bugün

sonbahar zamanı yazılması elzem olmayan ama yazılsa da hiç fena olmayandır..

Bir sonbahar akşamı telaşsız bir yağmurla, bir yokuş tuttuk yürüdük..Asfalta yansıyan sokak lambasının sarı ışığı yere savrulmuş yaprakları ışığı ile aydınlatırken tablo gibi duruyordu hayat önümüzde.. Ellerim hep üşür en iyi sen bilirsin, en iyi sen ısıtırsın. O gece de öyle ellerim ellerinde, gecenin sessizliğine arada melodi gibi dalarak konuşup duruyoruz.. Sonra susuyoruz.. Susunca daha güzel sanki. Yanında yürürken hani bazen önüne geçip sana bakıyorum ya, işte öyle anlarda yüzüne bakamadığım zaman endişe kaplıyor içimi, görmek istiyorum yüzünü, çehreni, bin yıl görmüş de aslında dün doğmuş gibi bakan gözlerine bakmak istiyorum.. O akşamda durup durup önüne geçip sana bakıyorum, bu sevgili benim.. O benim de, ben onun muyum acaba diyor vesvesem.. Kovuyorum hemen onu! Aslında bir şarkı açmak istemiştim yürürken, açma iyi böyle demiştin. Halbuki o bomboş sokakta o şarkıda seninle birkaç adım dans etmek istiyordu canım.. Diyemedim. onun yerine sessizliği seçtim sen istedin diye. Zamanın güzelliğine şükrettim o gece huzurumuz için. Yıllar bazen seninle, bazen sensiz geçmiş olsa da, zaman zaman sabahattin ali'nin şu söylemini hatırlarım. "Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir"