bugün

ilgi çekici hikayelerdir.merak konusudur.

--spoiler--
Avustralyalı bir Ateist gencin islam'ı bulma hikayesi

-----

http://video.google.com/v...267874131222228&hl=tr#

-----

ben izlemeyeceğim okumayı tercih ediyorum derseniz :

Kısaca benim hikayem üniversitenin ilk senesinde başladı. Çok problemli bir sene geçirdim. O sene annem ve babam ayrıldı. Köpeğim öldü. Çok zor bir gündü benim için. Subhanallah!

Bir hafta içinde iki olay olmuştu ve o sene bir arkadaşım hayatını kaybetti. Zannedersem o sene bazı soruları kendime sormama neden oldu. Ben neden buradayım? Hayatın gayesi nedir? Sabahları neden uyanıyorum? Hatta neden kendimi yoruyorum? Neden kanepede oturup Jerry Springer'i seyretmiyorum? Her neyse! Zannedersem daha sonra hayatın maksadı hakkında sormaya başladım ve dini arayışa çıktım. Doğal olarak, bir Avustralyalı olarak ilk Hıristiyanlığı araştırdım. Birkaç Hıristiyan arkadaşım vardı. Bir kilise kampına gittiğimi hatırlıyorum. Hayatımda katıldığım en komik kamplardan bir tanesiydi. Herkes şarkı söylüyordu. Ben de ne kelimelerin anlamı ne de ne söylediğimi biliyordum. Çok güzel sesleri vardı fakat çok garip geliyordu. Herkes bana Allah'ın beni ne kadar sevdiğini söylüyordu. Bende düşünüyordum "Allah beni seviyor mu?" "Benim köpeğim öldü" dedim. Subhanallah! Sonra Hıristiyanlığı araştırmaya devam ettim. Hıristiyanlığın değişik yönlerine gittim (Hıristiyanlığın değişik kolları). Her soru birikip sorduğumda, şunun farkına vardım. incili ellerine alıp da cevap burada değerli kardeşim demiyorlardı. Onun yerine, bana hemen kendi görüşlerinden cevap verirlerdi ve şunun farkına varmaya başladım Hıristiyanlığın bir çok değişik yorumlaması vardı.

Birçok insanın kendi yorumları vardı. Bir kilisenin bir rahibi Hıristiyanlığın bir noktasına karşı belli bir inancı olurdu. Aynı zamanda başkası da başka bişey iddia ederdi, başka bir şekilde olduğunu ileri sürerdi.

Ben kendi kendime, incil bir kitap fakat birçok değişik yorumlar çıkartılabiliyor ve buda çok kafa karıştırıyordu. Üniversitenin ilk senesinde aynı zamanda part time olarak servis istasyonunda çalışıyordum. Benimle çalışanlardan birisi de Hindu dinine mensup Hindistanlı birisiydi. Düzenli olarak vardiya değişiminde görüşürdük ve bende o zaman öğrenmeye çok meraklıydım ve ona şu soruyu sordum. Fil başlı adamın hikayesi nedir? Neden fil kafası var adamda? Bana Genisha olduğunu söyledi. Bende ona Filden başka bir şey seçemediğiniz mi dedim? Mesela, Aslan kafası yada başka bişey. insanlar benzin alırken bizde bu gibi derin konular hakkında tartışırdık. "Fakat neden?" diye sorarken "işte burada bana 5 dolarlık benzin ver" derdi müşteriler fakat bir problem olmuyordu. Ama yine onu anlamakta çok güçlük çektim.

Dinleri araştırıyor

Ben araştırmaya devam ettim. iyi bir arkadaşıma rastladım. Morman idi. (Hıristiyanlığın bir çeşidi). Bu Morman dini bütün Hıristiyanlık dinlerinden en yakını geldi bana. Çok bağlı insanlar. Alkol içmezler. Kafein içmezler. Maalesef buda kola içemeyeceğim anlamına geliyordu çünkü biliyorum herkes kolayı çok sever. Yine bu dini kabul etmek için kuralları herhangi bir kanıt olmadan kabul etmem gerekiyordu. Kanıtsız bir şey kabul etmek istemediğimin farkına vardım. Ben kanıt arıyordum.

