bize malam değildir" tarzındaki sözlerle, muhakemeden mahrum padişahı inandırmış ve aklına geleni yaptırmıştır.

Kendisinin bazı delice hareketlerine karşı itiraz edenlere Sultan ibrahim:
-"Benden hata sudur etmez, öyle görünse de altında bir hikmet vardır, bana lalam söyledi, siz bilmezsiniz" diye cevab verirmiş.

Sultanzade Mehmet Paşa, aralık 1645 senesinde divan-ı hümayuna başkanlık ederken kendisinden mühr-i hümâyun alınarak Kaptan-ı derya Yusuf Paşa'ya verildiyse de kabul etmediğinden divanda bulunan defterdar Salih Paşa'ya haber gönderilip arz odasına davet olunarak vezir-i azam olmuştur.

Sultanzade, azlinden sonra bazı sancaklar kendisine arpalık olarak verilip Girit serdarlığına tayin edilerek o tarafa gittiyse de hastalanarak 1646 Temmuz de tahminen 40 ile 50 yaş arasında iken vefat edip cesedi istanbul'a nakledilerek Üsküdar'da Hüdayi dergâhı civarında validesi Ayşe Hanım Sultan'ın ayak ucuna defnedildi; sadareti 2 seneden 2 ay noksandır.

Zevk ve safaya kapılmış, riyakar, karaktersiz bir vezirdi. Sultan ibrahim'i çılgınca harekete teşvik ile her hafta padişaha ağır hediyeler takdimini adet etmişti; kendisi verdiklerini çıkarmak üzere memuriyete tayinlerinden lüzumundan fazla caize alır ve bunları az zamanda azl ile yenilerini tayin ederdi. Girit'le Hanya'yı zabtederek muvaffakiyet göstermiş olan Yusuf Paşa'nın vezir-i azam olmasından korkarak onu gözden düşürmüştür. *