bugün

sanırım bir türlü seçim kazanamamalarıyla alakalı. ajanoloji yapacak olursak;

sen bir kızı çok seversin. kız vermez. uğraşırsın vermez. yalvarırsın vermez. sevgilisine iftiara atarsın vermez. en sonunda yeter ağzını mk der; tecavüze kalkışırsın. *
kesinlikle solun ne demek olduğunu anlamamış insan yorumu, tarihe bakarsan tüm katliamları sağcı ve faşistlerin yaptığı apaçık ortadadır.
(bkz: hitler mussoloni)
(bkz: sosyalizm diye bağırarak kafa kesen solcular)
gezi parkı'nı düşünürsek baya köklü sebeplerdir.
şu an bitti
gün zileli
ömer laçiner
melih altınok ve adı önemli olmayan bir zat habertürkte solu masaya yatırdılar.

sol masada kaldı amk. elinden tutmaya kalkışan sikti bıraktı. biri anarşist biri demokrat biri ütopik solcu.

saint simondan başladılar gezi parkına kadar geldiler.

bir kere halk adına ve halka hitap ederken halk dili kullanılır. jakoben dil ile sol anlatan adamlar bunlar. solun aristokratı olarak geçinmeleri ise ayrı bir muamma. sınıfların içinde en üstteler ve ağızlarından düşmeyen kelime halk

ya zaten sizin sıkıntınız bu. sosyalizmin sıkıntısı bu. bir üst sınıf asla yok diyemezsin. güç elinde ise komünist parti kurucusu sıfatını alırsın ve yine ayrılırsın sen. komünlerde sikinde olmaz.

bunun öncesinde şiddet hariç sizin bi sik yapamayacağınızı anladığınız için genç kitlelere sözde direniş aşılarsınız.

yemiyo artık aga 68 kuşağının ölüleri gitti dirileri paranın amına koydu yani. e millette uyandı.
sağdan dolayıdır. ötesi yok!

edit:
eksi atanlar, yalan mı? türkiyedeki sağcılar ona saldırsın buna saldırsın 6-7 eylülde tecavüz etsin maraşta adam şişlesin sonra solcular sağcı düşmanı... he he
solun şiddeti nevsi müdafadan gelir. bu apaçık ortadadır. lakin bir de sağ vardır ki din yüzünden, ırk yüzünden, renk yüzünden katliamdan kaçınmaz ki bu daha beter bir durumdur.
sol nefsini en son stalingradda müdafaa etmiştir. ondan sonra gittiği her yerde saldırgandır.
devrim algısını otariteryen olması.
Hürriyetçilik, 1871 Paris Belediyesi Devriminin de en güçlü eğilimi idi. Bu devrimin karşı-devrimcilerce yenilgiye uğratılması, hürriyetçi eğilimi ümitsizliğe sevkederken, otoriteryen eğilimi güçlendirdi. Hürriyetçi eğilimin temsilcileri olan anarşist filozofların genellikle şiddet aleyhtarı tutumuna rağmen, anarşist hareketin terörist maceraperestler elinde kalması, hürriyetçi eğilime itibar kaybettirdi; artık devrimci mücadele giderek otoriteryen ve kollektivist bir karaktere bürünecekti.

Devrimci mücadeleye giderek hakim olan otoriteryen ve kollektivist eğilim, çeşitli gelişmelerden sonra marksizme vardı.

