akıl hastalıklarının, ruhsal rahatsızlıkların, davranış bozukluklarının tedavi edilmesi ya da hafifletilmesi için davranışa, konuşmaya, dinlemeye yönelik tedavi türü.
türlü teknik ve yöntemlerle ruhsal sorunları azaltan, duygusal çatışmaları irdeleyen, sorun ve çatışmalardan kaynaklanan baskıyı, kaygıyı ve disforiyi azaltan, toplumsal uyumu ve ilişkileri arttıran psikolojik tedaviye denilmektedir.
genellikle halk arasında bu oluşuma dert dinleme seansı denilir. halbuki psikoterapi dert dinleme, nasihat etme demek değildir.
ayrıca ruhdeşme seansı olarak da adlandırılıp yararına inanılmaz. genellikle kişiyi eleştiren ve yargılayan bir tedavi biçimi gibi görülür. halbuki önyargıdan nasibini almış bir bakış açısından başka bu görüş bişey ihtiva etmez.
yapısına göre birkaç türü mevcuttur:
bireysel terapi
aile terapisi
psikodrama
oyun terapisi
grup terapisi gibi..

çok fazla tekniği vardır:
bilişsel-davranışçı model
psikanaliz
gestalt terapisi
danışan merkezli terapi
varoluşçu terapi v.b....

uygulayana (bkz: psikoterapist) denir.
Türkiye'de değeri ne zaman anlaşılacak diye merakla beklenen bir olgudur.
psikoterapi aklımızda meydana gelen aksaklıkları çözme tekniklerinin bütününe ve uygulamasına denir. Hastalık çelişkiyle doğar. Yani her çelişkili duruma düştüğümüzde hastalanırız. Bu şiddetli veya hafif bir çelişki olabilir. Sürekli takip eden ve kronikleşmiş bir çelişki olabilir. Yıllar boyunca süregelen çözemediğimiz çelişkilere duyarsızlaşabiliriz ve artık farkına varmaz oluruz. Bunun da aniden yaşanan mutsuzluklar, psikosomatik reaksiyonlar(vücutta ağrı,sızı, kaşıntı,vb) aracılığı ile farkına varırız. Her çelişkiye düştüğümüzde psikoterapiye gitmemiz gerekmeyebilir. Tıpkı her nezle olduğumuzda doktora gitmemize gerek olmaması gibi. Kendi savunma mekanizmalarımız ve tekniklerimizle bu çelişkinin üstesinden geliyoruzdur çünkü. Fakat bağışıklık sistemimiz yetmiyorsa doktora gidip ilaç almamız veya onun önerdiği bir tedavi uygulamamız gerektiği gibi, çelişkilerimizin üstesinden tek başımıza gelemediğimiz zaman da psikoterapi görmemiz gerekmektedir. Eğer görmez isek, bu çelişki hayatımızı tıkar ve gittikçe dallanıp budaklanan başka sorunları da beraberinde getirerek yaşam kalitemizi düşürmekten, hayatımızı yaşanmaz hale getirmeye kadar gidebilir. Tıpkı hafifçe sızlayan bir dişin ihmal edilmesi ve sonradan çekilecek kadar başımıza bela olması veya o dişin böbreklere varıncaya kadar vücudumuzdaki başka bölgelere de hasar verebilmesi gibi. Psikoloji bilmi, her insanın nasıl olması gerektiğini ve nasıl davranması gerektiğini içermez. Psikoloji insanın akıl sisteminin belli tekniklerle keşfedilerek nasıl daha rahat ve akıcı bir şekilde işleyebileceğini anlamayı ve uygulamayı içerir. Yani "ben mi psikoloğa gidecem o bana gelsin" veya "o benden iyi mi bilecek" gibi yorumlar aslında psikoloji biliminden bihaber olmanın sonuçlarıdır. Tıpkı bazı insanların "doktora gidip gidip kurcalatmayın kendinizi daha kötü olur, onlar da anlamıyo zaten" gibi sözler söylemesi gibi. Psikoterapist bize ne yapmamız gerektiğini söylemez. terapi boyunca teselli de etmek değildir amacı. Terapist, eğitimini gördüğü ve uzmanlaştığı soru teknikleriyle danışanın sorununu ve kökenini anlamaya çalışır. Sorun da, çözüm de danışandadır. Psikoterapistte değil. Psikoterapist sorularıyla ve bazı bedensel, hayalleme, canlandırma, psikodrama gibi tekniklerle yaşanılan sorunun çeşitli boyutlarını, baş etme alternatiflerini, kaynaklarını, sebeplerini ortaya çıkarmada yardımcı olur. Terapi beraber yürütülen bir çalışmadır. Bir teselli veya yatıştırma süreci değildir. Bir geyik konuşma ve içini dökme süreci de değildir. Avrupa yakasındaki gibi "hmmmm kocanızın durumu" diye elinde defteriyle gereksiz işler yapan adamların kasılarak oturduğu bir zırvalık da değildir, çünkü bunun senelerce süren eğitimi, uluslararası grup çalışmaları, gelişimi ve sürülerce farklı teknikleri vardır. Psikoterapiye sadece deliler gitmez. Terapi görmek için deli, sapık, kaçık, salak, vb olmak gerekmez. Kendini geliştirmek ve anlamak, dolayısıyla da daha verimli ve kolay yaşamak isteyen herkes terapi görebilir. Kendimizi ne kadar anlarsak ve tanırsak , o kadar rahat yaşarız. Kendimizi anlamamız ve tanımamız sanıldığı kadar kolay değildir. Çünkü insan beyni her gün binlerce bilgi depolar ve bu bilgiler birbirleriyle gece gündüz iletişim içindedir. Bizim yüzeyde bildiklerimiz ve düşündüklerimiz varolanın belli bir kısmıdır. Ülkemizdeki kavram kargaşalarını biraz olsun ayıklayabilmek için:

Psikolog: Psikoloji eğitimi görmüş kişidir. Ülkemizde terapi de yaparlar, ne var ki bunun için farklı bir eğitim gerekmektedir. ilaç veremez, buna yönelik eğitim almamıştır.

Psikoterapist: Psikoterapi eğitimi almış psikolog. Terapi yapabilmek için bunun eğitimini de almış olmak gerekir. ilaç veremez, bunun eğitimini almamıştır. Doktor değildir.

Psikiyatrist: Doktor. Hastalığa bağlı olarak semptom gidermeye veya hastalığı tedavi etmeye yönelik ilaç verir. Terapi eğitimi ayrıca görmemişse terapi yapamaz. Psikolojik danışmanlık yapmak için de eğer eğitimini almamışsa uygun değildir. Kendisi psikiyatrik rahatsızlıklara yönelik tıp eğitimi görmüş doktordur.

ilaç gerektirmeyen ruhsal rahatsızlıklar için malesef bir çok insan hemen psikiyatriste gider. bir çok psikiyatrist nedendir bilinmez, psikoterapi görmesi gereken bir danışanı ilaç verip yollar. Bir çok ruhsal sıkıntıda sakinleştirciler ve antidepresanlar sadece semptom giderirler. Yani grip olduğumuzda ağrı kesici alarak gribi tedavi etmememiz gibi. Ağrı kesici ile, gribin bir semptomu olan ağrıyı gideririz. Eğer gribin sebebi bakteri ise antibiyotik almamız gerekmektedir. Ruhsal rahatsızlıkların nedeni, kökeni anlşılmadan nasıl bir tedavi uygulanacağına karar vermek çok yanlış ve boşunadır. Yararından çok zararı olabilir.
PSiKOTERAPi

Toplumumuzda psikoterapi kültürü henüz daha tam olarak yerleşmediğinden, psikoterapist denilince hemen akla öğüt veren, sizin yerinize kararlar alan yada yaşamınızdaki kişileri düzeltmeniz için hazır öneriler dağıtan birisi anlaşılıyor.

Örneğin sorununu yazan bazı danışanlarım maillerinin sonuna şu cümleyi ekliyorlar''Ne yapmam lazım''
Genellikle bu tür sorulara verdiğim standart bir cevap ''Eğer aşamıyorsanız bir uzmana görünün'' Bu şekilde cevap vermemin nedeni netten psikoterapi yapılmasının imkansız oluşudur.

Sanılanın aksine psikoterapistler öğüt vermezler. Yaşamınızdaki olayları, kişileri düzeltmek gibi bir amaçları da yoktur. Psikoterapistin görevi yaşamınızın böyle karmaşık bir kördüğüme dönüşmesine neden olan hatalı kişilik örüntüsünü veya bilişsel yapıyı bulmak ve bunu size fark ettirerek yaşamınızda olumlu yönde kalıcı bir değişim başlatmanıza yardımcı olmaktır.

