bugün

memleketimden insan manzaraları. bir millet kavgaya bu kadar mı yatkın olur aga? olurmuş. anlatayım da asidiniz kaçmasın.

yer; otogar. zaman; askerlerin birliklerine teslim olmaları gereken 4 zaman diliminden biri. otogara akın akın asker ve asker yakınları gelmekte, arabaların camlarından coşkulu ve kafası güzel insanların ağzından "asker gidecek geri gelecek" nidaları çıkmakta. birkaç arabanın şoför tarafındaki camdan dahi sarkan gördüm anasını satiym. artık ne içtilerse? aynından istiyorum.

aynı firmadan yola çıkacak 2 asker adayının yakınları aynı anda bağırışıyorlar; "en büyük asker bizim asker". giderek desibeller artıyor ve bir grup öbür grubun sesini bastırıyor. bunun üzerine diğer grup daha barbarlaşıp daha yüksek sesle bağrıyor "en büyük asker bizim asker" diye. olayların seyri bu doğrultuda ilerliyor. ancak..

çarşı'ya ait desibel rekorunun kırıldığı bu yağmurlu akşamda taraflar arasında yavaştan gerginlik başlıyor ve gruplara ait cevval delikanlı gençler birbirlerine kabarmaya başlıyor;

- en büyük asker bizim asker!!
+ hayır ulan en büyük asker bizim asker!!
- en asker bizim asker!
+ en büyük asker başka büyük yok!!!

sürtüşme kavgaya dönüyor ve taraflar birbirine tekme-tokat allah ne verdiyse girişiyor, kavga çıkıyor. lakin askere gidecek olanlar bu kavgaya karışmıyor. onlar arka tarafta birbirlerine etraftan duydukları tembihleri aktarıp, ertesi gün başlayacakları askerlik maratonu ile ilgili yardımcı olmaya çalışıyorlar.

etrafta bulunan vatandaşlar kavga eden grubu biraz zorlanmalarına rağmen ayırıyorlar. "asker yakınısınız, hiç yakışıyor mu?" gibi uyuşturucu etkisi olan sözlerle kediye çeviriyorlar demin ki barbar conanları.

vakit geliyor ve askerler yola çıkıyor. sabaha varıyorlar ve nizamiyeye girince asıl büyük olan neymiş öğreniyorlar.
kışlaya teslim olduğunda patates soyar iken uzaktan ve yakından anlam veremeden anlamsız kavga olduğunu anlamak...
arda turan ve özer hurmacı aynı gün askere giderse çıkacak muhtemel kavgadır.