bugün

eski türk edebiyatında kullanılan ve ahmet hamdi tanpınar'ın ''19. asır türk edebiyatı tarihi'' adlı yapıtının önsözünde anlattığı bir benzetmedir. bu benzetmeye göre,
saray; aydınlık kaynağı, hükümdar yani sevgiliyi temsil eder.
sarayda bulunan herkes, her şey hükümdara bağlıdır yani aşık'ın rakipleridir.

saray istiaresi bir aşkı anlatır.
sevgili, hükümdardır. saray, sevgilinin güneşidir. hükümdar, yani sevgili sevmez, kıskanmaz; emreder, kıskanılır.
sarayda bulunan herkes yani aşığın rakipleri sevgilinin etrafında dört dönerler ve yarış halindedirler. aşık ise sevgilinin kölesidir.
tasavvufta ise; hükümdar(sevgili), allah'tır.
saray istiaresi, ahmet handi tanpınar'ın bir edebiyat tarihçisinden öte bir sosyolog edasıyla yaptığı muhteşem bir tespittir.

edebiyatın, içinde yaşadığı içtimai hayata ne kadar uyum sağladığını böyle bir kurguyla göstermek herkesin harcı değil.

ayrıca, bir devrin bütün yansımalarını, saray istiaresinin bozulmasını, türkiyenin dönüşümünü hep bu sahayı takip ederek izleyebilirsiniz.

bir dönem nedim'in çırağan eğlencelerine padişahı çağıran şiirlerinden, sivas'ta çıkıp "yeni lisanı destekler" sloganıyla ben de varım diyen dergileri takip edenler, edebiyatın çevre değişikliğiyle ülkenin geçirdiği değişimi de izleyebilirler.