Psikoterapide danışanın anlattığı yaşadığı olayın önemi yoktur. Terapist anlatılan olaylardan ziyade, bu olayların danışan üzerindeki yansımalarıyla ilgilenir.Çünkü psikoterapi olaylarla değil olayların danışan üzerindeki duygusal ,bilişsel yada dinamik yansımaları ile ilgilenir.

Başka bir deyişle psikoterapide karşılıklı sıcak bir etkileşim gerekliklidir. Kelimelerin ötesinde kişilerin o kelimelere yüklediği duygular, anlam önemlidir.

Bir örnekle açıklamak gerekirse sevgilisinden ayrılmış bir danışan bize bu bilgiyi netten gönderdiğinde, biz onun sevgilisinden ayrıldığı bilgisini alırız. Ancak bu anlatım sırasındaki jest, mimik ve duyguları netten yazılan kelimelerden anlamak imkansızdır.Sanal alemin, sanal bir sohbetinden öteye gidemez yapılan konuşmalar.

Psikoterapiye dair bir başka yanlış anlaşılmada psikoterapinin insanları rahatlatan dinlendiren sonunda da terapistin ''sen aslansın yaparsın'' dediği bir süreç olduğu yolundaki inançtır.

Evet,terapi sonunda kişi böyle bir sonuca ulaşacaktır, ancak danışanı bu sonuca taşıyacak psikoterapi süreci, dikenli bir yol acı bir süreçtir. Yüzleşilmesi gereken bazı gerçekler vardır. Bugüne kadar hep kaçılmış, ihmal edilmiş, yok sayılmıştır bu gerçekler. Psikoterapi sürecinde ise belki de ilk kez danışan bu gerçeklerle yüzleşecek. Bu güne kadar söz hakkı tanımadığı duygularına kulak verecektir.Bu çok kolay gibi gözükse de sancılı bir süreçtir. Çünkü danışanın bu güne kadar ihmal ettiği duyguları bu güne kadar ihmal edilmenin hırçınlığı ile bilince yükseleceklerdir.

Danışan bu süreci terapistin desteği ile atlatabilir.Rahatlama ve yaşamının olumlu yönde değişmesi ise bundan sonra başlayacak bir süreçtir. Böyle bir sürecin sonunda danışan kendisini sadece iyi hissetmekle kalmaz. Yaşamında köklü değişikler başarmanın verdiği haklı gururu da yaşar.

ANALiTiK PSiKOTERAPi

Psikoterapilerin dayandığı üç temel ayak vardır.
Bunlardan birincisi evrensel teorik düzeydeki bilgilerdir. Bunlar dünyanın değişik yerlerinde değerli bilim insanları tarafından gerçekleştirilen, kaynaklara girmiş araştırmalardır. Bu araştırmalara rahatça ulaşılabilir.


ikincisi ise kültürel kodlarımızdır. Bu, evrensel bilgileri yaşadığımız topluma hatta toplum içerisindeki farklı sosyo- kültürel gruplara yedirmek suretiyle ortaya çıkar. Teorik düzeyde kitaplara girmiş bilgiler, eğer kültürel kodlarımızla yoğrulmamışsa, buna terapi demek mümkün değildir. Çünkü analitik yönelimli psikoterapilerde amaç kişide duygusal dalgalanmalar, heyecanlar yaratacak metaforların bulunması ve bunların işlenmesidir. insanlardaki kan bağı arttıkça bu metaforlardaki ortaklıkların da arttığı gözlemlenir.


Örn. kardeşler arasında bu metaforlar nerdeyse aynı iken kuzenlere bakıldığında bu ortaklığın azaldığını görürüz. Başka bir milletten birinde ise bu benzer metaforlar iyice azalır. Ancak bu az sayıdaki metafor, biz dünyanın neresine gidersek gidelim karşımıza çıkar ve hep aynı anlamları ifade eder. Bunlar evrensel sembollerdir. (Güneş, ay, 4 lü mandalalar vb.)
Psikoterapinin dayandığı üçüncü ayak ise psikoteraspistin kişiliğidir. Evrensel teorik düzlemdeki bilgileri kültürel kodlarla yoğuran terapist, bu bilgileri kendi kişilik özelliklerinede yedirmek zorundadır. Bu terapistin de kendini tanıma ve anlama süreci içerisine girmesini gerektirir.


