bugün

--2 Aralık 2006--

daha önce hiç bir kızla öpüştün mü?

diye sorduğunda yalan söylemek istemedim. "evet" dedim. "Bir keresinde öpüşmüştüm, ama hatırlamıyorum bile çocuktum ve çocukça birşeydi".
ismi Bahardı, kavruk tenli bebek yüzlü, gamzeli, masmavi gözleri ve her zaman uzun kahverengi saçları vardı. boyu uzun ve zayıftı. benden önce hiç sevgilisi olmadığından daha önce kimseyle öpüşmediğine emindim yinede sordum:

-peki ya sen? sen biriyle öpüştün mü hiç?
-hayır...
-ama merak ediyorsun? derken lafımı kesti
-hayır, hiçte bile..
-dur bi sakin ol. merak ediyorsun insanlar ne anlıyor ağızlarını birbirlerinin ağızlarına dayayıp dudaklarını emmek ve dillerini yalamaktan değil mi?
-evet aynen öyle...
-birgün bizde öpüşücez. zamanı geldiğinde. benim ağzımdaki tükürüğü bile yutmaktan hoşlanacağın zaman geldiğinde..

daha teklifimi kabul edeli 2 hafta olmuştu ve o böyle bir zamanın geleceğini hiç sanmıyordu. beni sevdiğinden emindim ama sevilmek nedir henüz bilmiyordu. ailesi şehir dışında bir kasabada yaşıyordu ve hayatı boyunca babasından en ufak bir sevgi kelimesi duymamıştı, bazen de dayak yiyordu. Dersanenin ilk günü en arka sıraya oturmuş, eli sürekli suratında bizden gözündeki morluğu saklamaya çalışırken farkettim onu. O sıralar başka bir kıza karşılıksız aşıktım ama görür görmez o masum güzelliğine aşık olmuştum...

--6 şubat 2007--

-neden beni anlamak istemiyorsun Bahar?
-bana bahar dedin...
-özür dilerim.
-çıkmaya başladığımızdan beri ilk defa bana ismimle hitab ettin.
-evet kızınca öyle oldu, bir daha söylemem birtanem, ama n'olur sende beni anla sadece ileride benim görmem gereken yerlerinide gösteriyor elbisen.
-Seni çok kızdırmışım demekki...
-yaa.. n'olur ağlama, bak bana... birazdan yine güleceğiz, geçen beğendiğin o beyaz t-shirt varya onu alıcaz sana ve kavga sebebimiz olan şu aptal elbiseden kurtulacaksın. sonra sana caramio alıcam.
-ilk defa kavga ettik..
-(göz yaşlarını öperek) tamam bitti artık, hadi bak herkes bize bakıyor.

ilk kavgamızı 3 ay sonra etmiştik, ailemin maddi durumu iyi olduğundan sürekli ona hediyeler alıyordum. benimkisi takoz olmasına rağmen ona zamanının en güzel kameralı telefonun almıştım, üniversiteyi kazandığında görüşebilmemiz için laptop, doğum gününde gitar... Hiç çalmadı, çalamadı şarkı söylemek içinde sesi güzel değildi zaten...

Bir daha başkasını sevemem zanneder ya insan, ama bunu bir kere hisseder, hayallerinin başlangıcıdır ve son nefesine kadar onunla olacağını zanneder, bir kere inanır buna insan... işte benimkisi Bahar'dı...

Hergün onu benden alan saat 20:00 otobüsüne binesiye kadar beraberdik. Konuşacak hiç birşey kalmadığında seni seviyorum derdik gözlerimizle... Her gece ona ne kadar aşık olduğumu anlatan 6 sms'lik mesaj atardım, sabah uyandığında okuyup anlıkta olsa gülümsemesi için... Hayaller kurardım, hayallerimi yazardım ona; gezeceğimiz yerleri, evimizi, düzenimizi, çocuklarımızı, isimlerini, onu ne kadar mutlu edeceğimi yazardım, hiç bıkmayacağımı, ayrılmayacağımı yazardım...

