bugün
- ateistlerin zeka seviyesi düşüktür18
- en çok sevişmek istediğin kimse11
- 1 haziran 2024 borussia dortmund real madrid maçı25
- siyasal islamcıların aslında kötü olmaması17
- arda güler10
- icardi190511
- jose mourinho52
- jose mourinho nun fenerbahçe ye transferi13
- nihavend longa20
- fethullah gülen öldü mü sorunsalı13
- şu an ihtiyacım olan şey8
- true nickli yazar8
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz12
- uzun entry giren erkek12
- en objektif siyasi parti9
- sokak kedilerine örgütlü saldırı başlayacağı gün16
- türkiye akp lidir akp'li kalacaktır13
- kadir mısıroğlu'na bir söz bırak14
- amında oyalanmak istiyorum12
- anın görüntüsü10
- kizil kara17
- kadir mısırlıoğlu seven mhp'li sorunsalı15
- 1 metre 55 santim balonu ağzına alan kız12
- eskorta 220 bin lira gönderen adam9
- barbara palvin'in aldatılması15
- albay kemal16
- tecavüz ettiği kızlarını müge anlı da arayan baba18
- magicovento cesurluğu17
- aşkım kapışmak8
- erdoğan'ın mülteci sevdası19
- enes kanter'in cemaate 110 milyon dolar vermesi27
- beli açıp kot şort giymek10
- ahmet uğurlu16
- ismail kartal9
- sözlüğün en güzel kızından aldığım iltifat11
- ağızdan çiş kokusu gelmesi15
- sağlık bakanının suriyeli rakamları12
- fenerbahçe seneye sistemi yenebilecek mi13
- galatasaray'ın en son kırmızı kart gördüğü derbi10
- kılıçdaroğlu'nun kuracağı partiye isim önerileri10
- dinci zekası8
- magicovento34
- cennette ergenliğe yeni giren eşleriniz olacak30
- ben 76 yaşındayım beni tahrik ediyorsun15
- avrupalılar niye mülteci istemiyor sorunsalı10
- sözlük kızları sözlük erkeklerine yazıyor mudur17
- pedofiller niye uyutulmuyor sorunsalı8
- bir erkeğin bir kadına çicek alması16
- 99 098 146 tl satılan saat12
- atatürkün mason localarını kapattırması13
şair.
"suyu bulandıran şey" adlı kitabıyla yaşar nabi nayır şiir ödülü'nü kazanmıştır.
kitap-lık, yasakmeyve, varlık gibi dergilerde ismine rastlamak mümkün.
(bkz: simgelerle böyle ben)
(bkz: ölüme katılan ellerim)
"suyu bulandıran şey" adlı kitabıyla yaşar nabi nayır şiir ödülü'nü kazanmıştır.
kitap-lık, yasakmeyve, varlık gibi dergilerde ismine rastlamak mümkün.
(bkz: simgelerle böyle ben)
(bkz: ölüme katılan ellerim)
hakkında fazla söze hacet olmayan, sadece şu şiiriyle bile anlaşılabilecek, deha şair ve öykücümüzdür.
ölüme katılan ellerim
önce ve sonra geçti şimdiden
sesimin biriktiği yere
gitmek vakti geldi
ellerimi daldırdığım o bulanık birikinti
o sanki bir ahır
boy boy tanrıların dineldiği
kozalak pişirmek için yaktığım
ateşlerde bulduğumu
tanrılara katıp kaçtım
ışığında rivayetlerin kaynadığı yıldız kokusuyla
damarlandı gözlerimin ayların yağmurunu sızdıran yeri
karıldım her gün boy atıyor olmanın seslerine
ırladım yalnızca ölü seviciler toplandı başıma
özümü doğumumdan ayırıp yığıştırdım
bedenimi kalubelanın bendlerinden sıyırdım
kambur bir put yaptım
adını dünya koydum
dünya ki ben onu
erik ağaçlarının gölgesinde uzanarak kavradım
bedenini topladığı kayısıların
bir bölümü gibi veren kadınla
salyangozların hemşiresi olan bir gök altında seyreldim
bu gün
kendimi boğmak istiyorsam
bu
yaşamayı sevmediğim için değil
çok uzun zamandır ellerimi seyrettiğim içindir
ellerim yorgunluğumda bir cinayetin arifesi olarak
ellerim
putlara armağan edilen bedenlerin
iskeletleri arasında bir karıktan
sesimin suyuyla yüzüme vardı
yüzümde birşey bekliyordu ellerimi
sivilliğim
acıştım
ölüm de doğabiliyordu
insan ellerine bakarak ölümü doğurabiliyordu
dişlenmeyi uman etler, yalanmayı bekleyen kemikler.
