bugün

arapça ev demektir.
geleceğin fetösü.
(bkz: menzil terör örgütü metö)

neyse malum şahıs yine kandırıldık aldatıldık der kitlesi ölümüne alkışlar.
Fetö'nün yerini bunlar alacak gibi duruyor
Umarım bunlara fırsat tanımayız
gerçi nerede?
Bizim hükümet bunları destekliyor.
adıyaman merkezli idi galiba.
Devleti esir alan cemaat. Bu ulkedeki marjinal dindarlarin baskenti. Acik konuyorum, bunlar ileride devlete buyuk dert olacak. Ataturk ve Turkluk karsiti monarsi ve hilafet taraftari topluluk.
One lan puhahaha güney amerikalı futbolcu ismi gibi javs ı bilmem ne javs ı 32 dişli javs ı 4 yüzgeçli.
zamanın gavsının yaşadığı yer. hiç bir bakanlıkla veya partiyle alakası yoktur. müridlerinden hiçbirşey çalmazlar. paraları çoktur evet ama bunun sebebi milyonlarca izlenen bir kanalları özel bir hastaneleri nakış gıda ve onun içindeki nakşet ve nakışsüte sahip olmalarıdır. bu kadar şeye sahip olduktan sonramüridlerinden par çalmak ne işlerine yarayacak. gavsım çok büyük bir şeyhtir. ağabeyi Sultanul Müslimin Muhammed Raşid (ks) Hazretleri babası gavsul azam, Gavsı kasrevi veya gavsı bilvanisi olarak tanınır. nakşibendinin halidiye koluna bağlıdır.
değişik düşünce yapısına ve insanlara sahip tarikat.
bilinen yönlerini herkes biliyor. bilinmeyen yönleri ise :

genel olarak nedense sigara içiyorlar.
herhangi bir ilmi bilgisi yahut tasavvuf geçmişi olmayan bir adam-genç birdenbire başına takke takıyor ve herkes ona sofi deyip hürmet gösteriyor.
baya koyu yandaşlar ve genel olarak ağır silahları var.
ben genel olarak osmanlı zamanındaki esnaf sistemine benzettim bu oluşumu :

Osmanlı iktisadi hayatında, geçimini ticaret ve zanaatla sağlamak, bir
dükkân açmak “gedik” denilen bir işletme iznine tabiydi. Ahi geleneğine göre
yetişen esnaf ve sanatkârlar loncalar hâlinde teşkilatlanmıştı. Lonca
mensupları sıkı bir hiyerarşi ile loncaya bağlanmıştı. Gedik sahibi ölünce
dükkân veya imalathane o işin başında bulunmak, çalışmak şartıyla
evladına kalırdı. Evladı yok ise veya baba mesleğini terk etmiş ise o
“gedik” devlete kalmış sayılır ve lonca tarafından, layık görülen bir kalfaya
devrolunurdu. Eski gedik sahibinin mirasçısına da işi terk eden evladına
da dükkânda kalan mallar, alet ve edevatın değer bedeli ödenirdi.

Her loncanın reisi olarak bir “pir”i, güvenlik amiri olarak da bir
“yiğitbaşı”sı vardı; bunlar o lonca mensupları tarafından seçilir ve hayatları
boyunca o mevkide kalırlardı. Her loncanın hükûmetle olan münasebetini temin
eden bir de “kâhya, kethüda”sı vardı; bunlar memuru olduğu loncanın idari ve
mali işleriyle ilgilenirdi. Ayrıca lonca mensuplarının devletçe olan işlerini takip
eder, herhangi bir yolsuzluktan ve suistimalden devlete karşı mesul olurdu.

Her loncanın bir tasarruf sandığı vardı. Lonca
mensupları; gedik sahibi, kalfası, çırağı, ustası ve
amelesi kazancından, yevmiyesinden yüzde bir veya iki
bu sandığa belirli bir para yatırmaya mecburdu.
Herhangi bir felaket karşısında veya kendisine işletme
izni alınacağı zaman parası yetişmezse sandık borç
verirdi. Kethüdaların yevmiye hesabıyla alacakları da
bu sandıktan ödenirdi. Onun içindir ki başlı başına bir
sandık idare edemeyecek kadar az olan esnaf,
kendilerine iş olarak bağlı daha kalabalık bir esnaf
zümresine “yamak” adıyla bağlanırdı. Örneğin uncular,
un elekçileri, buğday çalkayıcılar, kalburcular ve
nişastacılar değirmencilerin yamağı addedilmişti.

