bugün

yazarın kalbinde ki insana yazdığı yazıdır.

" nefese değil sana ihtiyacım var. son nefesim sen olacaksan ölmeye razıyım be canım. gözlerim en son seni görecekse,
gözlerim açık giderim. en son senin kokunu alacaksam, en son ellerini tutacaksa ellerim.. "

edit: çok büyük bir acı ve üzüntüyle yazmıştım bunu ama yazdığımdan beri bıkmadan haftada bir iki kere artılayan kim çok merak ediyorum.
yakında çıkacaksın karşıma biliyorum, hissediyorum, seni bekliyorum.
bazen düşünüyorum acaba şuan neredesin, hangi duygular içerisindesin, ne iş yapıyorsun, saçların ne renk, boyun kilon nasıl, senin de bana çok ihtiyacın var mı...
az kaldı sevgilim, çok az...
kin öfke nefret içeren yazılar olduğu gibi aşkının hala sürdüğünü, onu unutamadığını anlatan yazılar da olabilmektedir.
özellikle ayrılırken yazılanlar etkileyici olurlar.

ve da(bazen ayrı yazılır)*
içinde nefret de olsa aşk da olsa bir gün onun okuyabileceği umuduyla yazılır.
mesela ' seni mario'nun prensesi sevdiği kadar çok seviyorum ' olabilir.
sen olmadan yaşayamam diyemem sana. yaşıyorum çünkü. ama görüyorum ki sen olmadan eksik yaşıyorum. ben değilmişim gibi. sanki senmişim gibi.
mervem dün gece sabaha kadar dediklerini düşündüm. bunları keşke yüzüne diyebilseydim ama tutamam kendimi. ağlarım. sen bana soğuk davranıyosun ya hani tüm dünya buzul çağına girmiş gibi oluyo. üzülmeyi falan geç düşünmekten uykum kaçıyo. ölmek istesem ona bile halim yok. bak herhangi biri olsaydı senden soğudum ara verelim diyen yine üzülürdüm ama idare ederdim. ama sen varya bambaşkasın. hayatımın kadınısın ya. kolay mı bunu demek? inan ben bunları çok içten söyledim. sende öyleydin o zaman için farkındayım. sonradan ne olduda soğudun onunda farkındayım ama en son ikimizde daha dikkat ederiz demiştik kapanmıştı konu. ama okulda böyle dedin. ne hale geldim biliyo musun? iştahım kaçtı. bu hastalık beni hayatta bu hale getiremezdi. ama sorun o değilki. aklımdan hiç çıkmıyosun. seni kaybetme korkusu öldürüyo beni. hastalık falan değil. hani dedinya ben olsamda olmasamda işine gücüne bak diye. sen olmadan, senin sıcaklığın olmadan, sevgin olmadan ben hiçbir şey yapamam. ya yeniden kazanmam için ne yapayım söyle. öl de öleyim. bu dünyada yaşarken ölmek neymiş ben onu öğrendim. o kantinde ki konuşmadan sonra. öl desen çok koymaz artık. madem o kadar seviyodun sende biraz çabala be aşkım. nolur? eskisi gibi olalım. ya herkes ne güzelsiniz ne kadar yakışıyosunuz diyodu. nazar mıdır bu nedir anlamadım. offffff. hissetiklerimi bi hissetsen için yanar. sana bişey diyim mi? hani öptün ya beni, sadece dudaklarım ıslanmadı.. hani dokundunya bana. sadece dokunmadın işte. kalbimi söküp aldın yerinden. artık o benim olduğu kadar senin. sensiz çalışmaz. eğer kalbim atsın istiyosan bilki sıcaklığına ihtiyacı var. sana ölürüm mervem. yeter ki eskisi gibi olalım. öldüm ben zaten. yaşatmak senin elinde. dediğim gibi işte kalbim senin ellerinde ister hep elinde taşırsın ister çöpe atarsın. merve inan bana yine öyle olucam. tam istediğin gibi. çok özledi̇m be. hani geceleyin konuşurken aşkımm diyodun ya. kalbime çarpıyodu sanki o an nefesin. hayat öpücüğü gibi geldin hayatıma aşkım. sönük bi mumdum. aydınlattın beni. şimdi gidersen bırak sönmeyi. lime lime yerlere dökülürüm. sen olmadan ne ışığın anlamı kalır, ne başka bişeyin. seni öyle bi sevdim ki merve sanki tüm damarlarımı koparmışsında, kanımın her zerresine girmişsin gibi. öyle bi bütün oldum ki seninle. artık hiç bir şekilde vazgeçemem senden. he sen benden vazgeçmeye karar verirsen bende hayattan vazgeçerim. ölmem belki ama ceset gibi yaşarım. son bi kaç telefon konuşmasında üst üste aradım