bugün

top sakallı insanların ordu evlerine alınmaması durumudur.

dayımın oğlu, sağlık problemleri yaşadığı bir yaz tatilim esnasında zeytinburnu'ndan, kuzenimi almam gerekmişti. dayım ile buluşup askeri sınırların içerisine girmiştik ve yengemle kuzenimi beklediğimiz sırada "kahvaltı" yapmamış olmam, bir dayı olan dayımı rahatsız etmişti. maksadımız sadece yemek yemekti ve orduevi, bu iş için oldukça müsait görünüyordu. tam orduevine girip de boş bir masaya yöneldiğimiz esnada "komutanım" diyen bir ses kendisini yineleyip duruyordu ardımızda. döndüğüm anda askerle(garibim, erbaş ile) burun buruna geldim ve "komutanım, sakalla burada duramazsınız." dedi. "doğru" dedim ve çok sevdiğim sakallarımı, kıçı kırık bir kahvaltı uğruna kesmek pek de çekici gelmiyordu o zamanlar(yaş 18-19 daha)...

derken ordu evinin hemen karşısında bir büfe(askeri büfe) çarptı gözüme ve dayıma "boşver" dedim. büfeden birer okkalı hamburger çekeriz, yanına da meşrubat, sonra da ağacın altında oturup yeriz pekala... öyle de yaptık nihayetinde.

aradan yaklaşık 5-6 sene geçmiş ve bugün "orduevlerine müslümanların alınmaması" diyen insanlara şahit oluyorum. kaldı ki kimse, kimsenin "nasıl" inandığını dışarıdan bakarak tespit edemez. sadece belli bir "kılık-kıyafet" kabulü durumu vardır ve buna uyarsan o mekana girersin, uymazsan o mekana giremezsin hepsi budur. yoksa ki kimse senin inancınla ilgili farklı fanteziler kurmuyor. kendi payıma yaşadığım olayda gidip de lavaboda sakal traşımı olsaydım kimse bana "sen müslümansın arkadaşım, giremezsin" diyemezdi. kaldı ki geçmiş dönem sarıgazi'deki havacılara ait orduevi'nde de başörtülü asker eşleri, pekala girip çıkabilir durumdaydı(sene 1999-2002 arasında bizzat şahidim buna). sonradan işte ne oldu, nasıl olduysa fişleme sırası bizde düşünceli kutuplar çıkageldi ve köroğlu'nun deyimi ile mertlik bozuldu...

el akıl, el fikir, el mantık ya hu...