Analitik yönelimli psikoterapinin en öneli özelliği dayandığı sağlam bir dünya görüşü, felsefe anlayışı ve insana bakışının olmasıdır. insanı doğadan kopuk bağımsız bir nesne olarak ele almaz biyolojik, kültürel, psikolojik bir evrimin sonucu olarak görür.


Psikoterapiler içerisinde insanı metaforik düzlemde derinliğine anlama çabasıdır analitik psikoterapi. Baştan kabulleri ve doğmaları reddederken, hiçbirisini inkar etmezl.Metaforlar her ne kadar teraziye gelmese de , Jung'un geliştirdiği tekniklerle sınırlıda olsa anlaşılabilmiştir. (Rüya analizleri,hipnoz, kelime çağrışım, kültürel projeksiyonlar)
Sağlık ve sevgi sizlerle olsun...

http://www.psikoterapist.org/psikoterapi/id3.htm
Terim psiko ve terapi formlarından oluşur ki,
psiko Yunanca psukhe (ruh, zihin), terapi ise
Yunanca therapeia (iyileştirme)'den türemiştir.*
ruhsal problemlerin,davranış bozukluklarının,depresyon vs rahatsızlıkların tedavi yöntemi ne kadar işe yarar tartışılır.
biri diğerinden daha problemli olan iki kişinin tedavisidir.
(bkz: sigmund freud)
Psikoterapi tavsiyede bulunmak değildir. Psikiyatra giden insanların hepsi sıkıntılarının derhal son bulmasını ister. Bu nedenle hızla derdini anlatmak ve birinci ya da ikinci seansın sonunda sorunuyla ilgili olarak acil çözüm getirecek tavsiyeler duymak ister. Oysa hiçbir hayat için hazır reçeteler yoktur. Psikoterapinin zorluğu da, çekiciliği de burada gizlidir aslında. Zordur çünkü herkes nev-i şahsına münhasır bir kişiliktir. Bu nedenle ona, onun hayat biçimi ve dünya görüşüne uygun bir çözüme ulaşmak gerekir ve bu da hiçbir kitapta yazmaz. Güzelliği de buradadır, çünkü bu anlamda psikoterapi nereye varacağını bilmediğiniz macera dolu bir yolculuktur.

Yetersizlik duygusu yüksek olan, kendisi terapiden geçmediği için kendi zayıf noktalarını iyi tanımayan terapistler tuzağa düşüp tavsiyede bulunabilirler. Oysa unutmamak gerekir ki, terapi her iyi dostun da yapabildiği gibi tavsiyede bulunmak olsaydı, bu kadar uzun süre boyunca ihtisas yapıp ardından psikoterapi eğitimi almaya gerek kalmazdı.

Psikoterapi danışanın hayatı ve ilişkileri konusundaki şikayetlerine hak verip onaylamak değildir. Terapinin dışında danışanın hayatı ve ilişkileri konusunda yorum yapmadan önce güvenilir bir terapötik ilişki kurabilmek, danışanın anlaşılıyor ve olduğu gibi kabul ediliyor duygusunu edinebilmesi için önemlidir.

Ama bütün terapi boyunca danışana yalnızca hak verip başkalarını ve hayatı suçlayarak kişinin ne büyük haksızlıklara uğramış olduğuyla ilgili birlikte dertlenmek ve üzülmek kimseye fayda sağlamaz. Olması gereken kişiye yaşadığı sorunlarda kendi payının ne olduğuyla ilgili empatik bir yüzleştirme yapabilmektir.

Psikoterapi hastaya kullandığı ilaçlarla ilgili bilgi vermek değildir. Bazı danışanlarımıza yaşadıkları depresyon ve / ya da anksiyete bozuklukları için belirli ilaçlar reçete edilir. Reçete edilen bu ilaçların etki mekanizması, olası yan etkileri, hangi semptomlara nasıl etki ettiği hakkında bilgi vermek her doktorun yapması gereken temel görevdir. Daha sonra her görüşmede yalnızca semptomların düzelip düzelmediği hakkında bilgi almak, bunun dışında bu ruhsal bozuklukların temelinde yatma olasılığı yüksek psikodinamikleri çalışmamak ciddi bir tıbbi hatadır.

