bugün

işsizlikle doğru orantılıdır.
Çok da takmayacağım bi durum. Genelde param olur ve hemen biter. Ama aç kalmam açıkta kalmam. Çünkü kötü gün dostlarım vardır. Önemli olan para birktirebilmek değil, iyi arkadaş biriktirebilmek...
Bir monopoly oyunundaki oyuncularla sadece, "oyun bitince her şey kutuya geri döner."
(bkz: zeitgeist)
sen de birşeyler yesene aşkım?
ben tokum ya yedim de geldim.
yaşamayanın tam anlamıyla anlamayacağı durum. gerçekten çok kötü. "tok acın halinde anlamaz" lafındaki gibi...
Kronik hastalığım.
"Zengin arabasını dağdan aşırır, züğürt düz ovada yolunu şaşırır" demiş atalarımız.
en büyük sıkıntılardan.
Öncelikle çoğu öğrencinin yaşadığı, insanlığın genel sorunu haline gelmiş durum.
Dertlerimin ana kaynagi.
Son günlerde kronikleşti.
bazılarının ay'dan arsa satarak kurtuldukları illet. oğlum biraz yaratıcı olun şöyle. dünyada harcanmak için çırpınan bok gibi para var.
zamandan bağımsız düşünüldüğünde pek de önemli değildir parasızlık. zaman riyakarlığın ve ayrılığın lehine ilerliyorsa o zaman parasız olduğuna tükürürsün.
ankara'da evsiz olduğum dönemlerden biriydi. eş dost yardımıyla birilerinin evinde sığıntı olarak yaşıyordum. sığıntı olarak kaldığım evlerde zorunlu deprem sigortasını yaptırmamış ailelerin yaşadığı dramı yaşıyordum resmen. halim tam anlamıyla buydu. `https://www.youtube.com/watch?v=cw-snicpius +uludağ sözlük video ya eklensin` ev sahibi uyuduğum odanın önünden geçtiğinde başımı yorganın altına gömüyordum, valizime bakıp ne olacak nasıl çözülecek bu durum diye düşünüyordum. günler geçiyordu ve ben bu durumdan kurtulamıyordum. sonunda ev sahibi, kız arkadaşım gelecek evde bir başka erkeğin yaşamasını istemiyorum dedi ve nazikçe siktiri çekti şahsıma. dakikasında pılımı pırtımı topladım ve yollara düştüm. hayatımı idame ettirmeye yetecek kadar param olduğundan dolmuşa binmek gibi bir şımarıklık yapamazdım. elimde bavulum bahçelievler'den kızılay'a yürümeye başladım. anıtkabir'in önünde bavulumun tekerlekleri şarampole yuvarlanınca şahsıma çekilen siktiri bavuluma yönlendirdim.
günlük besin ihtiyacımı bir ankara simidi üzerinden karşılayabilecek kadar param vardı ve ben bir aylık simit paramı bir bavula veremezdim. tekerleksiz de olsa bavulumu kızılay'a sürükleyerek ulaştırdım. arkadaşım bana sığınabileceğim yeni bir ev bulmuştu. bunu kutlamak için iki simit birden aldım ve afiyetle yedim. enerjim ve neşem yerine gelmişti. hava kararmadan sığınacağım eve ulaştım. evde yalnızca asık suratlı bir iran kedisi yaşıyordu ve faturalar ödenmediğinden evin elektrikleri yoktu. ortalıkta ışıldak gibi dolaşan bir çift kedi gözünü takip ederken uyuyakaldım. sonraki gün evden çıkmam gerektiği söylendi ve yine tekerleksiz bavulumla yollara düştüm. bu kez arkadaşım sığınacak bir yer de bulamamıştı üstelik. sokakta sabahlayacak kadar kalın kıyafetlerim yoktu yanımda ve ne yapacağımı bilmez bir haldeydim. düşünceler arasında savrulurken telefonum çaldı ve düzce'deki arkadaşımla konuştuk. durumu anlatır anlatmaz yol paramı karşılayıp beni düzce'ye aldırdı. düşünceler arasında savrulmaktan kurtulmuştum ama utangaçlıkla minnet duygusu arasında mekik dokuyordum bu kez. düzce'ye gitmeden önce ankara'da bana yardımcı olan arkadaşıma valizimi bıraktım ve bir poşete üç beş parça t-shirt katlayıp aşti'ye gittim. düzce'de geçirdiğim şahane birkaç günden sonra ankara'ya dönmenin zamanı gelmişti. sevgilim bolu'da yaşıyordu ve düzce'ye kadar gelmişken onu görmeden ankara'ya geçmek olmazdı. servetimin büyük bir kısmını düzce-bolu otobüsüne verip sevdiceğimin yanına ulaşmıştım. tekeri kırık bavul, evsiz oluşum, yaşadığım rezillik umrumda değildi. uğruna yaşadığım insanı az sonra görecektim dahası o'nu kollarımın arasına alacaktım. işinden çıkmış ve o zorlu yokuşu tırmanırken eski bir binanın dibinde rastlaştık. bolu'daki mahalle baskısından bahsedip sarılmamamı söyledi, haklıydı. yürüdük. yanındayken elini tutamamanın tekerlekleri kırık ağır bir bavulu sürüklemekten daha zor olduğunu farkettim. gece ankara'ya döneceğimden önce bilet işini hallettik. o'nu bir saat daha fazla görebilmek için 00.30'daki otobüse bilet almak yerine 04.30'daki otobüse bilet kestim. yürüdük ve bir kafeye oturduk. sıcak davranmıyordu hissediyordum. ters bir şeyler vardı farkediyordum ama yine de sevgilimin yanındaydım, keyfimi bozmamak için daha geçerli bir nedenim olamazdı. gülümsedim. ayrılık saatimizin çok daha öncesinden kalkmak istedi, kesinlikle bir sorun vardı artık emindim. yine de yanından gülümseyerek ayrıldım ve parmak arası terliklerim, şortum ve ince t-shirt'ümle yaklaşık 3 kilometrelik otogar yolunu yürüdüm. sabah 04.30'a kadar otogarın soğuk metal banklarına kıvrıldım. ankara'ya döndüm ve kısa bir süre sonra ayrılık mesajını telefonumda gördüm. nedeni bana karşı bir şey hissetmiyor olmasıydı. peki ama bana karşı hissizleşmesinin nedeni neydi? çok sonradan öğrendim ki o'nu görmeye gittiğim gün üzerimdeki t-shirt lekeli ve kırışıkmış, üstelik ayağımda terlikler varmış, dahası elimde kıyafetlerimin bulunduğu bir poşet varmış. kırık bir bavul tekerleği pahasına satılıyormuş insanların hayatı, öğrendim.
Sevgilinizin bile sizinle alay etmesidir...
Özellikle erkeklerin büyük imtihanı.. Kadınlar için de önemli bir sorun lakin, erkekler için daha bir önem arz eden bir konu.. Parası yok diye sevgilisiyle dalga geçen kızların da ağzına s.çasım geldi.. insan sevdiği adama kıyamaz ya..
öğrenciysen öğrenilmiş çaresizlik, mezunsan utanç sebebi. çünkü aylaklıktır sebebi ortada bir zaruret yoksa.

