bugün

--spoiler--
"nasıl gidiyor?"
"denize uçmuş cenaze arabası gibi."
"hala o kızı mu düşünüyorsun?"
"dönmesi gerekirdi."
"bu dünyanın kuralları güzel kadınları bağlamaz."
--spoiler--
Kendine has üslubu olan, afili abilerimizden Murat Menteş'in yeni kitabı.Ve hatta kendisine imzalattığımız kitap.Murat Menteş'le iki kelam da olsa sohbet etmemize vesile kitap.
Dublörün Dilemması ve Korka ben varımla zekasına hayran olduğumuz Menteş yine her cümlesi ve iç içe geçen hikayeleriyle bu kitapta da döktürmüştür. Kapağıyla film çeviren cüneyt arkına ve şarkı söyleyen gencebaya selam çakılmıştır.kitabın adından olsa gerek ruhi mücerrete odaklanmışken sayfalar çevrildikçe civan kazanova almış başını gitmiştir. Tabi giderken bizi de bırakmamıştır. Arada özlü sözleriyle avni vav ben de burdayım demiştir.


--spoiler--
ölüm karşısında herkes acemidir;ben de öyleyim.
bastonunuzu şöyle alayım efendim.lüzum yok.bastonum beni seksi gösteriyor.
evlilik dediğin, kadına dırdır etme yetkisi,erkeğe de somurtma imtiyazı veren kutsal bağdır.
mevta mıntıkasında;striptiz kulübünde heyecan arayan jinekolog kadar umutsuzum.
sömürgeleştirilmiş bir ülkenin siyasi haritasını andıran ağlamaklı yüzü köşeli ve çizgilerle doluydu.
makyajını melekler yapmıştı besbelli.gözleri,deniz facialarına yol açabilecek mavilikteydi.ağzı,pırıl pırıl bir öpücük atölyesi.bu kadın şişelenmiş yıldırıma benziyordu.kainat güzeli seçilmediyse,adaylığını koymadığındandır.cazibe ve masumiyet onun bedeninde mükemmel bir kombinasyon oluşturuyordu.
dünya cennete çok benziyor,aksi takdirde sen burada olmazdın.
koluma gir,benimleyken müzeleri ücretsiz gezebilirsin mi diyeceğim.umut, gerçeklerle;umutsuzluk ise hayatla bağını gevşetiyor insanın.
suç,çoğu zaman duygularımızın en samimi ifadesidir.
bir insan acıdan delirdiğinde,diğerleri onun acısını değil,deliliğini görürler.
şimdi de duygularım göğsümün kemikten ızgarasında bayat bir karışık pizza gibi ısınıyordu.
bu dünyanın kuralları güzel kadınları bağlamaz.
sana aşık olmaya çalışıyorum.yardımcı olursan sevinirim.
istisnasız,tüm kadınlar müstesnalığı arzuluyor galiba.bu gidişle Fujer beni duygusal haraca bağlayacak.
kadın karar verene,erkek anlayana dek ömür bitiyor.
aşk,uyumlu çiftlere özgü bir şey değil.nefretle bu yüzden kolayca yer değiştirebiliyor zaten.
iki kişinin birbirini aynı yoğunlukta sevmesi imkansız.dolayısıyla aşkta acılar ve sevinçler hakkaniyetli paylaşılmaz.aşk adil değildi.
kentte meydan yoksa,demokrasi gelişmez.Kaldırımlar darsa,bireye saygı kıttır.Yapılar çok katlıysa,kanser yaygındır.Çünkü komşuluk ölmüştür.mimari bilmeden şehirli olunmaz.
eğer beni vaktiyle neden sevdiğini anlamaya çalışıyorsan,gerekçeleri bulduğunda sevgini kaybedebilirsin.niye?çünkü duygular izahlarla paketlenip etiketlendiklerinde ölürler.
--spoiler--
Korsan kitaplar konusunda pek bi realistim. Yani kitap piyasası ve gayri safi milli hasıla falan hesaplamaları yaptığımda aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor. Amaaan.
(bkz: hep korsan kitap alıyorum)
ilk defa bir kitabın korsanını bulamadığım için değil emek ve saygı kavramlarını gözettiğim için korsanını alamadım. Yani, bazı adamlar iyi iş yapar. Kırk yıllık korsancı da olsan, kıyamazsın. Bize böyle işlerle gelin.
(bkz: hediye olarak kabul edilir)
adam yazmış arkadaş. tek solukta okudum. okuyun, hediye alın birilerine bu kitabı.
ve kitapta en aklımda kalan en güzel söz bana göre ; Aşıklar pembe panjurlu evi aşıp, bir aşk şehri hayal etmeliler.
'' benim yaşımda aşk kimin kollarında ölmek istediğine kara vermektir, aslında her yaşta öyledir '' gibi muhteşem tespitleriyle son yıllarda yayınlanan güzel romanlardan birisi. giderek bitme noktasına gelen türk edebiyatına yeni bir soluk getirdiği muhakkak. murat menteş in kendine has üslubuyla otobanda giden bir otomobil hızında okunacak kitap bittikten sonra uzun bir süre etkisinde bırakıyor.
" Nuh Tufan ,geçen pazar günü piyangodan 100 milyon lira kazanmış ,doğru mu?"
"Evet ,doğru.Yalnız pazar değil pazartesiydi.Piyango değil tavlaydı.Ayrıca Nuh Tufan değil,ibrahim Kurban'dı.Ve 100 milyon değil ,100 liraydı.Bir de kazanmamış, kaybetmişti."
Üçüz üçkağıtçılar
"Dünya cennete çok benziyor , aksi taktirde sen burada olmazdın çünkü" birbirinden güzel tümceleri de içerisinde barındıran , biraz bilim kurgu , bolca aksiyon içerikli muhteşem bir Murat Menteş kitabı.
gün itibariyle fuardan aldığım, bir de yazar kişisi tarafından ismime imzalanana roman. hayatımda ilk kez imzalı bir kitabım oldu, imza sahibinin menteş olması da ayrı bir mutluluk tabi.
kitabı okurken kahkaha attım lan resmen büssürü yerde.
hüzünlendim sonra, fujer fuji'ye aşık oldum falan filan.
çoh eyi kitap, siktir edin aldanmayıngeri zekalı bok atıcılara, murat menteş candır, okuyun.
100 yaşlarındaki ruhi adındaki bir adamı ele alan bir kitap. yine yine yine çok güzel diğer menteş kitapları gibi.
100 yaşındaki adamı yazmak çok yaratıcı. çünkü; rutin olarak konuştuğumuz ve yaptığımız her şey bu adam için çok anlamsız.
örneğin; hapşurduktan sonra "çok yaşa demek",

