bugün

Yirminci yüzyılının ikinci yarısının Ted Hughes ile birlikte en önemli şairi sayılan ingiliz şair, romancı, caz eleştirmeni. artan bir incelikle sıradan insanların taşradaki gündelik yaşantılarını, derinliğine ayrıntılı bir biçemde dile getiren gösterişsiz geleneğin temsilcilerindendir.
ingiliz şair, romancı, caz eleştirmeni Philip Arthur Larkin 9 Ağustos 1922'de Coventry'de doğdu, 2 Aralık 1985'te Hull'da öldü. Coventry'de King Henry VIII Okulu'nda, Oxford Üniversitesi'nde St. John's College'de öğrenim gördü. Wellington Halk Kütüphanesi, Belfast Queen's Üniversitesi ve Leicester Üniversite Kütüphanelerinde kitaplık müdürlüğü yaptı. 1955 yılında ölümüne dek görev yapacağı Hull Üniversitesi kitaplığının başına getirildi. Yirminci yüzyılının ikinci yarısının Ted Hughes ile birlikte en önemli şairi sayılan Philip Larkin artan bir incelikle sıradan insanların taşradaki gündelik yaşantılarını, derinliğine ayrıntılı bir biçemde dile getiren gösterişsiz geleneğin temsilcilerindendir.
*
Artık ayrılmak gerek, sevdiğim; ne yıkıcı,
Ne de acı gelsin bu bize. Eskiden
Pek çok ay ışığı vardı, pek çok kendimize acıma;
Bitirelim bunu burda; çünkü gün
Hiç böyle yiğitçe dolaşmadı gökyüzünde,
Yürekler hiç böyle susamadı özgürlüğe,
Dünyaları yıkmaya, ormanları yakmaya.
Tutamayız bunları, biz şimdi kabuklar gibiyiz
Tohumların büyüdüğünü gören bir başka iyiliğe.

Böyle olmasaydı, diyeceğiz; böyle söylenir hep.
Ama çözülsün daha iyi yaşamlarımız birbirinden,
Kendini rüzgârlara bırakmış, ışıklarla ıslak,
Rotaları çizili iki koca gemi, nasıl kopup
Uzaklaşırlarsa el sallayıp bir limandan,
El sallayıp nasıl kaybolurlarsa gözden.

philip larkin
2. dünya savaşı sonrası dünyaya gelmiş ingiliz şair.

şöyle bir şiirii vardır:

söyleyecek bir şey yok

uluslar için, ayrık otları denli cılız
göçebe kavimler için, kayalar arasında
kısa boylu, asık suratlı kabilelerde
ve habis parke taşları gibi kenetli ailelerde
fabrika şehirlerindeki karanlık sabahlarda
ağır ağır ölmektir hayat.

ve tüm ellerindeki
yaratma ya da kutsama
sevgi ya da para ölçme yolları
ağır ağır ölmek yollarıdır

mızrakla domuz avlayarak veya
bahçede çay partileri vererek geçen bir gün
tanık iskemlesinde veya
doğum masasındaki saatler
hep ağır ağır ilerler ölüme doğru

ve kimine bunu söylemek
hiçbir şey demez, kimine de
hiçbir şey bırakmaz söyleyecek.
sıçarlar insanın ağzına anasıyla babası
belki istemeden, ama sıçarlar yine de:
aktarırlar ona tüm kendi kusurlarını
ve salt onun için eklerler bir iki tane de

ama onların da vaktiyle ağzına sıçmışlardı
eski moda şapka ve paltolar içinde budalalar
kah olan yarı yumuşak, yarı çatık kaşlı
kah da kopartan korkunç kargalar

kuşaktan kuşağa geçer mutsuzluk
derinleşir bir kıta sahanlığı gibi:
çık git elinden geldiğince çabuk
ve sakın ha sen çocuk yapma e mi?