Bide Museviliği araştırdım, inanır mısınız? Benim Ebubekir'den önceki asıl adım Rubin idi. Eğer filmlerden sonra Rubenstein isimlerine dikkat ettiyseniz benim Yahudi olduğumu sanmış olabilirler. Bu bizden biri demişlerdir. Ama yinede aradığımı bulamadım. En son galiba Budizm'e baktım. Bu dini seçeceğimi zannetmiştim. Bu en iyisi demiştim. Bunda çok barışçıl insanlar vardı. Çok aktif insanlara benziyorlardı. Ben dünyayla yaşayan biri gibiyimdir. Bu yüzden gerçekten bana cazibeli geldi. Daha detaylı baktığım zaman bunun ilahlı bir din olmadığını ve sadece güzel bir yaşam biçimi olduğunun farkına vardım zannedersem.

Müslümanlar terörist

inanır mısınız çok yakın Hıristiyan bir arkadaşım bana araştırdığım dinleri sordu. Bende saymaya başladım, Musevilik, Hıristiyanlık, Budizm, Hinduizm, diğerleri "Peki islam'a baktın mı?" dedi. islam? Bunlar terörist. Ben bunları araştırmam dedim. Bunlar çıldırmış ben ne diye bu dine bakayım ki? Fakat, bakın kendime bir gün bir Camiye girerken buldum. Bu benim sonsuz araştırmam. Sonra, direkt içeri girdim, ayakkabılar ayağımda, tam halının üzerinden. Bir arkadaş namaz kılıyordu. Tam önünden geçtim. Secdeye giderken neredeyse kafasına basıyordum. Subhanallah!!! Ne yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Etrafa baktım ve şu arkadaşı gördüm. Siz galiba tanırsınız bu arkadaşı. Adı Ebu Hamza. Daha önce buraya gelip birkaç kez seminer verdi. Subhanallah! Ben ona "Sakal Babası" derim. Çünkü çok uzun bir sakalı var. Maşallah! Bana doğru gelmeye başladı. Bende "Bugün öleceğim galiba" diye düşündüm. Bu hayatımın son günü. Ben ölü bir insanım. Ben beyaz bir çocuğum ve ben Lebland'dayım. Ne yapabilirim ki burada? Ben ölüyüm. Direk yürümeye başladı üzerime. Sanki Sahara çölünden geliyor gibiydi. Kocaman Entari (abaya), kocaman sakal Subhanallah! ilk söylediği şey: "iyi günler. Arkadaş. Nereye gidiyorsun?" dedi. Elinde de büyük bir sakal olsaydı tam mükemmel olurdu. Subhanallah! Beni doğal karşılama şekli beni çok etkiledi. Avustralyalı olarak kimseyi incitmek istemem. Benim yetişme şeklim kırsal alanda yetişme. Ailem beni Ateist olarak yetiştirdiler. Onlar Hıristiyan olarak büyütülmüşler. Benim her Pazar kiliseye sürüklerlerdi. Her dakikasından nefret ettim. Öldükten sonra mikroorganizma yemeği olursunuz diye inanırlardı. Bu kadar. Ahiret yok. ilah yok. Herşey değersiz gibi. işte böyle ateist olarak yetiştirildim. işte ben yürürken Ebu Hamza'yı gördüm. Bana çok kibar bir şekilde hitap ediyordu. Ona bu şekilde konuştuğu için çok müteşekkirim. Yoksa sanki onu bir gün önceki 5 haberlerinde uçak kaçırırken gördüğümden emin olurdum. Avustralyalılar çok ikramı seven insanlar. Lütfen beni yanlış anlamayın. Bu insanlar şu ana kadar gördüğüm en misafirperver insanlar. Hamza kardeşimizin söylediği gibi: arkadaşlar bana her iki dakikada bir çay yapıyorlardı. Her 5 dakikada bir tuvalete gitmek zorunda kalıyordum. Çay doldurup duruyorlardı. Bisküviler. Ben hayatımda böyle bir şey görmedim. Aslında bir noktaya kadar, bisküviler için geri geliyordum ayriyeten bide din için. Bu arkadaşlarla oturduğumda sorularımı sormaya başladım.

