bugün

kız tarafının, erkek tarafını doğduğuna-doğacağına pişman etme girişimlerinin çıkış noktası olan cümledir. sonuçta ilk defa evleniyorum, sonuçta ilk defa kız veriyoruz, sonuçta tek kızımızı veriyoruz... şeklinde türevleri mevcuttur.

giriş bölümünde bahsi geçen "pişman etme" eylemi, çoğu çevrelerce "hamama giren terler" olarak nitelendirilmekte ve gerçekleştirilmesi zorunludur gibi bir fikirle hareket etmelerine yol açmaktadır. peki nedir bu girişimler?

öncelikle kız istemeye gidilirken alyanslar ve olmazsa olmaz tek taş pırlanta yüzükleri alınacak. genelde alyanslar el yapımı ve ağır çeşitler arasından seçilir, çikolata ve çiçek de en taşaklısından olur ki erkek tarafı nefes almaya baştan alışmasın. pırlanta da hakiki olacak tabii, yoksa boyumuz kısalır.

"verdik gitti"den sonraki aşama mide kramplarına bağışıklık kazanılacak birkaç aylık süreci başlatır. çünkü, ailenin her bireyine hediyeler, bohçalar, tatlılar, meşrubatlar vb alınır ve kız tarafına izzet-i ikramlar başlar.

mobilyalar, beyaz eşyalar, perdeler, halılar, hatta küçük ev aletlerine kadar her türlü eşya, bilindik markaların en pahalı ürünleri arasından seçilir. tabii, sonuçta ilk defa evleniyoruz. kıçımızı en pahalı koltuk takımlarına koymamız lazım. 2 kişilik bir evde 2 kapılı eşek kadar buzdolabına da ihtiyacımız olacak. sanki çok yemek pişirilecekmiş gibi en müthiş ankastre setleri de bulunmalı...

ev, erkek tarafına aitse problem değil; yok değilse kiraya çıkılacak ev nezih bir muhitte, hatta denize ve çarşıya aynı yakınlıkta olmalı. yoksa kıyamet kopar.

gelinlik kiralama işi bambaşka işkence. eskiden 2. el gelinlik giymemek için satın alınmak istenirdi. neyse ki şimdilerde sıfır gelinliği kiralayabiliyorsun. kuaföre de sadece gelin gidemez. anne, teyze, hala, yenge, konu komşu cümbür cemaat gidilmeli. sonra damat gelini almaya geldiğinde iliğini kemiğini sömürsün kuaför. tabii...

düğün salonu ciks ve janjanlı, düğün yemekli ve organizasyonlu olmalı. en az 500 kişilik olmalı ki hava atılan insan sayısı artsın. kim, ne kadar takı taktı hesabı yapılmalı ki erkek tarafı altın kaçırmasın. tabii, havai fişekler, projeksiyonla takip sistemi, ışıklar vs hepsi son model olmalı. yoksa kabul olmaz bu düğün.

ve tüm masraflar erkek tarafı tarafından karşılanmalı. kız tarafı kıçıkırık bir çeyizle, belki yatak odası ve beyaz eşyaların yarısına ortak olarak katkı sağlar. o da belki ha. istemezse hiç destek olmaz. sonuçta kızımızı veriyoruz.

neyse ki tüm bunları öngörerek sistemli bir süreç planlayan benim gibi insanlar sayesinde kız tarafı "her masrafa" %50 ortak edilmeye başlandı. madem bu bir ortak izdivaç, o halde herkes elini cebine atmak zorunda arkadaş.

evlilik mutluluğa atılan adımdır. imzalar bu uğurda atılır. "erkek tarafının kanını emen kız taraflarına son!" diyerek yazıyı okuyan herkese teşekkür ediyorum.

mutluluklar.

edit: erkeğin parası yoksa, ne ile alacak istediklerinizi? öpücük mü verecek kuyumcuya, mobilyacıya, beyaz eşyacıya? nasıl bir ruh halidir kardeşim bu?
herşeyin en güzelini hakkettiğini düşünüp herşeyi isteyen insanın söylediği söz. bana kalırsa bunu söyleyen mahluklarla evlenmeyin, daha ilk gün herşeyi isteyen yarın azınıza sıçar.
evlenmeden önce çoğu erkeğin duyacağı, önemsemesi gereken ancak sarf etmesini gereksiz olan söz.

Böyle bir düşünce ile evlilik öncesi tamamen stress kavramının ablukası altında geçer gider. Ne evlilik heycanı, ne de neşesi kalır. Hatun kişi istediği her şeyden sonra eğer ki olumsuz, olumsuza yakın, belirsiz, çelişkili yani "tamam öyle olsun" dışındaki her cevap için bunu kullanmaktan çekinmez. Sonuçta bir kere olacaktır her eşy olsundur. "her şey" kısmı sadece kız tarafının istekleri ile sınırlıdır.

Velhasıl zaten hatun kişi evlilik dönemiden özel bir düşünce yapısı ile donanımlı olarak karşımızı çıkar. Zira; "onun istediği ekstra şeyler = olması gereken şeyler" iken erkek tarafı olarak; "bizde olması gereken şeyler = bizim istediğimiz ekstra şeyler" olarak algılanır ve lanse edilir.

bu ne kadar sıklıkla söylenirse damat o kadar bezdirilir. Ve yapmadığınız her şey ilerki zamanlar "sen zaten düğünde bile şunu yapmadın" diyerek başınıza kalkılır. Çünkü sizin yaptıklarınız önemli değil yapmadıklarınız önemlidir.

işin garip tarafı; evlenen her kadın evlenecek olan her kadına şu nasihatı eder. Düğün olur geçer iki saat içinde düğünden sonra hatırlamazsın bile süsü şekeri pastayı oyunu. O yüzden ne kendini strese sok ne da karşındakini. Tüm kadınlar evlilik sonrası bunu söyleyecek olgunluğa erişmişlerdir artık ama o düğün biz her kavgada önünüze getirmesek de, lafını bile etmesek de içimizde kalacaktır.

sonuçta biz de bir kere evleniyoruz. *
etine yüksek değer biçtirmeye çalışan orospu repliği.