ölü kayaların kuru kanı üzerinde yıldızların cengi; su.
dinlendirilmiş su, öfkesini belli edemez, oyulmuştur gözleri onun.
suyun kandıramadığı, ancak çamurlaştırabildiği bedenler.
asasız musa, çarmıhsız isa. gökyüzüne sığmayan gece.
kendisine imrenebileceğimiz tek meleğin tanrı'ya isyanı.
iri kemikleriyle güneş, her sabah bize zorla anımsatılan.
anna karenina'nın kendisini altına attığı tren.
tepelerin ardından çekilmeyen korku, köprüleri bırakmayan acı.
bu gûruh, yutkunduğumuz bu acun. adam kayıran gece.
ve kendini geceden ayrı tutan bir yıldız, aşk mı?
güneşi anlamak, etlerini şişiriyor adamların; etleri anlamak,
dişlerini biliyor kurtların. sorular nerede?
bir ibrahim vardı hani, ibrahim hani?
geri geldim cevaplardan, uyku istemem, ne yorgunum, ne de aç.
geri geldim işte, bir yere gitmeden, ben geri geldim ya,
peygamberler nerede?
zamanın zul'karneyn'i kim? ilyas'ı soruyorum, yahya'yı ve isa'yı?
tüylerim dökülüyor, bana mevsimi söyle, söylemezsen bilemem.
gözlerimi açamam, yatamam kalkamam. vapura binemem.
trene binemem.
sayfayı çeviremem. sayfadan dönemem, sayfaya giremem; sayfa.
gözlerimi açamam, açarsam unuturum. açarsam eyvah, unutursam yandım:
nesnelerin etrafında dönüp onları güzel kılan melekler yok artık.
yalnızca toz, ışığı eyerlemiş bir yağınacı yolcu, toz. ve yalnızca duman.
biz aziz tasviri, bir kilise, bir papaz da yok! durup günah çıkaralım.
bir sözcük de yok! çarpılmış yüzümüzün yerine koyalım.
diz çökelim ve dua edelim, meryem ana'mız korusun bizi.
kimlerdi onlar, gece gündüz kayra buldular ve onlardan sorulurdu,
neymiş iyilik, güzellik.
şimdiyse biri bile yok: yalnızca toz, yalnızca kuraklık.
tanrı, bir ihsanda bulunur da şu kayalar dirilir mi?
şu bulutlar, bir daha duaların hizmetine girer mi?
yıldırımları bekliyorum, evet, fırtınaları; ve tufan.
ve her yıldırıma bir adımım eşlik edecek; ateşi diliyorum,
suyu diliyorum, tufanı diliyorum.