--25 mart 2007--

-şuan ağladığıma bakma, aynı zamanda çokta mutluyum... ömrümün sonuna kadar seninim artık, seninim... benim kocamsın...
-ben... hayatım ben...

kelimeler tıkandı kaldı boğazımda, avuçlarımla şakaklarımdaki saçları yolarken ağlıyordum bende... ben seni hiç bırakamayacam diyecektim... üstünü giyindi, gelişigüzel saçlarını toplayıp ayakkabılarını giydi, hiç birşey söylemedi... yolda yürürken sadece önüne bakıyor gözyaşlarını bile silmiyordu. sonra ona çıkma teklifi ettiğim çamlık parkındaki banka oturduk yine.

-yaa ne kadar aptalım, neden devam etmedik? (gülerek)
-ben söyleyecektim ama üzgünsündür diye...
-pisliksin aşkım... yaa ben özel olmasını istiyordum, en azından özel olabilirdi, sonuna kadar yapsaydık keşke...

saat 19:22 idi ve vakit yok diye üzülüyordu... ya aklını kaçırmıştı, yada gerçekten bana güvendiği için, onunla evleneceğimden emin olduğu için hiç umrunda olmamıştı. ama 25 mart 2007 günü benim için ömrümün sonuna kadar omuzlarımda yük olarak taşıyacağım mahvettiğim bir hayatın başlangıcıydı ve bu yük hiç azalmayacaktı...

--2 Mart 2008--

-aşkım aç bakalım hediyeni, çok şaşıracaksın..
-du bakalım neymiş bu... bu ne yaa kitap gibi, kitap almadın dimi ilkokul çocuğu gibi...
-hayır tabiki hayatımın aşkı, okumuyorsun ki...
-vay neymiş bu...
-çevir sayfalarını..

çevirdim sayfaları... gözlerime inanamadım, her gece yazdığım mesajların uçup gitmediğine çok sevinmiştim. teklif ettiğim günden bu yana bütün mesajlarımı, gece yazdığım o güzel mesajları kendi el yazısıyla bir deftere yazmış.. bazı tarihlerin altına o gün yaşadığımız güzel şeyleri ve gittiğimiz yerleri yazmış.

22 Kasım 2006: bugün hayatımın en güzel günü, sen var ya birtanesiinnn çok teşekkür ederim.....

28 Ocak 2007: gözlerine bakmaktan sonra en güzel şey dudaklarını tatmakmış.....

17 şubat 2007: bebeğim bak anlaşalım evlendiğimizde haftanın "p" ile başlayan günlerinde sabah kahvaltılarını sen hazırlıyorsun diğer günler ben.....

3 Mart 2007: şimdi evlenince böylemi olacak? Hemen evlenmeliyiz aşkımmm!!! seninle uyumak uykuların en rahatıydı, o pürüzsüz tenine dokunmak, okşamak, koklamak...

"pürüzsüz ten" bu mesajı o defterden okuyan sadece ben olmayacaktım...

--7 temmuz 2008--

-aşkım babam ölmüş
-ne? şaka mı yapıyorsun?
-hayır aşkım şuan otogara gidiyorum, annemle beni izmir'den almaya gel çok kötüyüm.
-tamam sakin ol meleğim, gelirim...

babası ölse üzüleceğini biliyordum. geceleri telefonla konuşurken babasının annesini döverken seslerini duyardım bende ve nefret ettiğini söylerdi. keşke ölse bu adam, keşke ölsede kurtulsak derdi. ama ben, "öyle deme birgün ölürse üzülürsün diyordum". feci halde astımı vardı babasının, günde 1 paket sigara içmeye devam ediyordu ve para buldukça alkol alıyordu.

sorsalar bana bahar için ölürdüm bile, ama birini öldürür müsün deseler?

ölmeden bir ay önceydi; alkol alıp annesini bayıltasıya kadar dövmüştü, annesi baygın yatarken ayıltmaya çalıştığı sırada babası ayıltmak için isteyerek çaydalıktaki kaynar suyu annesinin üzerine boşaltmış, annesinin ve kendisinin vücudunda ikinci dereceden yanıklar oluşmuştu. ben ise çıldırmıştım... öyle bir adamın yaşamaya bile hakkı yoktu. bahar yaz okulu için annesiyle beraber muğladaydı, adam astımdı ve benim planım hazırdı; biber gazımda.