Bayanlar neden örtünmek zorundadır?

Daha önce rahiplere, diğer din adamlarına ve arkadaşlarıma sorduğum bütün soruları sordum. Subhanallah! Beni çok etkileyen bir şey oldu. Her defasında bir soru sorduğumda normal cevaptan ziyade Kuran'ı açıp şöyle derlerdi. Burayı oku, şurayı oku ve cevap oradaydı. Her defasında. Sonra başka bir soru sorardım ve sonra da zor sorular. Kolay soru yok. Bayanlar neden örtünmek zorundadır?, Benim neden 4 hanımım olabilir fakat bir bayanın 4 kocası olamaz? Zor soruların cevaplarını bilmek istedim. Zannedersem bu soruları ilk başlarda sorarsınız islam'la tanıştığınız zaman inanın bütün soruları Kuran'la cevapladılar. Kendi fikirlerinden değil. Ben bundan bıkmaya başladım ve arkadaşlardan birine şöyle dedim: o zaman birkaç hafta olmuştu oraya gideli. Her zaman orda birkaç kardeşimiz vardı. Arkadaşlardan birine şöyle dedim: Senin bu konu hakkında fikrin nedir? Neden sende fikrini söylemiyorsun? Kardeşlerden biri bana bir gün dönüp şöyle dedi. Allah'ın indirdiği kelimeler varken fikrim ne olabilir ki? Subhanallah! O olayı çok iyi hatırlıyorum. Beni çok etkilemişti. Sonra, onlara Kuran'ı eve götürebilir miyim diye sordum.

Bir Mucize Bekliyordum

Onlara Kuran'la kanepemi dengeleyeceğim filan da demedim. Bu kitaba saygı duyacağımı söyledim. Kuran'ı eve götürdüm ve okumaya başladım. Şunun farkına vardım. Hikaye okuyor gibi hissetmedim kendimi. Sanki biri bana emir veriyormuş gibi, biri yapmam gereken şeyleri söylüyormuş gibi hissettim okurken. Bir gece gerçekten ruhani bir ortam hazırlamaya karar verdim. Eminim bazılarınız daha önce duymuşsunuzdur. O yüzden özür dilerim. Bir mum yaktım. Pencereyi açtım, perdeleri açtım. O ruhani hisleri yakalamaya çalışıyordum. Güzel bir yaz akşamıydı. Melbourn'da. Melbourn'un görebileceği en iyi yazlardan. Oturup düşünüyordum. Bugün son olması lazım. Bu akşam o akşam. Bütün o ruhani ve ilmi delilleri araştırdım. Dağlar kadar ???????? Bir annede embriyonun oluşumu bütün bu muhteşem kanıtları gördüm fakat yine de ufak bir kıvılcıma ihtiyacım vardı. Sanki bir uçurumun ucundaydım. Atlamaya hazırım fakat bir şeyin beni itmesi lazım geldi işte oturdum orada. Çok sessizdi. Kuran okuyordum. Sonra durdum. Dedim ki. Allah. Bu benim beklediğim vakit. Şimdi, islam'a (katılmaya) hazır olduğum vakit. Tek istediğim şey, bir işaret. Yalnızca ufak bir işaret. Çok büyük bir işaret olmasına gerek yok. Mesela bir yıldırım düşmesi olabilir. Yada evimin yarısının yere düşmesi gibi filan. Sadece küçük bir şey. Senin için çok küçük bir şey. Sen dünyayı yarattın. Hadi. işte orada oturdum. Ben de mum ateşinin filmlerdeki gibi yukarıya yükselip yanmasını bekliyordum. Sonra dedim ki: tamam, şimdi, hadi. Subhanallah! Hiçbir şey ama hiçbir şey olmadı. Açıkçası çok hayal kırıklığına uğradım. işte orda oturdum ve "Allah, işte bu sana bir fırsat" (haşa) dedim. Ben buradayım. Bir yere gitmiyorum dedim. Bir fırsat daha vereceğim (haşa)dedim. Belki meşguldün. Dünyanın öbür tarafında hala gündüz. Dünyada birçok olay oluyor. Belki bu defa bi arabanın egzozundan çıkan gürültü olabilir. Küçük bir işaret. Tamam evin yarısını birde mumu istemiyorum. Onu unutalım. Belki bir kuş düşebilir içeriye. Umurumda değil, ne olursa. Dedim ki: tamam, hadi şimdi. Subhanallah! Kesinlikle hiçbir şey olmadı. Yani aha şu oldu bile diyecek bir şey olmadı. Şu duvardaki çatlak, yeni olmuş olabilir diyebileceğim bir şey bile olmadı. Kesinlikle hiçbir şey olmadı. Gerçekten çok büyük bir hayal kırıklığına uğradım. işte orada otururken kendi kendime: işte buraya kadar. Son şansımdı islam ve ben onu bulamadım. Kuran'ı tekrar elime aldım. En son okurken kaldığım sayfayı açtım. Subhanallah! Bir sonraki sayfanın ilk ayeti: içinizde işaret arayanlar için size zaten yeteri kadar göstermedik mi? Etrafınıza bakın, yıldızlara bakın. Güneşe bakın. Suya bakın. Bunlar ilim insanları için işaretlerdir. Subhanallah! Kafama battaniyeyi örttüm. Uyuyor numarası yaptım. O kadar korkmuştum ki bütün işaretler baştan beri etrafımdayken kendi işaretime karşı ne kadar kibirli olduğuma inanamadım. Bu dünyaya sahip olmamız. Bu canlıların var olması. Bunlar bizim için işaretlerdir.

