bugün
- alınan en güzel iltifat14
- kızımın kiminle yatıp kalktığıyla ilgilenmezdim9
- şehirler arası aşk yaşamak8
- arkadaşlar sizden bir şey rica edebilir miyim13
- sabah aç karnına içilen bira12
- ağaç gövdesi gibi bacakları olan kadın11
- sözlük kızından gelin olmaz13
- ayça tilki10
- 170 boyunda olduğum için hep reddedildim22
- vatandaşlık farkı alan otel21
- sözlükte ateist gibi takılan yahudiler9
- cumaya gidenlerin çok azalması16
- bik bik'in balona binmesi34
- anın görüntüsü13
- 1 m dolara bu bebeğe sertçe tokat atar mısınız11
- bir kadının yemek ısmarlaması14
- ideal duş alma sıklığı14
- türkiyede çok abartılan arabalar8
- futbolcu ismiyle nick almak10
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi15
- icardi190524
- artificialintelligence15
- icardi1905 silik olsun kampanyası17
- kız mı erkek mi belli olmayan yazarlar8
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması14
- icardiyi tokat manyağı yapmak12
- yol bitimindeki kuytu mekan8
- suriyeliler suriye'ye dönsün9
- erkeğe ne hediye alınır31
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız17
- uzağı göremeyen insan10
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım18
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı15
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel8
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
bu iftiraya atsız ata'nın kendi kaleminden cevabı.
--spoiler--
21 Temmuz 1944 Cuma günü ilk sorgum yapılırken Kâzım Alöç vasiyetnamemdeki şeceremi mevzuubahs ederek: Siz dördüncü göbek babanızı bilmiyorsunuz ama biz tahkik edip öğrendik demiş ve kimmiş? diye vâki olan sualime de Tabiî bir Türk köylüsü diye cevap vermişti. 22 Temmuz 1944 Cumartesi günü yapılan ikinci sorgumda dördüncü göbek babamın Rum olduğunu, çünkü Pontustan göçerek Midi köyüne geldiğini söylemiş, bu malûmatın nereden elde edildiği hakkındaki sualime de mütehassıslara yaptırılan inceleme ile diye cevap vermiş fakat bu hayâli mütehassısların kimler olduğunu bildirmemişti. Aynı gün zevcemin yine vasiyetnamede bulunan şeceresini mevzubahis ederek onun da tahkik edildiğini ve doğru çıktığını, Reha hakkında yapılan incelemede de Rehanın Berberî ırkından olduğunu tespit ettiklerini ve Berberîliğin uzak değil, ikinci atadan geldiğini söylemişti. 7 Eylül 1944te okuduğu son tahkikat kararında ise Rumluğu biraz daha yaklaştırarak dördüncü göbek babamdan üçüncü göbeğe indiriyor ve dedemin babası için dönme olduğu mervî Ahmet diyor. Bu kadar mühim ve tarihi bir dâvâda bir savcının rivayetlerle değil, riyazi katiyetlerle söz söylemesi icap ederdi. Duruşma sırasında, Midi köyünde yaşayan doksan yaşındaki ihtiyarın (ki Kâzımın mütehassıs dediği adam herhâlde bu olacak) sözlerine atfen bu rivayetin çıktığını itiraf eden savcının biraz içtimaiya bilgisi olsaydı bir soyadının ancak uzun bir zamanda teşekkül edeceğini, bir dönmenin veya oğlunun Çiftçioğlu diye bir soyadı alamayacağını kestirirdi. Biraz Türkiye coğrafyası bilseydi başka yerlerden Gümüşhane vilâyetine bir muhaceret değil, toprağı verimsiz ve