rasim karaktersizinin en az kendi kadar karaktersiz eşi. ama tam saksoluktur.
hoşuma giden bayandır.
Nedense bana çok itici gelmektedir. Karşısında ki kişiyi sürekli küçümser şekilde bakış atar.
igrenc antipatik kadin. az önce bin kere kürt kelimesini kullandi. sanki kürtler bu ülkenin vatandasi degilmis gibi.
bu şahıs hakkında ne desem küfür olacak en iyisi yazmayayım .
Konuşmaları bazılarına batan hanfendi.
sesi kapatınca çok seksi görünebilen kadın.
bacaklarını cesurca sergileyen muhafazakar parti şakşakçısı. aşırı rüküş kişilik.

üstün gazetecilik performansıyla boğaz'da yalı almış.
https://www.youtube.com/watch?v=MoX9biCfdFo.
kadın gibi kadındır. cehapeliler çekemez.
Kocası Rasim Ozan Kütahyalı ile birlikte bizlere " Nasıl insan olmamalıyız? " diye ders olsun diye yaratılmış gibilerdir...
eşiyle tencere kapak muhteşem ikili olmuş adından bahsettiren kişi.
kocası travestilerle takılan kadındır. göt kıllarına sorsak kadın gibi kadın.

(bkz: bu terste bir işlik var)
akp nin zengin ettiği yazar -havuz çalışanı-.
rasim ozan kütahyalı karısıdır.
ANSIZIN , BiRDENBiRE, VAKiTSiZ.

http://ismininanlamine.co...an-isminin-anlami-ne-918/
hiç sevmem ben bu insanı düne kadar hdp'ye ne methiyeler düzüyordu unutmadım .
''rok'la her şey yolunda mı cınım?'' diye soru sormak istediğim kadın. cidden, rok'un bir otel odasında başka biriyle çekildiği viskili fotoğrafından sonra akıbetini merak ediyorum. nolur birileri anlatsııınnn.
bugün doğum günüymüş hediyesini gönderelim.

http://www.diken.com.tr/s...-new-yorkta-yargilanacak/
hakkında yorum yapmanın, tanım yapmanın bile abes olacağı iktidar yazarıdır. muhtemelen kendisinin muadilleri gibi bunlar gidip yerine tam tersi görüşlerde bir iktidar gelse bile bugünkü misyonunu aynen gelecek olan iktidar için devam ettirecektir..

o değilde mehmet tezkan mıydı neydi o diğer gazetecinin ismi o diğer 3 maaşlı yazarın yanında ( alçı, selvi bir de o kabataş yalancısı ) hükümet ile alakalı bir yanlışları söylemeye başladığında girdiği şekiller akşamlarımın neşesi oluyor yazmadan geçemeyeceğim. adamlar ( uzun veya küçük enişte ) aleni olarak sokağa inip birilerini öldürse veya açık açık tecavüz etse kameralar canlı yayın yaparken hem de bu kadın gene de savunacakmış gibi geliyor yaptıkları ve yapacakları her şeyi. para sen nelere kadirsin..
Planet tv miydi neydi en son orda yemek yapıyordu bu ablamız. Ununu eleğini tencereye, siyasi kimliğini de askıya asmıştı.
Bugün nihat genç tarafından dehşet bir ayara maruz kalmıştır. Aynı durumda olsam intihar eder veya ülkeyi terk ederdim. Zaten birgün mutlaka yapacaklar ülkeyi terk edecekler çünkü ateşlerin ortasında kalmak istemeyecekler. Emin olun. Bunlar akrep bile olamaz akrep kendini sokar kendi zehriyle kendini öldürür bunların zehri hep başkasına.

Gerçekler çok acı değil mi nagihan alçı?

Bundan sonraki satırlar nihat genç e aittir.

Nazlı Ilıcak tutuklanınca aklıma niyeyse ekranda Ergenekon ve Balyoz’a karşı meydan muharebesini birlikte diz dize omuz omuza verdikleri Nagehan Alçı geldi.

Takke çoktan düştü. Artık görünen kel mi başka bir şey mi bilemem.

Balyoz Ergenekon ve ODA TV operasyonlarında ekranlarda yıllarca (yıllarca-yıllarca-yıllarca) çıkıp iddialar var efendim daha alınmayanlar var daha dışarıda kalanlar var, diye ablasıyla birlikte gestapo yayınları yapan Nagehan Alçı.

Ne yapıyordu o günlerde Nagehan Alçı, bugün küfrettiği darbe savcılarının odalarına kadar gidip Nazlı ablasıyla birlikte ‘bilgileniyordu’.

Sonra fetöcü darbe savcılarının direktifleriyle ekranda masum gazetecilerin tutuklanmalarını emrediyorlardı.

Ne yapıyordu Nazlı ablasıyla Nagehan Alçı, Türk Ordusu Amerikan ajanı fetöcü savcılar tarafından tasfiye edilirken, o savcıların odalarından aldığı direktiflerle, bugünkü işgal savaşını hazırlayan hain tasfiyeye nezaret ediyorlardı.

işte gafletleri ve kullanılmalarıyla Türkiye bir savaş yaşadı, peki şimdi utanıyorlar mı, hayır!