mehmet erte/ kitap-lık dergisi mart-nisan 2002 sayısı
ölüme katılan ellerim
önce ve sonra geçti şimdiden
sesimin biriktiği yere
gitmek vakti geldi
ellerimi daldırdığım o bulanık birikinti
o sanki bir ahır
boy boy tanrıların dineldiği
kozalak pişirmek için yaktığım
ateşlerde bulduğumu
tanrılara katıp kaçtım
ışığında rivayetlerin kaynadığı yıldız kokusuyla
damarlandı gözlerimin ayların yağmurunu sızdıran yeri
karıldım her gün boy atıyor olmanın seslerine
ırladım yalnızca ölü seviciler toplandı başıma
özümü doğumumdan ayırıp yığıştırdım
bedenimi kalubelanın bendlerinden sıyırdım
kambur bir put yaptım
adını dünya koydum
dünya ki ben onu
erik ağaçlarının gölgesinde uzanarak kavradım
bedenini topladığı kayısıların
bir bölümü gibi veren kadınla
salyangozların hemşiresi olan bir gök altında seyreldim
bu gün
kendimi boğmak istiyorsam
bu
yaşamayı sevmediğim için değil
çok uzun zamandır ellerimi seyrettiğim içindir
ellerim yorgunluğumda bir cinayetin arifesi olarak
ellerim
putlara armağan edilen bedenlerin
iskeletleri arasında bir karıktan
sesimin suyuyla yüzüme vardı
yüzümde birşey bekliyordu ellerimi
sivilliğim
acıştım
ölüm de doğabiliyordu
insan ellerine bakarak ölümü doğurabiliyordu
dişlenmeyi uman etler, yalanmayı bekleyen kemikler.
ölü kayaların kuru kanı üzerinde yıldızların cengi; su.
dinlendirilmiş su, öfkesini belli edemez, oyulmuştur gözleri onun.
suyun kandıramadığı, ancak çamurlaştırabildiği bedenler.
asasız musa, çarmıhsız isa. gökyüzüne sığmayan gece.
kendisine imrenebileceğimiz tek meleğin tanrı'ya isyanı.
iri kemikleriyle güneş, her sabah bize zorla anımsatılan.
anna karenina'nın kendisini altına attığı tren.
tepelerin ardından çekilmeyen korku, köprüleri bırakmayan acı.
bu gûruh, yutkunduğumuz bu acun. adam kayıran gece.
ve kendini geceden ayrı tutan bir yıldız, aşk mı?
güneşi anlamak, etlerini şişiriyor adamların; etleri anlamak,
dişlerini biliyor kurtların. sorular nerede?
bir ibrahim vardı hani, ibrahim hani?
geri geldim cevaplardan, uyku istemem, ne yorgunum, ne de aç.
geri geldim işte, bir yere gitmeden, ben geri geldim ya,
peygamberler nerede?
zamanın zul'karneyn'i kim? ilyas'ı soruyorum, yahya'yı ve isa'yı?
tüylerim dökülüyor, bana mevsimi söyle, söylemezsen bilemem.
gözlerimi açamam, yatamam kalkamam. vapura binemem.
trene binemem.
sayfayı çeviremem. sayfadan dönemem, sayfaya giremem; sayfa.
gözlerimi açamam, açarsam unuturum. açarsam eyvah, unutursam yandım:
nesnelerin etrafında dönüp onları güzel kılan melekler yok artık.
yalnızca toz, ışığı eyerlemiş bir yağınacı yolcu, toz. ve yalnızca duman.
biz aziz tasviri, bir kilise, bir papaz da yok! durup günah çıkaralım.
bir sözcük de yok! çarpılmış yüzümüzün yerine koyalım.
diz çökelim ve dua edelim, meryem ana'mız korusun bizi.
kimlerdi onlar, gece gündüz kayra buldular ve onlardan sorulurdu,
neymiş iyilik, güzellik.
şimdiyse biri bile yok: yalnızca toz, yalnızca kuraklık.
tanrı, bir ihsanda bulunur da şu kayalar dirilir mi?
şu bulutlar, bir daha duaların hizmetine girer mi?
yıldırımları bekliyorum, evet, fırtınaları; ve tufan.
ve her yıldırıma bir adımım eşlik edecek; ateşi diliyorum,
suyu diliyorum, tufanı diliyorum.
mehmet erte/ kitap-lık dergisi mart-nisan 2002 sayısı
bakışın kirlettiği ayna adlı tuhaf öykü kitabının yazarıdır. tuhaf öykü kitabı ifadesi bir beğeni ifadesidir. farklı ve güzeldir öyküleri.
değişik bir kafaya sahip yazar.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar