bugün

5 ila 7 yaş arasını masanın altında geçirmiş bir çocuk olarak söylemeliyim ki hayatımın en mutlu zamanlarıymış. Bazen o eski, güzel günleri yad etmek için evdeki masanın altına girip mum ışığı eşliğinde bulgur pilavı yiyorum.
Hayal dünyasını keyifle kullanan çocuktur.

Yastıklar, minderler, mutfağın kapkacağı o minik eve taşınır, misafirler ağırlanır, temizlikler yapılır, müzikler dinlenir, şakacıktan yemekler yapılıp, pastalar süslenirdi.
Su dolu minik kahve fincanlarında, köpüklü kahveler içilir,güya anneler gibi, işten güçten dert yanılırdı.

En samimi evcilikler o masa altlarında oynanırdı...
Hem de saatlerce.
Taa ki acıkıp ya da uykumuz gelene dek.

Her gün yıkılıp, ertesi gün yine heyecan ve sevinçle kurulan tek yuvadır o masa altı evleri..
Masanın yapısını öylesine öğrenmiştir ki ileride muhtemelen marangoz olacak çocuktur.
Bir tane tüp kamyonum vardı o iş arabam olurdu. Masanın hemen dışına park ederdim onu. Bir tane de kafa sallayan biblo köpeğim vardı sözde evimde yani masanın altında beslerdim. Bir de camlarında sadece yolcuların yüzleri olan otobüsüm vardı. Oradaki bir kız yüzüne çocuk aklımla aşık olmuştum. SöZde otobüs benim masa altındaki evimin önünden geçer ben de ona bakardım. En iyi arkadaşım ise donunu aşağıya indirince işeyen adamdı. O işledikçe ben de geceleri altıma işerdim. O sebeple yakın bulurdum kendime.
Babaannemin evinde tam da kocaman grundig tüplü televizyonun konduğu masanın altında Turgut Özal'ın sadece sesini dinleyerek geçti çocukluğum.
psikologların daha çok ana rahmine dönüş isteği kavramıyla açıkladığı durum.
sandalyelerin üzerine çarşaf gerip çadır kuran, koltuk minderlerinden ev yapan yapan çocuktur.
O günleri özlemle ve saygıyla anıyorum!

görsel
hey gidi hey! evdeki bütün yastıkların ırzına geçip annemden az mı dayak yemiştim. hele bir keresinde salçalı makarnayı o yuvada yiyip her tarafı batırinca annemin gözü dönmüştü. en son smackdown yapıyordu bana.
yuva ne amk. serçe misiniz güvercin misiniz.
Şimdi bana en kral villayı verseler o masanın altına yaptığım yuva kadar zevk vermiyecektir.

Ama tabi villa hediye etmek isteyen olursa da yok demem. Hediye geri çevrilmez!
babaannemin evinde yapardım. saba marka ilk kumanalı televizyonlarını koydukları masanın altı benim yuvamdi. hatta şunu hatırlıyorum, turgut özal'ın ölümüyle ilgili haberleri ben hep o yuvadan dinlemiştim.
Kuzenimle beraber yaptığımız yuvalar en sevdiğimdi. bazen evin kedisi gelir onu misafir ederdik. o evlerin o kadar güzel olmasıyla alakalı olan şey o küçücük çocuğun gerçekten kendini güvende hissetmesi bence. kendine ait, sadece kendi bildiği o evin içinde nihayet istediği her şey olabilirdi ve bununla beraber güvendeydi de. bana sebebi bunlarmış gibi geldi ama belki kendim için bir sınırlamadır bilemiyorum. yine de küçüklüğün en tatlı duygularını veren eylemdi kendisi.
Masa örtüsünü aşağı uzatıp, odanin ışığını kapatıp, karanlıkta el feneriyle annesinden masal dinleyen çocuktur.
fareden kaçmak için saklanıyorsa tam ideal yerdir.
Sanırım hayatım boyunca kendimi en güvende hissedeceğim yerdir.
Ben bunu yapmayan çocuğa çocuk demem. Şimdikiler masanın altını değil üstünde minecraft yapmayı seviyor.
Sanırım ilerde sosyalliği sevmeyen bireyler olacaktır. Fakat yaptığı yuva gibi iç dünyaları rengarenktir.
aile bireyleri misafir çift ile okey oynarken masanın altında uyuyan çocuktur. eskiden anne babalar daha rahat tiplerdi.
yastıklarla kendine kale yapan çocuğun daha bir kolaya kaçan versiyonu.
görsel
yuvasına toparlak haline getirdiği sümüklerini yapıştırmasıyla meşhurdur.
belirli bir süre orada yatan kalkan çocuktur.
Kısaca battaniye ve koltuk minderleri ile çocukken yapılan gecekondu türüdür.
insan ırkını devam ettirecek olan kişidir.