Kardeşlerim en hafif deyimiyle bu ‘edepsizleri’ bir kenara bırakalım, dersimize çalışalım.

Anlamlı bir hayat için zenginlik ve şöhret değil ‘kişilik’ önemlidir..

Uygarlığımız ‘kişilik’ üzerine kuruludur, ağa patron aşiret kavim geçmiş uygarlıkta kaldı..

Kişilik kaybının yerini hiç kimse servetle dolduramaz, mesela, Nagehan Alçı şöyle mi düşünür, bütün öngörülerim yanlış çıktı, darbeci işgalci cemaat savcılarının odalarına kadar gitmekle hainlik ettim, ama sonunda bir küçük yalım ve bir ekranlarda öküz gibi haydaaaaa diye ünlenmiş kocam ve iki küçük sevimli kızım oldu.

Kişiliğini kaybeden kendisiyle irtibatını keser, artık bir daha kendisi olamaz.

Şöhret güzeldir ancak ‘maske düşürücüdür’.

Şayet şöhret her şeydir derseniz, inanın, muhteşem bir özgürlük bulursunuz, Kenya Milli Parkı savanlarındaki gergedanların özgürlüğüdür bu.

Bu gergedanlar iki ton ağırlığında ama beyinleri tenis topu kadardır ve hepsi kuyruk sokumundan .ötü kaptırırken dünyadan habersiz otlamanın iştahıyla şehvetiyle meşgulduler.

iktidar ilişkileri tehlikelidir, kendinizi geniş bir savanda otlarken buldukça duyargalarınız sağırlaşır, hatta, ona buna boynuzla hücuma geçersiniz, ama kime boynuzla hücuma geçiyorum bilemezsiniz.

Bir zaman sonra ‘ben kimim’ dediğinizde bu soruyu kendine soracak ‘ben’ kalmaz ortada.

Kendinize Demirelci Tayipçi dersiniz iktidar değiştikçe güçler dengeler değiştikçe sizin de patronunuz değişir ama ortada ‘ben’ kalmaz.

Hadi şimdi ortada bir kişilik bir ben’iniz kalmışsa kendinize bir soru sormaya cesaret edin!

Mesela son yedi yılda ben ne yaptım deyin!

Bakalım beyniniz son yedi yılın uzun gecelerinde ekranlarda yediğiniz haltları cemaatci savcıların odalarındaki anıları bakalım bulup getirebilecek mi?

Bulamaz, çünkü beyin sizden bağımsız adamın dibidir, sizi utandırmak istemez, baskılar, bu utanç dolu anıları size servis etmez!

Bellek, size rağmen, bu rezile kokuşmuş deponun kapısını açmaz!

Bunun adı ‘geçmişi kaybetmektir’, sizler cemaat odalarında savcılarla bir şeyler yaptınız ama beyniniz şimdi yaşadığınız o anıları kaydetmemiş..

Çünkü beyniniz sizin acı çekmenizi istemiyor, iki küçük sevimli kızınız haydaaaa diye ünlenmiş kocanız ve küçük cep yalınızla mutlu olmanızı istiyor.

Düşkün ve mantığını kaybetmiş insanlara bugünlerde vurmak acziyet olabilir, ama yeni yetişen gençliğe de ibreti alem bir şeyler göstermek lazım, mesela ben çocukken sağlık müzeleri vardı, frengiyle burnu ağzı oraları buraları düşmüş insanların frengili suratları..

Bu ibreti alem günlerinde bu frengili suratları teşhir etmek medyanın yazarların görevidir. Cemaat soruşturmalarında kandırılmış yirmi yaşındaki zavallı köylü çocuklarını tutuklanırken sevinmek hiç değil.

Bir insan geriye dönüp bakmalı, onurlu bir hayatım mı oldu?

Yoksa ortalığı manipüle edip onun bunun yanlış bilgilerinin tetikçiliğini yapıp masum kariyer ve liyakat sahibi insanları yedi yıl kodeslerde yatırılmasına vesile mi oldum, diye sorar..

Bu soruları bir insana ‘iç sesi’ sorar.

Tabii bu soruları ‘onurlu insanlar’ sorar!

Bakın kardeşlerim, Anadolu’nun yaşadığı Müslümanlık, ahlakı hayatıyla yaşıyordu, şöyle, bir adam temiz ahlağı gereği ona buna yardım eder ama bunu bir kimseye söylemez, kimseye de siz de yardım edin diye söylenmez.. Kendi eylemi kendi hayatıyla ahlağı yaşar..

Bir de yardımsever ahlaklı bir hayatları yoktur ama herkese yardım etmesini ağzıyla söyler, vaazcılar gibi nutukçular gibi günümüz islamcılar’ı gibi.

Yani ahlak için söz değil ‘hayatın’ ‘eylemin’ kendisidir bize yakışan.