-ıspanak da pişirse miydim?
ruhi: şu dünyada temel reisten bile fazla ıspanak yedim.

"şu dünyada elini öpeceğim hiçkimse yok." gibi.

tavsiye edilir efendim.
"Bazen kötüler, nadiren de iyiler kazanır. Çoğunlukla herkes kaybeder."

“Tamam, ölenle ölünmüyor. Lakin yaşayanla da yaşanılmıyor.”

"Hayatım bir film olsaydı, izlerken ya uyuya kalır ya da yarısında çıkardım."

"Aşk, gençlerin oynadığı fakat ihtiyarların bildiği bir oyundur."

gibi cümleleriyle beni hep benden alan murat menteş'in en sevdiğim kitabıdır.
--spoiler--

ikimiz de dalgınlaştık. çeyrek saatlik suskunluktan sonra avni vav yeni bir mevzu açtı: "allah'ı bu dünyada görmek ister misin ruhi bey?"

"kim istemez?!"

"bir yetim çocuğun başını okşa. o zaman, onun gözlerinde allah'ı görürsün. bir fakire yardım et. onun gözlerinde allah'ı görürsün. bir kediye yiyecek ve su ver. onun gözlerinde Allah'ı görürsün."

avni vav'a dikkatle baktım. Gözlerinde... "allahı ekber, allahu ekber!" öğle ezanı okunuyordu.

--spoiler--
Ozan'a bakarak taksiciye cevap verdim. "110 milyar insan öldü" dedim.

"Ne? yanlışın var birader, dünya nüfusu zaten 7 milyar?"

"Doğru. Tarih boyunca yaşayıp ölmüş insanların sayısı da 110 milyar."

"Çokmuş be! Demek ki toprağın altı üstünden daha kalabalık!?"

"Sizce bu ne anlama geliyor?"

"Nereden bileyim?"

"Kıyametin büyük kısmı koptu zaten."

Murat MENTEŞ
--spoiler--
dünyada bir cennet inşa edersen, ölümle cennete yatay geçiş yaparsın. asıl hayat cennettedir. demek ki dünyada mümkün olduğunca yaşatmaya bakmak gerek. fidan dik, kuş besle, evlat büyüt, umut ve sevinç aşıla... insanlar senin yanındayken kendilerini cennetteki gibi kınanmayan, yadırgamayan, dışlanmayan aksine ödüllendirilen, yüceltilen, hoşnut edilen, ikramda bulunulan konumunda, özgür hissederlerse sen, bulunduğun yeri cennete benzetmişsin demektir. cennetin inşaatında bir mühendis, mimar, usta, kalfa yada işçi olarak çalışıyorsun demektir. yok, eğer öldürürsen, yaşatmazsan, beslemezsen, yaşama azmi aşılamazsan, insanlar senin yanında kendilerini cehennemin dumanında boğuluyor gibi sıkıntılı, üzgün, baskılanmış, boyunduruk altında, kısıtlanmış, suçlu, mahcup, rahatsız, cezalandırılmış, mahrum... hissederlerse, sen cehennemini kurmuşsun demektir. zebanileşmişsin. burada kendi ellerinle inşa ettiğin cehennemden, öldüğün anda yatay geçişle ahret cehennemini boylarsın.
--spoiler--

mevta mıntıkasında;striptiz kulübünde heyecan arayan jinekolog kadar umutsuz olduğunu düşünen huysuz ihtiyarın yer yer güldüren hikayesi.
ilk bölümünü tam üç kere okuduğum kitap. bitecek diye korkuyorum.