Psikoterapi danışanın bütün yapıp ettiklerini, iki seansta annesiyle olan ilişkisine bağlayıp kişiyi annesine düşman etmek değildir. Temel bir psikoterapi eğitimi olmayan ama Freud külliyatından üç-beş kitap okuyan birçok psikiyatr, maalesef danışanın sorunlarını, çocuğuyla olan ilişkisini, işyerinde yaşadığı problemleri, anneyle olan ilişkideki aksaklıklara dayandırma eğilimindedir.

Hiçbirimizin annesi mükemmel değildi, o nedenle iyi sorguladığımızda herkesin annesiyle olan ilişkisinde bir ya da iki adet aktüel sorunlarla ilişkilendirilebilecek zorlu yaşantı bulunabilir. Ama bu yaşantıların erişkinlik hayatına da etki edebilmesi için belli bir şema oluşturacak yoğunluk ve sıklıkta yaşanmış olması gerekir. Yoksa annemizin bize her kızması, bizi haksız yere de olsa suçlaması, bizde ruhsal sıkıntılar yaratacak travmalara neden olmaz.

Psikoterapi mutluluğa açılan kapı hiç değildir. Günümüzün hiçbir bilimsel temele dayanmayan, terapi olduğunu iddia eden yönelimleri durmaksızın hayattan zevk almayı, hep mutlu olmayı, mutsuzluktan ve olumsuz duygulardan kaçmak için ne yapmamız gerektiğini vaaz eder.

Oysa hayatımızı anlamlı kılan en önemli şeylerden biri de mutsuzluk getiren yaşantıları olduğu gibi kabul ederek, onlardan kaçmaya çalışmadan yaşayabilmektir. Sorunların varlığına rağmen hayatımızı anlamlı kıldığını ya da kılacağını düşündüğümüz hedef ve amaçlarımıza ulaşabilmek için yapmamız gerekenleri hayata geçirmeye çabalamak kendilik değerimizi arttırmanın ve kendimizi iyi hissetmemizin en doğru yoludur. (Psikiyatr Alper Hasanoğlu, Radikal, 24.07.2011)
çok ilgi çekici yanları vardır. hakkında çok az şey biliyorum ama bu yönde büyük bir merak var içimde konuşmak, bilgi vermek isteyecek insanlarla karşılaşmak isterim açıkçası.
psikoterapi günümüzde henüz önemi ve gerekliliği anlaşılmamış bir olgudur. Kişi kendini kötü hissettiği anda psikiyatr'a gider ve derhal ilaç tedavisine başlanır. oysa ki eğer kişi benim kadar şanslı ise psikiyatrı sabırlı olup, ona bir ilaca değil konuşmaya ihtiyacı olduğunu söyler ve bir psikoterapiste yönlendirir.
Şöyle ki; psikoterapi çocukluğumuzda bir vaka sonucu anlam yükleyip bilinç altına attığımız olumsuz anıların yetişkinliğimizde benzer sahneyle karşılaştığımızda aniden ortaya çıkan rahatsızlıklarını çözer. Çocukken yaşadığımız o vakayı bulur, ve ona yüklediğimiz anlamı değiştirir.
Örneğin; çocukken daha 3-5 yaşındayken pazarda kayboldunuz, anneniz babanız yok. etraf kalabalık, çaresiz ve güvensizsiniz. bu olay küçük bir çocuk için büyük bir travmadır. ve annesi babasını gördüğünde o anlık ağlaması dursa da bilinçaltı zamanı geldiğinde tekrar güvenlik ve çaresizlik hissettiğinde onu tekrar ağlatacaktır. işte psikoterapi o anıyı bulup onu acı çeke çeke anlatmanızı ister. tıpkı pazarda olduğu gibi. yoksa zamanı geldiğinde her yalnız kalış bir uyaran olur ve güvensizlik duygusunu doğurur.

Psikoterapi asla öğüt vermek değildir. iyi hissetmek de değildir çoğu zaman. psikoterapide kötü olayları konuşur anlatır yorulursunuz, üzülürsünüz o anılara gömülürsünüz fakat bir hafta sonra o anıları hatırlamak artık acı vermez, etkilemez bile.

bazı çocuk tacizi vakaları ve daha büyük travmalar da sabırlı düzenli ve uzun bir süreç sonrasında bilinçaltından davranışlarımızı etkilemeyi bırakıp atmosfere karışır.

