bugün

yeni bir yazar.

(bkz: hoş geldiniz)
"wo jiao tu he cha."
olan yazar *
(#3306896)
biricik hemcinsim yazarı.
nickiyle izmirli olduğunun sinyallerini veren ve entrylerinden kendine güvenen olgun biri olduğu izlenimleri çıkarılabillen yazar. geç de olsa hoşgeldin demek istiyorum kendisine.
smyrnalıysa artı bir kucağı hakeden yazardır. hoşgelmiştir.
merhaba bana çok acil smyrnote ı tanıyan bir yazar gerekiyor çok acil bir şekilde ulaşmalı bana tanıyan yazar.
intihar teşebbüsünde bulunmuş ve an itibariyle yoğun bakımda olan yazar kişisi. kendisine acil şifalar diliyorum.

umarım, neyse, bu tür konular hakkında pek yazamıyorum... ben susayım, kendisi yoğun bakımdayken eşinin postaladığı, yazarı olduğu bir başka sözlükten aldığım spoiler konuşsun.

--spoiler--
yaklaşık 2 hafta önce tuğçe intihar girişiminde bulundu. şu an kendisi yoğun bakımda. doktorlar durumunun çok ağır olduğunu, hayata geri dönse dahi büyük etkilerin kalacağını belirtiyorlar.
yıkılıyorum. ama umudumu kaybetmemem gerek. ondan umudumu kestiğim anda ölmüş demektir. fakat ben bu kelimeyi ağzıma dahi almaktan kaçınıyorum.
intihar girişimini, fazla miktarda yatıştırıcı ilaç alıp aynı zamanda odasına gaz doldurarak gerçekleştirmiş. polis ve doktorlar, eğer ikisini birden değil de sadece birini yapmış olsaydı şimdi kurtulma şansının neredeyse sıfır olduğunu belirtiyorlar. ilacı aldıktan sonra gazı da açıp yatağa uzanmış ve huzurla ölümünü beklemiş. ancak belli bir süre sonra gaz midesini bulandırıp kusturmuş. bundan kısa süre sonra da gazın etkisiyle bayılmış. kötü olan şey ise odadaki gazın oksijeni emmesi nedeniyle beyni çok tehlikeli bir süre boyunca oksijensiz kalmış. ve dili de soluk borusuna kaçmış. şu an bilinci yerinde değil. muhtemelen de vücudu felçli durumda. yoğun bakımdan çıkmasının ise daha çok uzun bir süre daha alacağını belirtiyorlar.

bu, karımın üçüncü intihar girişimiydi. ilk denemesinde kendisini ben kurtarmıştım. o zaman henüz tanışmıyorduk bile. benim kız kardeşimin ev arkadaşıydı. bir gün eve geldiğimizde baygın bulduk. yüksek miktarda ilaç içmişti. hemen orada ters çevirip birazını kusturabilip sonra acil serviste midesini yıkatmıştık. kurtulmuştu. ama kendisi kurtulduğunu düşünmüyordu.

ikinci intihar girişimini ise yüksek bir binadan atlarken bir garson durdurmuştu. orada geçmişindeki kötü kişilerden biriyle karşılaşmış ve bu kişiden kaçamayacağını anlayınca kendini atmak istemiş. ve bu olay, türkiye’den çok uzakta bir yerde cereyan etmişti.

üçüncü girişiminde ne yazıkki onu zamanında kurtaran biri yoktu yanında. ama yine başarılı olamaması için her gün dua ediyorum.

tuğçe’nin hayatı hep zor geçti. çocukluğundan beri binbir dertle uğraştı. aramızdaki büyük bir çoğunluğun bu dertlerden bir tekinin dahi altından kalkamayacağı sayısız dertlerin toplamından bahsediyorum. o bir çoğunun altından kalkabilmeyi başardı. ama bu başarılar onun ruhunda ve bilincinin en dip köşelerinde derin izler bıraktı. ve bu izler arada bir su yüzüne çıkıp sinir krizleri geçirmesine, halüsinasyonlar ve kendine akıl oyunları yaşatmasına neden oldu.

