dokunur dokunmaz kapana sıkışmış fare gibi cıyaklayan ve erkekte konsantre namına bir şey bırakmayan, nazlı desek değil, canı kıymetli desek hiç değil, seks istemiyor desek o da değil, kısaca neyin peşinde olduğu bilinmeyen ve senelerdir gizemleri çözülmeyen kız dır, kızlardır. başımızın belalarıdır.

hülasa ömrüm sevişmekle geçti benim, elhamdüllillah kamasutra'yı hatmettim diyebilirim. bu konuda mütevazi olmıcam. seks konusunda jhonny sins'le yarışırım. bırak sevişmeyi öpüşürken bile ayazda kalmış bekçi çükü gibi titretirim kızları. fakat o işi yaparken '' ahh saçım saçımm '' diyen kadınları bir türlü anlamadım.

beni bilen de bilir, delikanlı ve babayiğit biriyimdir. böyle şeyleri dillendirmesini sevmem. insanlar seviştiği kişileri sağda solda anlatmamalı. bu adamlığa sığmaz. bunun bilincindeyim ama ilk kez, tam 5 sene sonra ilk kez, hani nasıl derler, böyle evire çevire siktiğim bir kızı, yani argo tabiri ile ''oynaştığım'' bir kızı kaleme almak istiyorum. edepli ve ılımlı birine ters iş bu, bunu da biliyorum ama birileri bunu yazmalı ve kadınlar da ona göre davranmalı. böyle düşünüyorum.

ulan çok utanıyom ya. nerden, nasıl başlıyacağımı bilemedim şimdi.

çevrem ve ailem beni hep hisli biri olarak tanır. heh bunu diyim ilk başta. duygusalımdır çok. mesela şeytanla çok yarışırım. bir iyilik yapacağım zaman şeytan mızrağı götüme saplayıp '' lan siktir et '' deyip vazgeçirmeye çalışır. buna keza melekte '' dinleme onu '' der. ben de oturup ikisinin muhabbetini dinlerim.

zırdeliyim. o gün de edirnekapı kara şehitliğinde yatan arkadaşımın mezarına gidesim geldi. 3 senedir gitmemişim. sabah meleğin kanat sesleri ile uyandım. '' hadi git arkadaşına dua et '' diyordu. tanrım, çok güzel bir talepti. sonuçta ölüm de olsa dostluk kardeşlik bunlar ebedi olmalı. hemen elbiseleri giyip yola koyuldum. içimde inanılmaz bir huzur vardı. tam metroya binerken '' kusura bakma geç kaldım '' sesi ile irkildim. kim lan bu derken '' yahu siktir et şimdi beni, sakın mezarlığa gitme, meyhaneye git, bi iki bira iç '' dedi. vay anasını, yine mi sen lan dedim ' yav he he '' dedi.

zaten metro da tıklım tıklım, bi şeytanımız eksik amk.

ben, şeytan, melek bindik gidiyoruz abi. yapacak bir şey yok. okul yıllarında en arka sıra takıntısı nasıl varsa, metroda da kapının hemen yanındaki koltuk kenarına yaslanma takıntım var. tam köşeye sırtımı yaslar o şekil ayakta giderim. kimselere vermem köşeyi. 2 durak geçince şeytan yine dürttü '' mezarlığa daha çok var , gel vazgeç, in '' dedi. o öyle konuşurken hooppp melek de bindi,

ohşşşş...

omzuma değil yani. metroya bir kız bindi ki aman allahım. adriana lima'dan gözlerini almış, kate upton'un göğsünü almış, gülşen bibikoğlu'nun güzelliğini almış, toplama araba gibi bir şey kız. melek hak getire. muhakkak binip test etmem lazım. bakalım uçurabilecek mi?

zaten bazı kızlar var ki gözlerine baktığın zaman '' çok iyi sevişirim '' mesajı verir. sen utanırsın ona bakarken ama o utanıp gözünü senden almaz. hani nasıl derler, kızın hal ve hareketleri sanki biraz şey gibi, hani amını götünü siktiren biri gibi sanki. yani argo tabiri ile '' yollu '' biraz.

eline telefonu almış karşı kapının köşesinden bana bakıyor. ortada sarı demirlere tutunan pala bıyıklı adamın hemen arkasından gözgöze gelip kesişiyoruz kızla. 3-4 durak bu şekil kesişirken artık masum ve seksi gülüşümü atma zamanımın geldiğini fark ettim. bu en büyük silahımdı. hemen gözümü kısıp dudaklarımı yana doğru açarken pala da tebessüm etmeye başladı. ha siktirr.. kız arkadan gülüyor, pala da bana bakıp gülüyordu. ''ben neyin içine düştüm böyle '' derken yalandan yere telefonu kurcalamaya başladım. kurcalarken göz ucuyla baktığımda pala bıyıklarını kemiriyordu. kaldırdım kafamı ve dışarıyı izledim. belli ki pala ona baktığımı sanmıştı. metro tünele doğru girince camdaki silüette yine palayı gördüm. kalıbına sıçayım onun. sallana sallana bakıp tebessüm ediyordu. sinirleniyordum.

o an da melek devreye girdi. şehitlik geldi in dedi. kıza baktım bana bakıyordu.
şeytan tüm siniri ile '' boş ver mezarlığı, ölen ölmüş işte, kalan sağların peşine düş '' dedi. melek '' hayır olmaz, bırak şu kızı in çabuk'' dedi. şeytan '' tamam o zaman palayı takip et, çok sempatik bir adam o dedi '' kafamda deli sorular vardı. ya vicdanımın sesini dinleyip mezarlığa gidecektim, ya da kuşimato'nun gösterdiği hedefe yürüyecektim.

ve hooppp kapı kapandı.

