bugün

Geçen hafta ülkemizi önemli ölçüde rahatlatan gelişmeler oldu. Örneğin Türkiye popstarını seçti. Büyük umut ve beklentilerle karşılanan popstar Abidin, ilk şarkısında 'elleri göreyim', 'arka taraf tempoo' diyerek kendisinden beklenenleri boşa çıkarmadı ve hak ederek popstar olduğunu gösterdi. Hayırlı uğurlu olsun... Bir diğer önemli gelişme de medyamızın
'metroseksüel' kavramı üzerine daha bir ciddiyetle eğilip halkımızı bu konuda eğitmeleri oldu. Mesela ben şunu anladım ki Star televizyonunun spor sunucusu Güntekin Onay her zaman düzgün ve jöleli saçlarıyla bir metroseksüel görüntüsü içindeyken, Beşiktaş teknik direktörü Lucescu, sürekli dağınık saçları yüzünden metroseksüel tanımına asla uymuyor...
Sinemalarda Türk filmsiz bir haftanın en dikkate değer yapımı, çeşitli dallardaki Oscar adaylıklarıyla 'Son Samuray' filmi oldu. Amerikan metroseksüeli Tom Cruise, huzursuz Batı toplumlarının giderek Doğu felsefelerine merak salmasının bir uzantısı olarak bu kez Japonya'nın mistik sularında soyunmuş ve 'solukbenizli' bir samuray olmuş... Amerika kıtasının eski sahipleri Kızılderililer ile Japonya kültürünün ve sosyal yapısının en önemli motifi olan samuraylar arasında paralellik kuran film, ucundan kıyısından 'sözde' Amerikalı beyazların ateşli silahlarıyla Kızılderilileri yok etmesiyle, medeniyet meraklısı Amerikan hayranı Japon iktidarının aynı yöntemle samurayları katletmesine değiniyor. Bildik Hollywood anlatımını görmezden gelirseniz kötü bir film değil 'Son Samuray'. Astronotluğa, kovboyluğa, ninjalığa, Süpermenliğe bürünen
Cüneyt Arkın neden samuraylığı atlamış diye de düşündürüyor insanı.
1970'lerde Amerikan sol örgütü SLA, bir medya imparatorunun kızı olan Patricia Hearst'ü kaçırmış ve uzun süre rehineleri olarak tutmuştu. Bu süreç içersinde Patricia Hearst, örgütün düşüncelerine yakınlık duymuş ve sonunda bu grubun bir gerillası olarak banka soygununa dahi katılmıştı. Benzer bir durumu 'Son Samuray' filminde görüyoruz... Tıfıl Japon imparatoru tarafından düzenli bir ordu kurmak ve askerleri eğitmek amacı ile Japonya'ya getirtilen Amerikalı yüzbaşı Tom Cruise, samuraylarca esir alınıp bir kış boyunca onların arasında yaşayınca değişim geçiriyor ve samuray yaşantısı ile felsefesinden çok etkilenip samuray ailesine katılıyor. Bir musibet bin nasihatten iyidir şeklinde de özetlenebilecek bu durum bizim için de bir anahtar olabilir. Ne?.. Örneğin, inşaatlarında eksik malzeme kullanan, hatta hiç malzeme kullanmayan müteahhitler kaçırılıp, kendi yaptığı binalarda üç ay kadar rehin tutulurlar. Bu süre içinde eğer stresten delirmez ya da kalpten gitmezlerse, çıktıkları zaman çok dürüst birer müteahhit olacaklardır... Rastgele seçilmiş birkaç milletvekili kaçırılır ve yine belli bir dönem sokaktaki vatandaşın arasında rehin tutulur. Yönetilenlerin yaşantısından ve felsefesinden çok etkilenen bu politikacılar serbest kaldıklarında artık birer sokaktaki insandırlar. Kendi maaşlarından ve dokunulmazlıklarından utanır hale gelirler... Popstar jürisi toplu halde kaçırılır ve Devlet Opera Bale binasında uzun süre rehin tutulur. Serbest kaldıklarında gözlenen değişim inanılmaz olacaktır. Yeni popstar yarışmasını basıp, ortalığı dağıtmazlarsa şuradan şuraya gitmek nasip olmasın bana.

can barslan
hiç bir anlam ifade etmeyen samuraydır. bu hayatta ya birinci ya sonuncu olacaksın!! arası fasarya!!