öğrenciyken de aslanlar gibi çalışan insanlar var. helal olsun, denecek bir şey yok.

ama o okul uzayınca kötü oluyor, kötü.

bir de parasızlık akla hayale gelmeyecek çözümler ürettirir.

mesela gsf okuyorsundur, kara kalem portre falan yaparsın para karşılığı... ne bileyim alanınla ilgili elinden freelance işler falan getirmeye çalışırsın.

genelde haklı olarak sıçılır. kolay değildir bu işler. çünkü insanlar sefil sefilliğiyle kalsın, zengin daha zengin olsun ister. bu bir gerçektir.

en alttan başlamayı denersin alaylı düşman olur lan bu benim ekmeğimi elimden alır diye. bir yerde de haklıdır ama iş terbiyesizliğe döndü mü bir de eğitimliyken kapanır kapı, muhtemelen sen kapatırsın.

bizim memlekette bu işler tuhaf. tecrübe kazan öyle gel kafasında herkes.

ama part time yapılabilen işler hamburgercilik, anketörlük, bir yerden para bulup eğitimini alabildiysen baristalık falan...

parasızlık aslında insanlık onuruna aykırıdır ama kimisi onursuzdur, kimisi de mecburen içine ağlayıp işler yoluna girince zalimleşir ve her şey böyle yürür işte.

çünkü açken kimse aç mısın birader diye sormaz, sen söyledin mi de tehdit unsuru olursun.

halbuki istediğin sevdiğin kıza karşı başın dik durmaktır, 3 kuruş kenara atmaktır, aç yaşamamaktır, kontür almaktır... yaşamana şans tanınmasıdır.

parasızlık tanrının yarattığı tanrı tanımazlıktır.

tanrı vardır ve ordadır ama düşman kazanmak için iyi bir sebebe ihtiyacı olmuştur belki veya sadece sınamak istemiştir veya sadece öyledir işte.

insanlığını kaybetmeye başlarsın. yanarsın intikam hayalleriyle. en çok da iyi yaşayarak ve başarılı olarak. ama kinlenirsin, kendini tutamazsın.

parasızlık kurtlar sofrasında olduğunu ve öylece bekledikçe sofranın misafiri değil de ana yemeği olduğunu anlamaktır.

boşa harcadığın her saniye omuzlarına yük olarak dönecektir ve ayaklarından kalbine kadar her şeyini kaybetmiş hissetmene sebep olacaktır.

ve kurtların aslında en yakınların olduğunu, elini ayağını önce onların kapacağını farkedeceksin.
istetediklerini yapamamaya, hayatini yasayanlara hem imrenerek bakmaya neden olur. hatta bazen sizi ac birakir.
benim için; düzenliçalışmaya başladıkça dahada çok olmaya başlayan durum aylık hesaplama yapıyorum eksik çıkıyor fazlası çıkmıyor nasıl iş anlayabilmiş değilim.
doğduğumdan beri alışmaya çalıştığım maddi durum maaşı cumartesi aldım cebimde 100 kağıt kaldı bu ne perhiz bu ne lahana turşusu anlayamıyorum.
Gözlerim doldu ya la.
Zordur efenim efet.
Girilen kafedeki fiyatları görünce telefonla konuşuyormuş gibi yapıp tamam anne hemen geliyorum dedirtir ve koşarak ordan çıkmanıza neden olur.
askerde çektim bu durumu. hatırlayınca bile duygulanıyor insan.
fm 2015'te altınordu ile düşmeme savaşı vereceğim sezonun öncesinde canımı çok sıkan durum , allah fakirliğin belasını versin
yiğidin cebinde harçlık yok ise
aslı bülbül olsa dili lal olur
der sümmanı.
bir dar koridorda manevra yapmak var bir de genişçe bir alanda.

Böyle bir şey işte..