--ocak 2009--

(telefonda - gece)
-günün nasıl geçti hayatım?
-iyiydi aşkım, öğlen merve ile eve alışveriş yaptık sonrada okula gittim.. 15 dk önce geldim daha...
-ben yine kötü şeyler hissettim, bugün makyaj yapıp açık bir elbisemi giydin yoksa?
-hayır birtanem.
-o zaman neden böyleyim ben? biliyorsun beni hisliyim...
-Yok valla aşkım hiç birşey yapmadım.
-yani bugün derse gitmek yerine merve ile o şerefsiz sevgilisi, ayrıca 2 tane erkek ile alins cafede değildin? süslenip püslenmedin de?
...
-ya aşkım dur dinle sen kızma diye yalan söyledim.
...
-ya off ne var be, ne var oturmuşsam.. sadece oturduk sonrada geldim işte eve...
...
-sen kimsin ki bana karışıyorsun?

doğru ya ben kimim... ben mi çok aşırı korumacı oldum, yoksa sen mi üniversiteye başlayınca sapıttın... ben mi artık önünde bir zarın olmadığı için paranoyaklaştım, yoksa sana daha mı eğlenceli geldi disko bar hayatı...

--kasım 2009--

(1 aydır ayrıydık, telefonda)
-çok içmiştim, o gün hayatımda içmediğim kadar içtim sarhoş oldum ve oldu...
-ne oldu, yattınmı o herifle?
-evet. ama ben ona barış diye sarıldım.. kendimde değildim!

ogün hiç ağlamadım. yıllardır hiçe sayıp umursamadığım gururumu ilk defa benliğimde hissettim. artık geri dönüşü yoktu... olmamalıydı... olmadı ama. daha 2 hafta geçtikten sonra affettim onu. bu kızı çirkince yalanlarından sonra, bir aylık bir ayrılıktan sonra bile gidip başka erkeklerin altına girmesine rağmen hala seviyordum. yatağımda onun kokusu olmadan uyuyamazdım, onun o eşsiz pürüzsüz tenine dokunmadan, sarılmadan olmazdı... onu affetmemi sağlayacak birsürü kendimi kandıracağım şeyler düşündüm, onun suçu değildi, birisi onu içirip ilişkiye girmişti, belki de ilaç atmıştır, evet onun suçu yoktu...

--2 hafta sonra--

(mesaj çekiyorum)

-Bahar ben seni çok ama çok özledim, yatağımda koku olacaksa bu senin kokun olsun, dokunacağım ten sen ol istiyorum.. ne yaparsan yap bu değişmeyecek, hayatımın sonuna kadar yaşayacağım kişi senin olmanı istiyorum!
-pürüzsüz ten mi?
-evet hayatımın aşkı pürüzsüz tenin! seni çok seviyorum!!
-hahahahaha

(telefon ile arıyorum)

-alo?
-alo?
-söyle koçum...
-sen kimsin?
-remzi.
-bahar oradamı?
-pürüzsüz bir uykuda şuan hahaha!

-- 1 ay sonra--

yoldayım; plan hazır, gerekli ekipmanlarda...

-------------------------------------
okuyanlar için: (bkz: sevgilinin söylediği unutulmayan sözler/#9597599)

not: troll başlığı değildir lütfen okumadan eksilemeyin, söykü dergisi sayı 7 deri için yazdığım hikayedir.
bacaklarına dokunuş ömre bedel olan kızdır.
gülten, ayten, nurten gibi kızlardan biridir zahir.
1080lik mkv film gibidir.
Hikaye olanı dokunaklıdır.
Yüzü güzel ve memeleri de dolgunsa Evlenmek istediğim kişidir. Bunlar yalanasıdır ve sürdükleri kozmetik ürünleri nedeniyle güzel kokarlar.
hormonları çok tatlı çalışıyordur. güzel besleniyordur. mutludur. taliplisi çoktur ağlatır öyle diyeyim. daha kaprissiz bir yaşam için sivilceli siyah noktalı modellerimiz var .
dahil olduğum kız grubudur.
Zengindir.
adeta bir bulunmaz hint kumaşıdır. Muhtemelen zengin ve kıllarını aldırmıştır...