Sosyal fobi, panik atak ve depresyon için ilaç kullanılsa dahi psikoterapi olmazsa olmazdır.
Hekimin hastayı etkilemek için kullandığı psikolojik yöntemlerin bütünüdür.
https://fbcdn-sphotos-g-a...760287544_944216860_n.jpg
terapist-hasta frekansı tutturulduğunda,
hastalığa/probleme uygun terapi türü seçildiğinde,
kişiye doğru zamanda doğru teknikler uygulandığında ancak işe yarayan tedavi biçimidir.
terapistinizle güven ilişkisi kurmadıysanız ve size doğru zamanda doğru tekniği uygulamıyorsa boşa para veriyorsunuz demektir. mutlaka size bir şeyler katar tabi ama problemi kökünden çözmez ve siz de bunu paraları saçıp terapiyi bitirdikten sonra niye geçmedi hala diye düşündüğünüzde anlarsınız. *
edit: aşağıda bulunan giri, baştan sona bilgi içermektedir.
bilgi ihtiyacı bulunmayan ve psikoloji mi? ıyyy diyecekleri açmayacak konulardır.
bazen psikologlar sosyal ortamlarda takılır ve bu yöntemleri denek arar kendine.
bazen de biz kendimiz psikolog oluruz birbirimizin, yöntemi ise aşağıdakiler ile alakası bile yoktur. yerli malı usulü olan bizim yöntem henüz dünya literatürüne girmemiştir. girse dünya değişir.

(bkz: sosyal medyada psikanaliz yöntemleri)

bireylerin duygusal ve davranışsal sorunlarının çözümünü, ruh sağlıklarının geliştirilmesi ve korunmasını amaçlayan tekniklerin genel adıdır.

bütüncül psikoterapi: tüm psikoterapi tekniklerinin hangi hastaya ne zaman uygulanacağını ve bütünü izah etmeye yönelik bu terapi yöntemi farklı teknikleri entegre etmeyi sağlar. esneklik sağlayan bu model evrensel uygulamalar için de uygundur ve pratiktir.

dinamik psikoterapi: dinamik psikoterapi, yapıtaşı olarak freud'un klasik dürtü kuramı ve sonrasında da, ego psikolojisi, nesne ilişkileri, kendilik psikolojisi gibi diğer dinamik ekollerle devam etmiştir. bu ekoller; psikopatolojilerin temelinde kişinin 0-6 yaş arasındaki dönemde yaşadıklarının olduğunu savunur ve hipnoz, serbest çağrışım ve rüyalar yoluyla bunları irdeler.

bilişsel psikoterapi:bilginin işlenmesi sürecinde; temel kabullerdeki hatalardan kaynaklanan işlevi olmayan şematik kavramlar, zamanla olumsuz otomatik düşüncelere dönüşür. sonuçta ortaya çıkan düşünsel, duygulanım ve davranış bozukluklarının sağıtımı bilişsel psikoterapinin alanına girmektedir. kognitif terapi olarak da adlandırılmaktadır. şema terapisi, düşünsel duygulanımcı davranış terapisi de bilişsel terapiden kaynaklanmıştır

davranışçı psikoterapi: davranışta otomatik modelleme gibi öğrenmeler sonucunda ortaya çıkan bozukluklarda; duyarsızlaştırma, ödüllendirme gibi çeşitli teknikler yoluyla davranış değişikliği ya da davranışın frekansında azalma gibi sonuçlar sağlamaya yönelik terapilerdir.

bilişsel davranışçı: klinik uygulamalar ve gözlemler psikoterapi süreci içinde, bilişsel-davranışçı yöntemlerin bir arada kullanılmasının etkin sonuçlar ortaya çıkarttığını görgül olarak göstermektedir. günümüzde sıklıkla bu iki method bir arada kullanılmaktadır.

varoluşçu psikoterapi: varoluşçu psikoterapi de önemli olan şimdi ve burada kavramlarıdır. varoluşçular varolma yolunda kişinin en çok üzerinde durduğu 5 soruyu temel alarak bunlar yoluyla psikoterapiyi yapılandırmışlardır.

sistemik psikoterapi: palo alto'dan paul watzlawick ve arkadaşlarının 1970'lerde geliştirdiği, matematik sistem teorileri, iletişim teorileri ve aile dizin çalışmalarının temelini olşturduğu, 10-15 seans süreli ve bir ekip tarafından uygulanan psikoterapi yöntemidir.