sıkıştırdım ya biraz. her defasında belki yine güzel konuşur diye öyle bi umutla aradım ki inan her kapattığımda ağladım. gözyaşı dökülmedi gözümden belki ama inan bana kalbim yandı sanki. özür dilerim eğer bunları okurken moralin bozulduysa. ama mervem sana yemin ederim en ufak bi yalan yok. bütün hevesim senmişsin bunu anladım. seni kırmakla ne büyük bi eşşeklik etmişim bunu anladım. binlerce defa özür dilerim yeterki eskisi gibi ol. yine sev beni. uzun bi süre benim gibi sevemezsin belki ama hep sev, hep yanımda ol. emin ol değişicem. yeterki kendini esirgeme benden. ne nefese ne yemeğe ne başka herhangi bişeye ihtiyacım var. son nefesim sen ol da ölmeye bile razı gelirim. son kez seni görüceksem, gözlerim açık giderim. son kez senin kokunu alacaksam, son kez ellerini tutucaksa ellerim.. en büyük hayalim bu zaten be aşkım. son nefesimi senin kollarında vermek. sıcacık. ölüyorum mervem ne olur anla beni.
aynalar sana kim oldugunu soylemez genç bayan.
sesim, senin nefesine değdiği yerden kırılıyor. böyle gülümsemeyi nasıl beceriyorsun bilmiyorum ama senin gülümseyişini çok seviyorum. sevgilim, boşluğun koynunda kırmızı bir ses gibi dokunuyorsun tenime. hem bilirsin ruhum kanatları kırık bir melek. bu yüzden hırçınlığım tüm dünyaya masumluğum bir tek sana. ey gülüşümü armağan ettiğim adam; beni sev, beni koru, beni bırakma…
gidiyorum şimdi ama bilki aslında gitmem gerekiyor diye gidiyorum.
düştün,
avuçlarımda eridi tüm sıcaklığın,
şükrettim allaha,
hissediyordum seni...
askim gelirken sigara al optm he bide bebegim esmer seker al scs bekliyorum.
yazıldıktan 5 dakika sonra tekrar okunmadan imha edilmesi gereken yazılardır. zira başka bir güzellikleri yoktur.
ayrıldıktan sonra ne yapacağımı bir türlü bilemediğim yazılar. silmeye kıyamıyorum bi yerde görmeye dayanamıyorum yok olsalar keşke.
görsel
Sesinde bir kırıklık olur bazen. O kırıklık yüzlerce kilometre uzaktan bana kadar gelir. Öyle zamanlarda ne yapacağımı bilemem. Eğer bir şeyler söylersem belki daha kötü olur diye korkarım. Sonra sen o suskunluğu yanlış anlarsın. Daha fazla uzatmadan kapatırız. Sen uyumaya gidersin. Ama benim aklım sende kalır. Kapatır kapatmaz özlemeye başlarım. Kapatır kapatmaz aramak isterim seni. Yapamam. Duvarlar üzerime gelir gibi olur. Evden dışarı atarım kendimi. Nereye gideceğimi bilemem. Bayiden iki tane kırmızı tuborg alıp parka sığınırım. Ne çok park var buralarda sahi. Sanılanın aksine, bir yerlerdeki park sayısıyla o yerlerin mutsuz insanlarının sayısı arasında sosyolojik izaha muhtaç bir ilişki var bence. Park deyince neşeli, cıvıl cıvıl yerler geliyor insanların aklına. Öyle değil halbuki. Gündüzleri çocukların, gizli gizli sigara içen öğrencilerin ve yaşlılarındır park. Geceleri ise üzgünlerin.. Bazı geceler o kadar ıslak olur ki etraf, bu ıslaklık sadece yağmurla açıklanamaz. Geceleri çam ağaçları da ağlıyor galiba. Islak çimler, ıslak çöpler, ıslak çam iğneleri, ıslak banklar, ıslak.. Her şey ıslaktır. Umursamadan banklardan birinin kenarına ilişirim. Açarım kırmızı tuborg'u. iyi gelir ilk yudum. Her şey yoluna girecekmiş gibi hissederim birden. işte en çok o zaman aramak isterim seni. Ama geç olmuştur. Uyandırmaktan korkar arayamam.. Gülümseyerek seni düşünürüm sonra.. Biraları bitirip eve dönerken üzüntü ve mutluluğun aslında ne kadar da iç içe olduğunu bir kez daha hatırlarım şaşarak. Sonra uzanır, hayalimdeki gölgene sarılır tüm bunları sana fısıltıyla anlatırım. O an duymazsın belki sesimi. Ama gece melekleri daha sonra iletmek için sana bunları, söylediğim her şeyi kaydederler..
Aşkımm, balımmm, bitter çikolatamm vs. Gibi şeyler
bir defter. Onun asla okumayacağı...