bugün

osmanlı zamanında erkeğin uzun boylu sevgilisine hitap şeklidir. Nedim'in ünlü "serv-i revan" şiiri de vardır.
Sadabad ise sanırım Kağıthanedeki bölüme verilen ad. Şimdi bu bölümü "silivri" olarak değiştirsek fena olmaz. Malum Kanal istanbul . Kayıkta öpüşmek de serbest ..

Bir safa bahşedelim gel şu dil-i nâşâde
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e
işte üç çifte kayık iskelede amade
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e.

Gülelim, oynayalım, kâm alalım dünyadan
Mâ-i tesnim içelim çeşme-i nev-peydadan
Görelim âb-ı hayat aktığın ejderhadan
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e

Geh varıp havz kenarında hirâman olalım
Geh gelip kasr-ı cinan seyrine hayran olalım
Gâh şarkı okuyup gâh gazelhan olalım
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e

izn alıp Cuma namazına deyu mâderden
Bir gün uğrulayalım çerh-i sitem-perverden
Dolaşıp iskeleye doğru nihan yollardan
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e

Bir sen ü bir ben ü bir de mutrib-i pakize-eda
iznin olursa eğer bir de Nedim-i şeyda
Gayrı yâranı bugünlük edip ey şuh feda
Gidelim serv-i revanım yürü Sadabâd'e
ilkokulda bunu beste yapmamız istenmişti. Yapamayınca çok utanmıştım. Hayatımda en çok utandığım zamanlardan biridir.
bir de bunu şimdiki zamanda osmanlıcaya çevirip nedim'e ibne, oğlancı diyen olmuş.
1. Ölü adamın arkasından kötü konuşulmaz. Hele iftira? Hiç.
2. Siz şimdi osmanlıcaya çevirip böyle anlıyorsunuz. O zaman padişah çeviremedi mi? Hadi ondan geçtim yanındaki erkandan kimse de mi bilmiyordu osmanlıca? Bi akıllı sizsiniz amk.
bir gün dinlemeyi kafaya koymuştum.
Ama çok sıkıcı bir şarkı olarak bekliyordum. Hatim ya da sıkıcı bi mevlüt gibi bir şey zannetmiştim.
Aman rabbim bu neymiş! Osmanlılar gerçekten işi biliyorlarmış. Evrensel olmamız çok normalmiş gerçekten.