geştalt psikoterapi: 1940'lı yıllarda fritz perls, laura perls ve paul goodman tarafından geliştirilmiş bir psikoterapi yaklaşımıdır. geştalt kelimesi almanca'da kendine özgü bir bütünlüğü olan şekil, örüntü anlamına gelmektedir. bu yaklaşım, her bireyin, doğuştan var olan potansiyellerini açığa çıkarabilme dürtüsüne sahip olduğu görüşünü benimser. bireyin kendi özelliklerini ve potansiyelini fark edip, buna sahip çıkabilmesini ve kendisini gerçekleştirmesini amaçlar.

psikoterapi uygulayıcıları,psikiyatrist ve klinik psikologlardır.
yarın görmeye başlayacağım tedavi. umarım hayatımda daha iyi şeyler olur ve biraz olsun nefes alırım.
temel felsefesi'nde telkinin yer aldığı, ruhsal sağaltım yöntemi. maalesef suistimale açıktır. günümüzde (bkz: bilişsel psikoterapi) oldukça yaygın kullanılmaya başlanmıştır, doğru ve yetkin kişiler tarafından uygulandığında kişi ciddi bir gelişme gösterir.
(bkz: tababet ve şuabatı sanatlarının tarzı icrasına dair kanun)
(bkz: ek madde 13)
Zihinsel ve duygusal sorunları olan kişilerle zihinsel ve duygusal bağlantı kurularak yürütülen tedavi etme bilim ve sanatıdır.
insanı olgunlaştıran, kendisini bulmasına yardımcı olan, özgürleştiren uzun süreç. ama terapist seçimi önemli.

keşke devlet diyanete o kadar para ayıracağına ihtiyacı olan insanlar için bu konuda elini taşın altına koysa, maddi bir çözüm ya da yardım sunsa. devletteki psikiyatristler makineye dönüşmüş, 10 dk dinleyip ilacı yazıp yolluyor. Devlette psikoloğa kısa süre aralıklarıyla gidebilmek içinse kırk takla atmak lazım.
viktor e. frankl'nin bu konuda enfes bir kitabı var.

depresyon kıskacında olan kardeşlerimiz için altın değerinde bir kitap.

(bkz: hayatın anlamı ve psikoterapi)
toplumun bilinçlendirilmesi gereken en önemli detaylardan bir tanesi.
bugün yaşadığınız bir olayın size kötü hissettirmesinin sebebinin aslında geçmişinizde bir yerlerde bilinçaltınıza kötü anılar olarak kaydedilen olaylardan kaynaklandığını öğrendiğiniz ve bir psikiyatrist eşliğinde konuşarak bu kötü anıları olumlama yöntemidir.
Psikoterapi, bireylerin duygusal, davranışsal ve bilişsel sorunlarını ele almak için kullanılan bir tedavi yöntemidir. Psikoterapinin önemi, aşağıdaki nedenlerle açıklanabilir:

* Psikoterapi, ruhsal sağlık sorunlarının tedavisinde etkilidir. Depresyon, kaygı, travma sonrası stres bozukluğu, yeme bozuklukları, madde bağımlılığı gibi çeşitli ruhsal sağlık sorunlarının tedavisinde psikoterapi etkili bir yöntemdir. Psikoterapi, bu sorunların semptomlarını azaltmaya, kişinin işlevselliğini artırmaya ve yaşam kalitesini iyileştirmeye yardımcı olur.

* Psikoterapi, kişisel gelişimi destekler. Psikoterapi, bireylerin kendileri hakkında daha fazla bilgi edinmelerine, ilişkilerini geliştirmelerine, başa çıkma becerilerini geliştirmelerine ve daha mutlu ve tatmin edici bir yaşam sürmelerine yardımcı olur. Psikoterapi sayesinde bireyler, kendileri hakkında daha fazla farkındalık kazanır, ilişkilerinde daha başarılı olur, başa çıkma becerilerini geliştirir ve daha anlamlı bir yaşam sürebilirler.

* Psikoterapi, yaşam kalitesini artırır. Psikoterapi, bireylerin duygusal, fiziksel ve sosyal yaşamlarında olumlu değişiklikler yaşamalarına yardımcı olur. Psikoterapi sayesinde bireyler, daha sağlıklı ilişkiler kurabilir, daha üretken olabilir ve daha anlamlı bir yaşam sürebilirler.