Yoksa dünyanın vaaz veren papazları ve güzel söz söyleyen edebiyatçıları aynı zamanda dünyanın en büyük ahlakçı önderleri olurdu.

Kendileri yapmayıp başkalarına akıl yön fikir verenler kendi frengi suratlarının farkında değildir.

Çocuklarını severken frengi suratlarını görmezler, dondurma yalarken frengili suratlarını görmezler, savcıların odalarında frengili suratları akıllarına gelmez.

Yani ahlak diye yaptıkları şudur, onlara bir şey söylenmiş onlar da çıkarları gereği o sözü başkalarına yönlendirmekte kullanmış, sonuç ülke iç savaşa sürüklenmiş ama bu ablaların cepleri parayla dolmuş..

iç sesleri ve vicdanlarıyla bir ahlaki çatışmaları olsaydı, bir ahlakları olurdu ve o ahlakın da bir kişilik tarihi olurdu.

Şimdi geriye dönüp bu rezil utanmaz kişilik tarihlerini niçin hatırlasınlar ki?

Son yedi yıla geriye geriye giden bir tren olsa da gitsek, o trenin penceresinden bakıversek, cemaat savcılarının odalarında neler yaptıklarına, kimleri neden içeri atın talimatlarını aldıklarına, sonra geceler boyu (yıllarca-yıllarca-yıllarca) ekranlardan gestapo subayları gibi sinirle öfkeyle bağırıp tutuklama emirleri vermelerini, o geriye giden trenin penceresinden ah çekerek milletçe seyretsek.

Şayet normal bir beyin ‘hurdaya’ dönmemişse geriye giden bir tren bulur ve ardında bıraktığı gaflet ve ihanetlere de bakabilir..

Ancak çöplükteki eski marka cep telefonları, kırılmıştır, elinize alsanız da o cep telefonuyla bir zamanlar yapılmış konuşmaları duyamazsınız. Kimle konuştu, ne konuştu, o ne aşklar o ne buluşmalar, artık bulamazsınız.

Hurdalıktaki o cep telefonu, kırık işe yaramaz bir cep telefonudur.

O kırık cep telefonu bir zamanlar Atatürk’e hakaret ediyor, Türk Ordusunun şerefli subaylarına hakaret ediyor, ve öfkeyle ekranlarda alikıran başkesen gibi talimatlar veriyor, ah, hiçbiri duyulmuyor artık..

Ama o kırık plastik eski marka telefon parçası içinden ‘cip’i çıkartıp bir yenisine takabilirsiniz..

Takın ablacığım takın, her dönem yeni marka bir telefon bulup takın..

Takın takmasına da insan soruyor ‘kişilik’ denilen şey ‘takılıp’ çıkartılan bir şey mi?

Ve cemaatin dersanelerine muhtaç kalmış on yaşında on iki yaşındaki o masum yoksul köylü çocuklarını düşünün, cemaat dersanelerine alındıkları on-iki yaşında bir kişilikleri yoktu.

Kişilikleri gelişmeden beyinleri yıkanmış bu çocuklara bugün hangi insanlık değerini ve hesabını soralım!

Keşke o oniki yaşında yoksulluklarıyla kandırılmış o çocukların da kişiliklerini takıp çıkartacak kadar ikinci bir şansları olsaydı.

Bugün kodese hain işgalci diye içeri tıkılan bu yoksul çocukların Nagehan Alçı’dan tek farkları, yaşadıkları bu hayatta, kişiliklerini takıp çıkartacak bir zaman imkan fırsat bulamayışlarıdır.

Tehlike bu yüzden geçmemiştir, uygarlığımızdan yazan çizen herkes sorumludur, ve bu uygarlık en küçük ferdine en uzaktaki en zavallı insanına kadar ‘kişilik’ geliştirebilecek bir sosyal bölüşüm dünyası kurabilmeyi başarabilirse, işgale karşı milletçe ancak o zaman durabiliriz.
Tehlike bu yüzden geçmemiştir ve Nagehan Alçılar gibi yüzlerce kişiliksiz model ekranlarda gazetelerde her yerde cirit atmaktadır.

Nihat Genç
Ne yaptıysa yalı uğruna yapangillerden bir jurnalist.
Nazlı ve elif shafak ablaları gibi.
Hepsinin Sonu büyük abla nazlı ılıcak gibi olur umarım.
yaşına göre güzel kadındır he..
istanbul erkek lisesinin ardından boğaziçi siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler mezunudur..
baba avukat, ana kimya mühendisi..
oportunist bir arkadaş mı diyelim ne diyelim bilemiyorum..
lakin akşam gazetesinde fln takılması olayın sadece para olmadığını da göstermektedir bana kalırsa..
işin özü, mezuniyetinden sonra yaptığı tercihler çok daha farklı olabilecekken, yaptığı seçimlerden seküler görünümlü yobaz olduğu sonucuna varılabilir..
at izinin it izine karıştığı memlekette esasen her bok olabilir bu kadın..

neyse sonuçta güzel kadın ya siktir edin gerisini..
Dört gözle gözaltına alınmasını beklediğim CIA faktörü.