Aynı işle meşgul zanaat ehli ve esnaf umumiyetle bir
büyük han içinde yahut bir çarşıda, toplanmış olurdu.
Örneğin istanbul’da Büyük Saraç Hanı (Saraçhane),
Mısır Çarşısı (baharatçılar). Zanaat ehli olan esnafın
bekâr uşakları bekâr hanlarında otururlar, bu hanlara
da lonca kefaletiyle alınırlardı. Şehir asayiş ve huzurunu
bozacak hâllere izin verilmezdi.

yani teorik olarak zararlı olduklarını sanmıyorum ama pratik için aynısını diyemeyeceğim.
zerre kadar kültürel hatta bırak kültüreli herhangi bir konuda bilgi birikimi olmayan, okulda başarısız olup kendinden bir halt olmayacağını anladıktan sonra bu oluşuma giriyorlar gibime geldi.
"Tarikatınızın da sizin de amına koyayım!" diye haykırıyordu gül.

Kollarında dikenlerin yarıkları, beyninde ailesinin baskısı, içinde engellenemez nefretiyle bir köşesine çekilip sessizce ağlayamamıştı.

Her şeyini bir avuç orospu çocuğu yüzünden kaybetmişti.

Din kisvesi altında vicdan mastürbasyonu yapan kölelerden gına gelmişti.

"Aranızda..." dedi. "insan olan yok mu?"
ülkem adına düşünürken yıllar önce buraya yazdıklarım geldi aklıma (#17405487) aslında o yazıda bile eksiklerim varmış, çok azını anlatmışım orada dönen dolapların.
allah bu tip din bezirganlarından ülkemi ve insanları korusun.
Dinde Ruhban sınıfı oluşturanların merkezi.

Oraya gidince yarım hacı olduğunu sanan zavallılar var.
Kabusuma girdi geçen gün.
Daha travmalarını atlatabilmiş değilim.

Ne bok yemeye gittim bilmiyorum ama bir daha gideni...

cezbelenmek diye bir şey var. Birisi birden bağırıp hoplamaya çığlıklar atmaya başlıyor ve diğerleri ona imreniyor falan.

O anne dedikleri kadınlardaki altınlarla kuyumcuyu bırak banka açarsınız.

Para tuzağı bir din sömürge yerinden öteye giden bir yer değil.
Düpedüz ev.
şu selefinin (sir camel drunk) entry sini beğeneceğim hiç aklıma gelmezdi ama menzil şirk yuvasıdır. Sonunda bir konuda anlaşabilmemize sevindim.
şirkin ve müşrikliğin başkenti...
Sofilik ateşten gömlek giyene helal olsun ..
bir aracın, o yakıtla alabileceği azami mesafe. bir taşın, o atış koşullarına gidebileceği azami mesafe. bir roketin, o yakıtla gidebileceği azami mesafe.

velhasıl, azami mesafe. savunma stratejileri için kritiktir. savunma füzelerini nerelere yerleştirmeniz gerektiğini, hava alanlarını nereye yapmanız gerektiğini vs. bu belirler.
Evvel sen de yücelerden uçardın
Şimdi enginlere indin mi gönül
Derya, deniz, dağ, taş demez geçerdin
Karada menzilin aldın mı gönül

Yiğitliğin elden gitti yel gibi
Damağımda tadı kaldı bal gibi
Hoyrat eli değmiş goncagül gibi
Bozulmuş bağlara döndün mü gönül

Hasta oldun yatağını istersin
Kadir mevlâm sağlığını göstersin
Cennet-i Aladan bir köşk dilersin
Boynunun farzını kıldın mı gönül

Karacaoğlan der ki söyle sözünü
Hakka teslim eyle kendi özünü
El içinde karalama yüzünü
Yolun doğrusunu buldun mu gönül

- karacaoğlan.
şirk yuvasıdır. gavs'tan şefaat dileyenlerin daha beteri gavs'ın şefaat ettiğini iddia edenlerin son sürat şirke koştuğu tekke.

menzil'e gidip şefaat dilenenlere hatırlatmak gerekir:

Allah'ı bırakıp kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler ve: "Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir" derler. De ki: "Siz, Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği bir şey mi haber veriyorsunuz? O, sizin şirk koştuklarınızdan uzak ve yücedir."

YUNUS SURESi / 18
tasavvufun kalesidir. güzel insanlarla dolu güzel bir köydür. ayrıca adıyaman'a çok büyük getirisi vardır.
Ayrıca başkanlık seçimlerinde mhp den aday Mehmet Erdem'in dagıttıgı broşürlerde "menzil köyündeki zât olmasa havaalanına uçak inmez." diyerek akp belediyeciliğini eleştirmek konusunda yararlandıgı köydür.
islamdan az-çok anlayanların dinleyerek hakkında bilgi sahibi olabileceği bir ses kaydı için bakınız:

http://m.youtube.com/watch?v=gI7aKKPIRhk
Biri biterken öbürü de baslar vermesin Allah dediğim fetonun yerini alan topluluk.
Birgun mutlaka gidecegim tasavvufun en buyuk kalesi olarak gordugum o guzel koye.
(bkz: rabita)
bu yazıyı okuyor musun? ne olduğunu öğrendin mi? hiç durma güzel kardeşim koş menzile koş