taşlık olan Gümüşhane vilâyetinde dışarıya doğru göç olduğunu bilirdi. Biraz istatistik yıllıklarını karıştırmış, eski ihsâî malûmata bakmış olsaydı Türkiyenin 63 vilâyeti arasında yüzde hesabiyle Türklerin en kalabalık olduğu vilâyetin Gümüşhane olduğunu görürdü. Tarih ve etnolojiye biraz vukufu olsaydı Gümüşhane vilâyetinin Bayındır Türkleriyle dolduğunu, Fatih Sultan Mehmedin de buraya Amasyadan bir yığın Türk getirdiğini hatırlatırdı. Hepsinden sarf-ı nazar biraz mantıkî düşünebilseydi Karadeniz kıyılarında balıkçılık eden Rumların Zıgana Dağlarını aşarak Dorula gelip çiftçilik yapmayacaklarını, sahil ahalisinin daima sahillere hicret ettiğini düşünebilirdi. Bütün bunlardan sonra beni bütün psikolojimle tanımak iddiasında bulunan Kâzım beni cidden tanısaydı, eserlerimi okusaydı bende bir dönme torununun psikolojisi bulunmadığını idrak ederdi. Dönme psikolojisinin nasıl olduğunu Kâzım Alöç çok iyi bilir. Nihayet şunu da hatırlatmak isterim ki bugün Midi köyünde yaşadığı iddia olunan doksan yaşındaki ihtiyar, hakikaten mevcutsa, benim ne dördüncü ne de üçüncü göbek babamı görüp tanımış olamaz. Babamın ve dedemin malûm olan doğum yıllarına göre bu, imkânsız bir fantezidir. Mahkemeyi bir de karışık rakamlarla yormamak için bu hesapları göstermekten vazgeçiyorum. Çünkü diğer delillerim her yerde olduğu gibi burada da bir iftiraya uğramış olduğumu kâfi miktarda ispat etmektedir.
Şimdi: Eski atamın ilk önce Türk, ikinci seferde Rum, üçüncü seferde rivayete göre dönme olduğunu söyleyen, yani bir meseleyi üç seferde üç ayrı şekilde ortaya atan Kâzımın sözlerinden hangisi doğrudur? Ve biz onun sözlerinden hangisine inanıp hangisine inanmayacağız nasıl kestiririz? Belli ki bu iftira benim ırkçılık prensibimi çürütmek için ortaya atılmıştır. Fakat çürütülemez. Farzımuhâl benim, ana ve baba tarafımdan bütün ecdadım gayr-ı Türk olsa bile yine bununla ırkçılık ülküsü çürütülemez. Çünkü îlmi hakikatler ve tarihi zaruretler, şahısların hususi durumuna bağlı olarak değildir. Eğer ben hâlis Türk değilsem ırkçılık dâvâsını gütmem hem samimi olduğumu, hem de bu dâvânın haklı ve kuvvetli olduğunu gösterir. Çünkü ırkçılık ülküsünün zaferinde şahsi hiçbir kazancım yoktur.
--spoiler--
--spoiler--
21 Temmuz 1944 Cuma günü ilk sorgum yapılırken Kâzım Alöç vasiyetnamemdeki şeceremi mevzuubahs ederek: Siz dördüncü göbek babanızı bilmiyorsunuz ama biz tahkik edip öğrendik demiş ve kimmiş? diye vâki olan sualime de Tabiî bir Türk köylüsü diye cevap vermişti. 22 Temmuz 1944 Cumartesi günü yapılan ikinci sorgumda dördüncü göbek babamın Rum olduğunu, çünkü Pontustan göçerek Midi köyüne geldiğini söylemiş, bu malûmatın nereden elde edildiği hakkındaki sualime de mütehassıslara yaptırılan inceleme ile diye cevap vermiş fakat bu hayâli mütehassısların kimler olduğunu bildirmemişti. Aynı gün zevcemin yine vasiyetnamede bulunan şeceresini mevzubahis ederek onun da tahkik edildiğini ve doğru çıktığını, Reha hakkında yapılan incelemede de Rehanın Berberî ırkından olduğunu tespit ettiklerini ve Berberîliğin uzak değil, ikinci atadan geldiğini söylemişti. 