bugün

Özellikle lise yıllarında bu başlığın hayata yansımasını yaşadık. Onu gördükçe kalbinin üşüdüğünü hissedersin. O'nu kalbinin battaniyesi olmasını istersin. Ama o iki cümle çıkamaz dudaklarının arasından. Çünkü söylesen biliyorsun ki cevabı belli. Hayır diyecek. O lanet olası, o seni başka biri yapan kişi biz arkadaşız diyecek, kalbine kramplar girecek, toprağın altına girmek isteyeceksin, ağlamak isteyeceksin, sigara içmiyorsan başlayacaksın, başlatacak o. Ve yıllar geçecek bitecek ve sen hala onu içinde yaşıyor olacaksın ve bakacaksın, o başka yerde sen başka yerde. Ve kimi görsen ona benzeteceksin. Yavaş yavaş unutmaya başlayacaksın birinden hoşlanmaya başlayacaksın, biraz düşüneceksin ve farkına varacaksın ki hoşlandığın kızda bile o'ndan izler var. Evet sırf bu izler, sahte bir hoşlantının içinde olduğunu farkettirecek sana. Ne kadar unutmaya çalışırsan çalış, o iz orada duracak. Bu bir büyü ve bozulmayacak. Aşk; bıkılmayandır. Her şeyden bıkılabilir ama aşktan... hayır.
insan isterse oldurur ama oldurmamamızın sebebi yaşadığımız hayal kırıklıkları ve o insana olan inancımızı kaybetmiş olmamızdır. Çektiğimiz acıların sebebi ise o insan değildir yine yaşadığımız hayal kırıklığıdır, gerçek sandığımız bir olayın rüya çıkmasıdır. Kısacası bir çocuğun orjinal sandığı oyuncağın oyunun en mutlu anında elinde kırılmasıdır. Çocuk zaten orijinal oyuncak istiyordur, sahte oyuncağı değil, o yüzden o oyuncağı o kırmış olsa bile yapıştırmasının bir anlamı yoktur. Oyuncak orijinal olsaydı hemen kırılmazdı. Bu sayede çocuk rüyadan uyanmış oldu. işte Benim olamayan aşkım tam olarak buydu. Kırık ve sahte Oyuncağımı salon hanımefendisi rolü oynayan ahlaksız bir sokak kızına verdim, birbirlerine çok yakışırlar diye.