Hayatımda hiç o kadar kişi tarafından öpülmemiştim

Ertesi gün, karar verdim. Bu kadar. Müslüman oluyordum. Açıkçası herhalde 6 ay kadar islam'ı araştırdım içeriye girdim ve kendi kendime: işte buraya kadar şimdi Şehadet getireceğim. Ne söyleyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kelimeler hakkında da hiçbir fikrim yoktu. Herhalde yatsı namazına yakında. O da akşam 7-8 gibi bir şey yapar. içeri girdim, inanamadım. Camide 1000'e yakın insan vardı. Subhanallah! Şu dine bak. Ne kadar güçlüler. Ramazan'ın ilk günüymüş. Ramazan Müslümanları. işte orada oturdum. itiraf etmeliyim: Çok heyecanlıydım. Ayağa kalktım. Şu kelimeleri söylemen lazım şimdi dendi. Eşhedu. Bende: Ne? Eş… Ne? Dedim. "ingilizce söyleyebilir miyim?" dedim. "Önce Arapça söylemen lazım" dediler. Şöyle baktım daha önce gördüğüm o uzun sakalları görüyordum önümde. Ben yeniden ölü bir insanım. Öyle hissettim bir an. Herkes bana bakıyordu. Bilmem bilir misiniz ama Avustralyalılar (sabit) bakamazlar? Lübnanlılar bakabilirler? işte orada oturuyordum. Çok korkmuştum ayağa kalktım. Kelimeleri söylemeye başlar başlamaz bütün korkularım gitti. Sanki beynimde biri soğuk su musluğunu açtı. Tertemiz hissettim! Kelimeleri söyledim. Sonra, bu kadar arkadaşın gelip Tekbir, Allah-u Ekber deyip sonra beni öpüp kucaklamaya başlamalarını beklemiyordum. Hayatımda hiç o kadar kişi tarafından öpülmemiştim. itiraf etmeliyim, çok güzel bir gündü. O gün hiç sahip olamayacağım kadar kardeşim oldu.

