bugün

üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.
özledin, içtin, ağladın, güldü...n, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
"peki o ne yaptı" deme. herkes kendinden sorumludur aşkta.
sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.
bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? hayatı ıskalama lüksün yok senin.
onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
her zamanki gibi yaşayacaksın sen.
"acılara tutunarak" yaşamayı öğreneli çok oldu.
hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.
sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....
epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.
kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?
kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.
yine içeceksin rakını balığın yanında.
üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun asolan yürektir.
yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.
sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.
elbet bitecek güneşe hasret günler.
ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini..
nazım hikmet ran