çüküm kazanmıştı. hala metrodaydım. hala aynı bok. pala bana bakıyor, kız bana bakıyor, ben kime bakcağımı bilmiyordum. bu işkence son durak olan topkapı istasyonuna kadar devam etti. son durak geldiği an şeytan, melek, ben, kız ve pala cümbür cemaat metrodan indik. kız önde, ben kızın arkasında, pala benim arkamda parka doğru yürümeye başladık. o kadar güzel çimenlik bir alan vardı ki orayı seneler sonra ilk kez böyle düzenli ve hoş görmüştüm. az kalsın palanın elini tutup kızla birlikte çimenlerde yuvarlanasım geldi. geriye baktım pala hala tebessüm ediyordu.

yaklaşık 50 metre kadar sonra kız bana bakıp panorama 1453 müzesine girdi. bu da nedir amk deyip 5 tl bayılarak peşine daldım. bu sefer geriye baktığımda pala üzgündü. içeri girme, lütfen girme, bu mekanda olmazz der gibi boynu bükük şekilde baka baka gitti.

ilk kez bir kızı tek başına müzeye girerken görmüştüm. şaşkındım. genelde ya sevgili, ya da arkadaş veya ailesi ile girerlerdi. bu işte bir gariplik vardı. kız tekti. ben ise 4 kişiydim. şeytan çoktan gülmeye başlamıştı bile...

ulan sanki cehenneme iner gibi 4-5 kat yerin dibine doğru indik ve sonunda 3-5 saniye kadar insanı şok etkisi yaratan o kubbe şeklindeki resme geldik. olağanüstü bir manzara idi. istanbulu fetheden onlarca askerin resmi vardı ve tavana çizili gökyüzü sanki elle tutulacakmış gibi yakındı. bu kadar amk. sonrası tırt. başka hiçbir bok yoktu. kendime gelip kızın yanına doğru yaklaştım. artık tanışmanın zamanı gelmişti.

- merhaba, o baktığınız çukurlar lahımcıların girdiği çukurlar oluyor, altan tünel kazarak kaleyi fethetmeye çalışmışlar.
+ biliyorum.
- bildiğinizi biliyordum ama tanışmak için sadece bu aklıma geldi.
+ ihihi merhaba ben derya
- merhaba ben de kukla

hoş beş sohbet muhabbet derken, yarım saat de baya kaynaştık. gözlerimize bkarak gülebiliyorduk artık ve en son resimlerin önünde birbirimizin fotoğraflarını çekerek müzeden çıktık.

dışarı çıktığımda pala bıyıklarını sıvazlıyordu.

senin ben amına koyayım. herifte nasıl bir mücadele varsa karşı banka oturmuş bana bakıp bakıp gülüyordu. hemen hızlanarak paladan kurtulduk ve kızı çok güzel bir cafeye götürdüm. orada nescafe içerken pala'dan bahsettim. senin güzelliğine bakarken o da bana bakıp gülüyodu dedim. hadi canım dedi. evet dedim. hadi ya dedi. evet dedim. hadi evet, hadi evet derken bi baktım meğer biz sevişiyomuşuz amk.
nescafeler bitmiş eve gelmişik biz.

kız altımda 'hadiii hadiii' deyip inliyordu. aradan birkaç posta geçince eğilip boynunu öpmek istedim ama birden ahh saçımm diye bağırdı. elim belki saçını ezmiş olabilirdi, anlam vermedim. elimi az bir şey kenara çekip dudaklarına yumuldum. hem öpüyor hem de 4. fişeği patlatmanın haklı gururunu yaşıyordum. tam parmaklarımı parmaklarına geçirip yatağa doğru bastırırken bu sefer '' ah elimmmm ''' dedi. iyi de ne oluyordu burada? dikkatlice kızın yüzüne baktığımda nihat hatipoğlu'nun acımtrak ifadesi vardı... sanki kız yeter diyordu bana, 4 oldu artık bırak diyordu, melek üzgüüün, kız gözyaşlarına boğulmuş in diyordu. belki pala da ağlıyordu. melek hala üzgüüüünn...

hülasa kadınların elektiriği azaldığı zaman, yani tensel temastan zevk almadıkları zaman, yani sekse konsantre olamadıkları zaman ahh elim, ah başım, ah saçım, ah kıçım gibi terimler kullanarak erkeğe ufak bir şok etkisi yaratıyordu. 1. ve 2. fişekte '' daha sert ol'' diyen kız doyduğu zaman birtakım bahaneler türetiyordu. bunu o gün anlamıştım. bu da benim değil viagra'nın suçuydu. yani bir kadın sevişirken ahh saçımm falan diyorsa erkek kısmı yatağa bağdaş kurup düşünmelidir.

