bizi epey meşgul eden sorundur.

geçen kış istanbul'a bi gezi düzenledi okulumuz. malum anadolunun bağrından kopmuşuz. herhalde biraz istanbul havası çekelim istediler. istanbul'a gittik gitmesine ama havasını çekmek ne mümkün! ağız burun atkıyla kapatılmış bi vaziyette dolaştık bütün gün.*ama kat kat kıyafetlere rağmen affedersiniz kıçımız dondu.
istanbul'a gitmişken kapalı çarşı'ya gitmemek olmaz.alıcı değil bakıcıyız tabi.elimiz mahkum.esnaf abilerimizde pek beğendiler bizim kafileyi.hocalardan bir tanesine nerden geliyorsunuz diye sormuşlar.(bu kadar beğendiklerine göre arkadan gelen burnu kızarık ben ve iki arkadaşımı görmemiş olmalılar.)zonguldak yanıtını alınca şaşırmışlar. insan şöyle bi izmir falan bekler haklılar yani.
her neyse biz bakınmaya devam ediyorduk ki o sırada bi arkadaş geldi. suatında ciddi bi ifadeyle "seda sayan ölmüş."dedi. o zamanlar bu pepsiiiğ reklamı yoktu.pek iğrenmezdim kendisinden.şimdi gözlerini açtıkça bi fena oluyorum.merak ettik tabi. o ona söyledi o ona derken 100 kişi seda sayan'dan bahsetmeye başladı. "aa üzülürüm ya, yok yok ölmemiştir, nasıl öldü ki?" gibi... yemek yeniliyo gezilmeye devam ediliyo ama konu aynı.seda sayan öldü mü?
sonunda gerçek dünyadan birileriyle haberleşmeyi akıl edebildik.kimisi anasını-babasını, kimisi kardeşini, kimisi kuzenini aradı. meğer sedoşcuğumuz(!) "sabah sabah seda sayan"da "aaaayhh haaydi hanımlarr ooh" diyerek döktürüyormuş.

bu olay bir çok şeyi irdelememe sebep olmuştu.acaba seda sayan'ı neden bu kadar çok merak etmiştim?istanbul muydu beni garip bir ruh haline büründüren?bu durumdan kurtulabilecek miydim?

pepsiiğ reklamından sonra hiçbir şeyi irdelememeye başladım o ayrı.korkuyorum o gözlerden vallaha.