7 Eylül 1944te okuduğu son tahkikat kararında ise Rumluğu biraz daha yaklaştırarak dördüncü göbek babamdan üçüncü göbeğe indiriyor ve dedemin babası için dönme olduğu mervî Ahmet diyor. Bu kadar mühim ve tarihi bir dâvâda bir savcının rivayetlerle değil, riyazi katiyetlerle söz söylemesi icap ederdi. Duruşma sırasında, Midi köyünde yaşayan doksan yaşındaki ihtiyarın (ki Kâzımın mütehassıs dediği adam herhâlde bu olacak) sözlerine atfen bu rivayetin çıktığını itiraf eden savcının biraz içtimaiya bilgisi olsaydı bir soyadının ancak uzun bir zamanda teşekkül edeceğini, bir dönmenin veya oğlunun Çiftçioğlu diye bir soyadı alamayacağını kestirirdi. Biraz Türkiye coğrafyası bilseydi başka yerlerden Gümüşhane vilâyetine bir muhaceret değil, toprağı verimsiz ve taşlık olan Gümüşhane vilâyetinde dışarıya doğru göç olduğunu bilirdi. Biraz istatistik yıllıklarını karıştırmış, eski ihsâî malûmata bakmış olsaydı Türkiyenin 63 vilâyeti arasında yüzde hesabiyle Türklerin en kalabalık olduğu vilâyetin Gümüşhane olduğunu görürdü. Tarih ve etnolojiye biraz vukufu olsaydı Gümüşhane vilâyetinin Bayındır Türkleriyle dolduğunu, Fatih Sultan Mehmedin de buraya Amasyadan bir yığın Türk getirdiğini hatırlatırdı. Hepsinden sarf-ı nazar biraz mantıkî düşünebilseydi Karadeniz kıyılarında balıkçılık eden Rumların Zıgana Dağlarını aşarak Dorula gelip çiftçilik yapmayacaklarını, sahil ahalisinin daima sahillere hicret ettiğini düşünebilirdi. Bütün bunlardan sonra beni bütün psikolojimle tanımak iddiasında bulunan Kâzım beni cidden tanısaydı, eserlerimi okusaydı bende bir dönme torununun psikolojisi bulunmadığını idrak ederdi. Dönme psikolojisinin nasıl olduğunu Kâzım Alöç çok iyi bilir. Nihayet şunu da hatırlatmak isterim ki bugün Midi köyünde yaşadığı iddia olunan doksan yaşındaki ihtiyar, hakikaten mevcutsa, benim ne dördüncü ne de üçüncü göbek babamı görüp tanımış olamaz. Babamın ve dedemin malûm olan doğum yıllarına göre bu, imkânsız bir fantezidir. Mahkemeyi bir de karışık rakamlarla yormamak için bu hesapları göstermekten vazgeçiyorum. Çünkü diğer delillerim her yerde olduğu gibi burada da bir iftiraya uğramış olduğumu kâfi miktarda ispat etmektedir.
Şimdi: Eski atamın ilk önce Türk, ikinci seferde Rum, üçüncü seferde rivayete göre dönme olduğunu söyleyen, yani bir meseleyi üç seferde üç ayrı şekilde ortaya atan Kâzımın sözlerinden hangisi doğrudur? Ve biz onun sözlerinden hangisine inanıp hangisine inanmayacağız nasıl kestiririz? Belli ki bu iftira benim ırkçılık prensibimi çürütmek için ortaya atılmıştır. Fakat çürütülemez. Farzımuhâl benim, ana ve baba tarafımdan bütün ecdadım gayr-ı Türk olsa bile yine bununla ırkçılık ülküsü çürütülemez. Çünkü îlmi hakikatler ve tarihi zaruretler, şahısların hususi durumuna bağlı olarak değildir. Eğer ben hâlis Türk değilsem ırkçılık dâvâsını gütmem hem samimi olduğumu, hem de bu dâvânın haklı ve kuvvetli olduğunu gösterir. Çünkü ırkçılık ülküsünün zaferinde şahsi hiçbir kazancım yoktur.
--spoiler--
güncel Önemli Başlıklar