ben de öyle yaptım, oturdum ve palayı düşündüm. mihehe hamına kodum herifi bir türlü aklımdan çıkmıyordu. kim bilir nerde ne yapıyodu pala?

hülasa akşam saat 9 olunca kızı yolcu etmek için metroya götürdüm. bindi ve bilinmeyene doğru yol aldı. hoş, daha evini bile bilmiyordum. gerçi bu da benim için önemli değildi. önemli olan şey şeytanın yine kazanıp mezarlığa gitmeme mani olması idi. ama kararlıydım, yarın muhakak mezarlığa gidecek, arkadaşıma iki üç dua edip bu sefer şeytanı yenecektim.

umutla yattım.

mezarlık olayı bilinçaltıma öyle bir yerleşmiş ki, rüyamda kabrin başında idim. gece soğuk ve yağmurlu bir hava idi. ellerimi açıp fatiha okudum. yağmur taneleri alnıma alnıma vururken onun ben mücadelesini sikim ki pala pat diye mezar taşının arkasından çıktı. sırıtıyordu pala. çıplaktı. lan ne oluyor böyle derken kan ter içinde uyandım. korkmuşum. çişim çok geldi...
--spoiler--
insanlar seviştiği kişileri sağda solda anlatmamalı. bu adamlığa sığmaz. bunun bilincindeyim ama ilk kez, tam 5 sene sonra ilk kez, hani nasıl derler, böyle evire çevire siktiğim bir kızı, yani argo tabiri ile ''oynaştığım'' bir kızı kaleme almak istiyorum.
--spoiler--

kukla nın argo tabiri ve ilk yazısı. ben yanlış sözlükteyim galiba.
insan zevkten kudururken konsantrenin bir anda eksilerde sürünmesine neden olur.
Hani kırılma riski yüksek olan eşyaları sararlar, hatta her minimal eğlence severin patlatmaktan zevk aldığı içi hava dolu kabarcıklı naylonlar vardır. Heh bildin di mi. işte bu tarz kızları bu kabarcıklı naylonlarla sarıp sarıp ... Seveceksin. Hem o memnun hem sen. Ara ara patlatırsın iki tane.
görsel
--spoiler--
ona o kadar konuşma fırsatı vermeyeceksin.
--spoiler--
insana bıkkınlık getiren, gram zevk vermeyen kızdır.
yüreğine indirir adamın, yemin ediyorum saçın sakalın beyazlar, böbrek taşı oluşur. sıçacakmış gibi olur da sıçamazsın sanki gibi olur. sanki motorlu testereyle dalmışsın gibi bir panik, bir rahatsızlık sürekli sıkıntı. yavrum ortamın içine ettin, naaptın sen. resmen kadından soğuyor insan.
yatakta öylece bırakılıp gidilecek kızdır. Anlayana en büyük hakarettir bu.
Kendini bi öküze teslim etmiş kızdır.
Kadın ruhundan anlamayan kollarda acı çekmesi konsantrasyon eksikliğine bağlı dürtüsel komplikasyonlar yaşayarak pragmatik devinimlere şaapması gayet normaldir. Oysa ehil bir elde hiç mızımadan gayet relaks sevişmeler yaşayıp ruhunu qrındırabilirdi.
Konuyla alakalı tecrübelerimi paylaşabilirim, mesaj atmanız yeterli.
Not: erkekler yazmasın lüffen.
http://inciswf.com/1296743538.swf
Önsevişmeden hazzetmeyen kızdır. Çözüm son derece basittir. Fişi direk prize takarak elektriği salmalı ardından gelecek şedit bir titremeyle sesini kesmeli.
(bkz: dur saçım)
sinirlerdiren kızdır.
kızın üstünden yavaşça kalkıp sinirden kendinizi sikebilirsiniz o derece...
Elini kolunu baglayip saclarinida topuz yaptinizmi ne dert kalir ne kasavet.
Sevişmekten soğutan kızdır zamanla bir yerine dokunmak bile istemezsin.
böyle kızların genelde sevişirken ayak tutulmaları fazla olur ve kudurukluk kat sayınızı en aşşağıya düşürme yeteneğine sahiptirler.
insanı seksten soğutur. evet.
Elini,şeyini,kolunu seks sırasında nereye koyacağını bilmeyen erkeklerin karşılaştığı kızdır.
Hiç zevk almıyordur, patates çuvalından hallicedir.
Ne yaptigini bilmeyen erkeğin eseridir.
Sevismeyi bilmeyen adamin kurbanidir.
bunların yaşanmaması için rahat pozisyonlar seçmelisiniz.
sevişmeyi bilmeyen acemi erkekle sevişen kızdır.

yoksa ahh evet, böyle devam et, işte tam orası, harikasın falan derdi.
ortamdaki romantizmi bozar. evet.