Mohawk tarzı saçım vardı

O günden sonra hiç geçmişe bakmadım. ilk başlarda ailem olanlara karşı tahminimce tuhaf, olabileceğimden çok endişeliydi. Herhalde AK-47 ve birkaç el bombasıyla saldıracağımı zannettiler. Fakat çok kısa bir sürede bu dinin beni çok daha iyi biri yaptığının farkına vardılar. islam öncesinde, belki inanmayacaksınız Mohawk tarzı saçım vardı. Evet vardı. Size hiç resimlerimi göstermeyeceğim. Metalika tişörtüm vardı şaşırtıcıyım değil mi? Çok güzel göründüğünü zannetmiştim. Fakat çok kötü görünüyormuşum. Elhamdülillah! O günden beri şu anki kadar güzel görünüyorum. Lütfen gülmeyin. Annem ve Babam ban ilk söyleyenlerden oldular. Beni çok hayrette bıraktılar. Babam kısa bir süre önce benden kuran istedi ki çok sevindim. Her zaman anlatmak için onun çok ideal birisi olduğunu düşünmüşümdür. Bana dedi ki: Sen Müslüman olduğundan beri, çok daha iyi biri oldun. Çok daha güvenilir oldun. Eğer arabam bozulursa, seni arayıp beni alman için arayabilirim. Eskiden olsaydı, herhalde şöyle derdim. Dün gece çok içmişim. Bilmiyorum hala kanımda var mı? Elhamdülillah! Umarım sizi çok sıkmamışımdır. Sadece hayatımın en güzel vakitlerini sizinle paylaşmak istedim. inşallah hepinizle cennette kebap yemek için görüşmek üzere .
--spoiler--
(bkz: metalika)
- dağdan melek geldi. oku dedi. birden okumaya başladım. sonra aniden şahadet getirdim...
sır kapısıdır. yüzyılın en tırt dizisi.
ve maykıl kestirir.
bir ışık görmek.
bazı dincilerin gerçekmiş gibi ürettikleri hikayelerdir. ama hiçbir zaman bunların hikaye ve fantezi ürünü olduklarını belirtmezler. zaten araştırma yapmayan dayanak bulmak gibi bir ihtiyacı olmayan kitleleri de bu fantezileri sindirmeden yutar sanki gerçekmiş gibi dilden dile aktarırlar. en çok güldüğüm ve dikkatimi çeken hikayenin ana karakteri dünya ateistler derneği başkanı profesör bilmem kim ölmeden önce şahadet getirip müslüman oluyordu. ama araştırdım dernek yalan kişi yalan. hikayeyi sıçan yazarımızı da tebrik ediyorum tam kıvamında sıçmışsın. kitlenin nasıl bir bok koklamak istediğini iyi biliyorsun tebrikler.
şu tarz örnekleri de gazetelerde zaman zaman görülmüş hikayelerdir:

-türkiye'ye tatile gittim. güzel bir türk kızıyla tanıştım. ilişkimiz ilerledi. ciddi düşünmeye başladık. fakat ailesi sorun çıkardı. tutturdular "gavura kız vermeyiz" diye. "gavur ne" dedim. "sünnetsiz, müslüman olmayana gavur derler bu topraklarda" dediler. kızı çok seviyordum kabul ettim. önce şehadet getirdim, şimdi de yatakta uzanıyorum çok ağrıyor off. bazen aklıma eski sevgilim helga gelmiyor değil ama ne yapayım sevdim bir kere. imza: hans, pardon hasan
- osmanlı müslüman olmayanlardan kelle başı ekstra vergi almaktadır. bütün köy müslüman olur.

- muhammed diye bir adam habeş kralına mektup yazar, müslüman olmazsan çoluğun çocuğun karın anan baban hepsi müslümanlara helaldir demektedir. habeşistan komple bir gecede müslüman olur.

- kaybedecek tek şeyi devesi, çölündeki kumu, devesinin boku ve kendi boku olan 6ncı yüzyıl çöl bedevileri toplu halde elde kılıç bir şekilde, develeri ile birlikte delicesine, ekip biçen yerleşik yaşama uyum sağlamış görece medeni ortak kütüphanesinde kitapları ile mutlu mesut yaşayan kimseyle derdi olmayan topluma saldırırlar. direk kütüphaneyi yıkarlar, hepsi müslüman olur.