Tarihin bir "sınıf savaşı" olarak algılanması gerektiğinin Linguet ve Saint-Simon gibi düşünürler tarafından öne sürülmesi, onsekizinci yüzyıl sonunda Babeuf tarafından ima edilen "Proletarya Diktatörlüğü" kavramının Weitling ve Blanqui tarafından bir devrim tipi olarak geliştirilmesiyle birlikte, ondokuzuncu yüzyıl başlarında toriter-sosyalist bir ihtilal teorisi doğmuştu.
Bu teorinin itibar kazanmasıyla birlikte, hürriyetci devrimci teoride merkez olan somut insanın yerini, "Sınıf", "Proletarya" gibi vücutsuz kavramlar alırken, hürriyetin yerini "Diktatörlük", insanların gönüllü birliklerinin yerini ‘Devrimci Devlet’ alıyordu.
Kendisinden önceki devrimcilerin teori ve retoriklerini, Hegel diyalektiği, Feuerbach materyalizmi, Proudhon mülkiyet teorisi, ingiliz Klasik Ekonomistlerinin teorileriyle sistemleştiren Karl Marx, otoriter-sosyalist devrim teorisinin bütünleştiricisi oldu.
Marx, çağdaşı hürriyetci-fertçi (anarşist) devrimcilerin şiddetli eleştirilerinin etkisiyle bazan somut insan (fert) üzerinde düşünmekle birlikte ("Yabancılaşma Teorisi"ni Marx'tan önce anarşist Max Stirner geliştirmişti), teorisini genelllikle kollektivist kategoriler üzerinde kurdu. Hürriyetci-fertçi devrimcilerle yaptığı mücadeleden zaferle çıkan Marksizm -ispanya iç Savaşı gibi istisnalar dışında-artık bütün ‘devrim'lere damgasını vuracaktı.
Marksizm, kapitalizm ve modern demokrasi öncesi dönemden arta kalan, Amerikan Devrimcileri ve Avrupalı hürriyetci-fert devrimcilerin bir kısmı dışında bütün eski devrimcilerin sahiplendiği bir miti devraldı: insan yada toplumun tabiatında kendiliğinden bir cins "iyi" vardır; bu “iyi”nin serbest kalması için devrimci ameliyat (mevcut sosyopolitik örgütlenmenin ortamın birdenbire ortadan kaldırılıp, yerine "iyi"liği doğuracak örgütlenmenin konması) mümkün ve yeterlidir.
Dünyaya mistisizme düşmeden bakabilenler için, yirminci yüzyıl bu miti yıktı. insan tabiatında varolan bir saldırganlıktan -dolayısıyle "kötü"den- bahsetmek mümkündü belki; ama, dünyevi, rasyonel, fert haklarının merkezi bir yer tuttuğu bir felsefeden yoksun bir toplumun "iyi"liğine ancak kesişler inanabilir. Faşist, Sovyetik ve ileri kapitalist deneylere atılacak bir nazar bu miti çürütmeğe yeter.
Filozoflar, şairler toplumu Almanlar, ne yapacağını yıllardır büyük bir açık sözlülükle ilan etmiş olan Hitler'i ("Kavgam" 1925'den 1932'ye kadar politik "best seller" olmuştu) oyla iktidara getirdi ve onun peşinde canavar kesildi.
Toplumdaki bütün sıkıntılardan kapitalist üretim biçimini sorumlu tutanlar, bu üretim biçiminin yok edildiği Sovyetik sistemlere bakarak yanıldıklarını anladılar: o sistemler daha hür olmak şöyle dursun, rekabet ettikleri ileri kapitalist toplumlardaki hür politik sistemlere kıyasla tarih öncesi despotizmler haline geldi; insanları, "iyi"ye doğru temelden dönüşmek şöyle dursun, kapitalist ülke insanından bile daha az yaratıcı daha apolitik sarhoşlar olarak kaldı.
Öte yandan, ileri kapitalist Batı'nın insanları, sahip oldukları büyük hürriyet, ekonomik bolluk, boş zaman, olğanüstü bilgilenme imkanlarına rağmen; filozoflar haline gelmek şöyle dursun, büyük bir kısmı tüketim eğlencelerinden başka hiç bir şeyle ilgilenmeyen çocuklar veya uyuşuklar halinde kalmayı tercih etti ve bu halini -totaliter ülke insanından farklı olarak- hiç bir fiziki tehdit .altında olmaksızın kabullendi.
sosvyetler yıkılırken askeri sokaklara dökmek isteyen bizim anladığımız sol. buna karşı duran ise ülkedeki sağdır. sovyetlerin yıkılışının rus devrimi olacağını gören senin anladığın sol değil sağdır. bilmem anlatabildim mi?

ya bu kavramların ben amına koyayım bu arada.
kapitalizm im köpekleri oldukarı için, dinleri imanları paradır. cinselliğe oldukça düşkün olup, am için götlerini verirler. içkisiz yaşayamayıp analarını, kardeşlerini satarlar. şiddet mi haşa kim dedi öyle birşey.
regl zamanı gelip de olamayan hanımlardaki sıkıntı ve sinire benzer. onlar da devrim yapamayınca senelerdir haliyle agresif olabilirler.
başbakan "ekmek bulamazsanız pasta yiyin" demediği için henüz bir reaksiyona dönüşmemiştir.

halk kitleleri sadece ekmek için birlik olabilirler, birde vatan müdafaası için. işte sol bunu anlamadı. 1. dünya savaşında tüm işçiler bir cephe olmamış her işçi ülke savunması için cephesine koşmuştur.
ülkemde hakiki, gerçek anlamda bir sol olmadığı için, malesef ama malesef terösitlere kalmışır yüce sol. deniz gibi dandik adamları kahraman yapıp, ali ismail kormaz denen osuruktan hamam böceğinin cesedinden beslenir ülkemin şerefli solcuları. yazık size.
Başarısızlıklarının getirdiği psikolojk rahatsızlıklardır .
allah allah nidaları eşliğinde her defasında suçsuz bazen onlarca, bazen yüzlerce kişiyi öldürmenin caiz olduğunu zanneden tarafta yer alan kişi söylemidir.
edit: her türlü kısıtlanma ve dayatma yaşanan talihsizliklerin nedenidir.