bugün

'montaigne denemeler var mı' diye bir soru yönelttim bir kaç aydır mudavimi olduğum ikinci el kitapçıda ki küpeli sahafa 'var' , dedi 'şurda bir yerde olacaktı...' rafların arasında ilerlemeye başladı, bense amerikan filmlerinde öndeki arabayı izleyen taksi gibi izledim sahafı, raflardan birinin önünde durdu, gözlerini kısarak alt raflara bakmaya başladığında yanına yanaştım;

+ işte burada 5 farklı basımı varmış, özellikle aradığın bir yayın evi yada çeviri var mı?
- aradığım yok ama düzgün bir çeviri olsun, yazıların da puntosu çok küçük olmazsa iyi olur.
+ *bu ikisinin çevirisi iyidir.

dedikten sonra kitapları bana bırakıp kendisi dar raflar arasında ki gizli geçitlerden geçerek kitaplıkların arasından çıktı. elimde ikisi de aynı kişinin çevirisi olan kitaplara bakmaya başladım, bir tanesinin puntosu mükemmel ama kitap sayfa düzeni kötü * bir tanesinin sayfa düzeni güzel olmasına karşın puntosu ufaktı, kararsız kaldım zira ikisi de gözümü bir derece yorardı...

iki kitabı da karıştırmaya yer yer bir-iki satır okumaya başladığımda kitapçıya benle geldiğini anlık olarak unuttuğum, kitaplarla arası pek olmayan arkadaşımın yanımda belirdiğini fark ettim, lafa girdi;

* buldun mu aradığın kitabı hacı?
- buldum da *şu ikisi arasında kaldım bunun* puntosu iyi ama sayfa düzeni kötü, bunun da puntosu kötü sayfa düzeni iyi, hangisini alsam ki?
* ben şu siyah beyaz kapaklı olanı milletin elinde görüyorum hacı o daha popüler, onu al bence.

'karı kız götürürüz rusça öğreneceğim hacı' diyen arkadaş grubunun arasında 'ben de dostoyevski'yi ana dilinden okumak için rusça öğreneceğim' diyen adam kadar ortamla alakasız hissettim kendimi, ikimizden birisi ortamdan birhaberdi ya arkadaşım ya ben??

***

nasıl bir toplum olmuştuk biz, yapılan ufak suçlarda kitap okuma cezası diye bir ceza vardı, insanlara kitap okumak ceza olarak veriliyor daha da kötüsü toplumda durumu böyle algılıyordu...

nasıl bir toplum olmuştuk biz, kendimiz kitap okumadığımız için toplu taşıma araçlarında kitap okuyan herkese 'ukala, hava atmaya çalışıyor' diye bakıyorduk eee 'kişi kendinden yola çıkarak tespit yapar' demişler ne yapsın herkesi kendisi gibi sanarmış...

nasıl bir toplum olmuştuk biz, kitap almaya gittiğimizde daha popüler olan kitapları almaya, onları elimizde taşımaya çalışıyorduk. kitap okumak bir gereksinim değil kolumuza taktığımız pahalı saat misali otorite aracıydı bizim için...

***

- ??!! hımm düşündüm de puntosu iyi olanı alayım ben gözümü daha az yorar...

diyerek daha az popüler olanı aldım, arkadaşın suratı düştü lakin sahaf gülümsüyordu, sanırım arkadaşımdı ortamla alakasız olan, sanırım oydu şu an kitapçıda ortama uyum sağlayamayan kişi fakat beş dakika sonra uyumsuz kontenjanını ben dolduracaktım, ben olacaktım sahaftan çıkıp kalabalığa karıştığımız anda topluma-ortama uyum sağlayamayan kişi...
(bkz: Forever alone)
http://ulu.so/uh8tfy
daima etrafa göz gezdiren bireydir.
(bkz: asosyal insan)
Ortama uyum sağlamayan kişi de olabilir. Kendinden ödün vermez, neyse o dur.
ortamında anasını ..... kişidir.
yalnızca starbuck ve türevleri yerlerde kitap okumaktan zevk olan kişidir. kitapların değerini değil fiyatını bilen kişilerdir.
bencildir, hep topu çeviren ben olayım der.
büyük ihtimalle batak oynamayı bilmeyen kişidir.
küçükken de annesiyle oturmaya gittiğinde yarım saat olmadan 'hadi gidelim' e başlayan kişidir.
neden buradayız sanıyorsun?