şu an içinde bulunduğum acının tarifini yapmam imkansız. bu yazıyı dahi bir haftada yazabildim. her iki satırda bir ağlama krizlerine girdim ve bir~iki gün ara verdim. ümit ederim kederimi idrak edebiliyorsunuzdur. ölesiye aşık olduğum ve uğruna ömrü hayatımda çok kritik kararlar aldığım bir kadından bahsediyorum. uğruna elimin tersiyle ittiğim büyük paralardan, şan şöhretten bahsediyorum. uğruna ailemi dahi karşıma aldığım sevgili karımdan bahsediyorum. hayatım boyunca tanıdığım ve hayatıma giren en güzel insandan bahsediyorum. o kadar güzel ki o gözlerini gülerken görebilmek uğruna gereken her şeyi gözümü kırpmadan yapabileceğim bir kadın. onun iyi niyetli kalbi, bonkör kalbi, minik bir kuş kırılganlığındaki kalbinin de benim için atmasından duyduğum sevinç ve gururdan bahsediyorum.

ama o kalp şimdi durdu. doktorlar onu artık yokmuş gibi düşünmemi salık veriyorlar. buna inanmak istemiyorum. yoğun bakımı devam ettiriyorum. adıyla yanyana hiç yakıştıramadığım, düşünmenin bile içimde cız ettirdiği iki kelimelik şey artık bir realiteye dönüşecek diye kabuslar görüyorum: "tuğçe öldü."

onun ölümüne sebep olanlar artık sevinebilir. her hangi bir insanoğlunun ölümüne sevinmek bir yana, böyle bir insanın dahi ölümüne sevinebilen birinin bazı şeylerin yanında kar kalması beni isyan ettiriyor. bu düzene, bu adalete, bu doğa kanununa.

son bir haftadır bu internet sitesinde dolanıyorum. son zamanlarda o burada çok fazla zaman geçiriyor ve mutlu oluyordu. kendine yeni uğraşlar ve arkadaşlar bulmuş gibiydi. mutlu olması beni de mutlu ediyordu. çünkü bilgisayar dünyasının dışındaki hayatı çok sosyal olamadı hiç. insanlara güveni çok zayıftı. inancını kaybetmişti. ve çok sınırlı sayıda kişiyle muhabbet ediyordu. geri kalan kişiler ise onun için düşmandı. o böyle hissediyordu ve ben bunu hiç düzeltemedim. bundan sonra periyodik olarak bu sitede yazılanları okuyup onun kulağına fısıldayacağım. sanırım bundan mutlu olacaktır.

çünkü o ölmeyeceğini bilerek intihar etti. buna inanıyor, böyle davranıyordu. ruhun ölümüne inanmıyor, her zaman dünyada bizimle kalacağına kanaat getiriyordu.
bundan sonrası, önceden hazırladığını anladığım bilgisayarındaki yazısıdır:

----------------------------------------------------------------------------------------------

ben artık gidiyorum. çok yoruldum. çok denedim. ama her seferinde yenildim. yenilmekten bıktım ve yoruldum. hasta olduğumu biliyordum. hem bedenim, hem de ruhumda birtakım sorunlar vardı. bunun farkındaydım. bununla yaşamayı öğrenmeye çalıştım. ama olmadı.

aklımın mı yoksa çevremdekilerin mi doğru söylediğine kim karar verebilir? ne kadar güvenilirliklerine inansam da, onların söylediği neden doğru olandır ki? güvenilirlik; ne hissediyorsan onu aktarmaktır. ama o güvendiklerimin hissettiği ya yanlışsa? ya ben doğruysam?

zaten doğru nedir ki? kim yarattı doğruyu? kim karar veriyor doğru olana?

benim bazı yeteneklerim vardı. bazı da yeteneksizliklerim. yeteneksiz olduğum konular, yeteneğimin kötü kişiler tarafından kolay farkedilmesi ve bu yeteneklerimin kötü işlerde kullanılmasına yol açtı. yeteneklerimden bahsetmeyeceğim. çünkü geride kalanları zor durumda bırakmak istemem. hala bencil olamadım yani. ben insem de bu dünya arabası gitmeye devam edecek. ve bu arabanın içinde sevdiklerim de yol almaya devam edecek...

yaşadıklarım, insanoğlunun yeryüzündeki en aşağılık, en iğrenç, en günahkar varlıklar olduğunu düşünmeme sevk etti beni. ve bunun doğruluğundan da eminim. aslında "en" sözcüğünü kullanmama gerek yok. çünkü insandan başka kötü bir canlı yok bu dünyada. peki nasıl bir farktır bu diğer canlılarla insan arasındaki fark? düşününce bulacaksınız. evet, şu an yaptığınız şey; düşünmek. insanoğlu düşünmeye başladığı an ruhunu kaybetti. içindeki benlikten uzaklaştıkça da dünyevi oldu. dünyevi zevkler ve amaçlar ön plana çıktıkça kirletti ruhunu.
diğer tüm canlılar içgüdüleriyle hareket eder. yani ruhunu takip eder. insan ise düşünceleriyle hareket eder.
işte o yüzden bebekler dünyanın en masum insanlarıdır. böyle kabul etmez miyiz? onlar henüz düşünemez. ama büyüdükçe onlara düşünmeyi öğretiriz. yani büyüdükçe kirleniriz, kirletiriz.
işte o yüzden beyninde sorun olan özürlü insanlar reşit değildir. suç ehliyetleri yoktur. yaptıkları hoş görülür. çünkü onlar düşünemez. bilerek yapmamışlardır...

özür dilerim bugüne kadar yaşama zevki aşılamaya çalıştığım arkadaşlarımdan. bu satırları okuyorlarsa onlar kendilerini bilecekler.
özür dilerim benimle muhabbet etmekten zevk alan kişilerden.
özür dilerim varlığımdan mutluluk duyan dostlarımdan.
özür dilerim beni ablası gibi, kardeşi gibi seven ve en yakın sırdaşı olarak görenlerden.
özür dilerim bana aşık olanlardan.

ama hayatımda bir kere bencil olmak istedim; istediğim şeyi yaptım. içimden geleni... bunu düşünerek, bilerek ve isteyerek yaptım. o yüzden kirlendim. ama bile bile yaptım.

yeteneklerimin asla tükenmeyeceğini anladığım an, benim bir gün özgür olma umudum da tükendi. hayallerim vardı, üstü karalandı. çünkü yeteneklerim tükenmediği sürece bana ihtiyacı olan kişi ve kurumların bana olan bağımlılığı da sürecekti. ve bu benim kalbimi çok yordu.
süper kahramanların en güçsüz yanı kalpleridir. dikkat edin, onları altetmenin tek yolu kalbini verdiği kişilere zarar vermektir. annesi, sevgilisi, çocuğu, vs...

ben de kendimi bir süper kahraman olarak görüyorum. ve süper yeteneğim, kalbimi yordu.

beni affedin... sevdiğim insanlar. sizi üzdüğümü biliyorum. ama beni anlamanızı da istiyorum. anlayabileceğinizi sanmıyorum. ama anlamanızı istiyorum.

çocuğumun bana isteyerek ve hissederek "anne" dediği günün akşamında ayrılıyorum aranızdan. "anne elim kanıyor!" demişti. canının yanmasına ilk kez sevindiğim gündü bugün.

kocamın hiç ummadığı bir dönemde ayrılıyorum ondan. herşeyin iyiye gittiğini düşündüğü bir dönemde. tekrar para kazanmaya başlayıp, benim de beden sağlığımın düzelmeye başladığı bir dönemde.

babamın çin’e bir kez daha gelip bu tatili bizimle geçirme kararı aldığı ertesi günde ayrılıyorum bu dünyadan. hatta sonradan evlendiği üvey annem ve kardeşimin de gelmek için vize çıkartmaya çalıştığı zamanlar.

annemin bir nato subayıyla evlenmiş olup ondan bir başka çocuğu ve hatta yepyeni bir torunu doğduğunu öğrendiğim ay ayrılıyorum onun beni umursamaz gözlerinden.
belki bir gün yanlış bir numara çevirir de benim yaşadığım eve ulaşır. sonra özür dileyip kapar. o evden ayrılıyorum.

ama beni hissedeceksiniz. bu aptalca bir ölü evi avutması değil. inanırsanız, yanınızda olacağım. kalbinizde.
beni kalbinizle düşünürseniz hissedeceksiniz.
gözlerinizin içine bakacağım. gözlerinizde hissedeceksiniz.
avcunuza kalbimi koyacağım. ellerinizde hissedeceksiniz.
bazen güzel bir kadın tasvir edeceksiniz, aklınıza getireceksiniz beni.
yazdığınız veya okuduğunuz duygulu satırlarda gözyaşlarım, gözyaşlarınız olacak.

beni hissedeceksiniz. ben de sizi hissedeceğim.

avunun. avunmak, inanmaktır. inanırsanız, birgün geri gelirim. çünkü benim sadece bedenim ölecek biraz sonra. ama benim dostlarım, benim ruhumu sevdi, sevecek. o yüzden maneviyata inanın. materyalist oldukça dünyaya yaklaştığınızı sanırsınız. ama aslında uzaklaşırsınız. yine de aradaki ayarı tutturmaya çalışın. çok fazla doğanın dışına çıkmayın. ama doğanın içinde de fazla kalmayın.

özlediğiniz zamanlarda, inanın, yanınızda olacağım.

beni hissedeceksiniz. ben de sizi hissedeceğim.

ben, sizi hissedebileceğime inanıyorum. ama siz de buna inanmazsanız, sizi hissedemem. ve yalnız kalırım. beni yalnız bırakmayın.

beni unutmayın lütfen. hatırlayın. yad edin arada bir. ama hep aklınızda da tutmayın.
bu kadarına değmem.

hoşçakalın.
--spoiler--
eğer sözlük içerisinde samimi olduğu birisi varsa, cep numarasının bana özel mesaj ile acilen ulaştırılması gereken yazar. durum çok acil.