bugün

Sehpa-yı sefaletin üç ayağı vardır, derlerdi eskiler: içki, kadın ve kumar. Uyuşturucu bu kadar yaygın değildi, tehlikeden sayılmıyordu demek ki. Daha doğrusu, 'mütareke' sırasında çok yaygınlaşan uyuşturucu cumhuriyetle gerilemişti, yalnızca Tophane'de kullanıldığını sanırdık. Bugün gene 'altın devrini' yaşıyor.

Uyuşturucu ve kumardan nefret ederim. (Buna karşılık içki ve kadına bayılırım, tamam mı? Yani, emekli olmadan önce bayılırdım, demek istedim.)

Bir ara rulet oyununa merak sarmıştım, Monte Carlo ve Ruhl kumarhanelerinde rulet masasına takılıyor, kendime Dostoyevski havaları vermeye çalışıyor, 'vingt-deux, noir, pair et passe' ya da 'trente-trois, rouge, impair et manque' gibi Frenkçe cümlelerin sihirli müziğine kapılıp gidiyordum.

Fakat bendenizden kumarbaz olamayacağı için, yüz franklık fiş alıp ellisini kırmızıya, ellisini siyaha oynuyor, her seferinde oyundan 'tapi' çıkıyordum! Kumar oynamadan kumar oynamanın en sağlıklı yolu buydu!...

Uzun bir süre sabreden krupiye sonunda gözümün içine 'bizimle dalga mı geçiyorsunuz mösyö' gibilerden bakınca vazgeçtim.

Bir ara da atyarışına merak sardım. Altılı benim harcım değildi ama ikili genellikle tutuyordu.

Fakat, atlar yarışın sonuna yaklaştıkça, onları değil seyircileri ve bahisçileri izlemek çok daha ilginçti. Hani, 'ağaç sözcüğünü ağacın kendisinden daha çok sevmek' gibi bir şey işte...

Ben de piste arkamı dönüyor, 'finişte' kumarbazlara bakıyordum.

Temmuz sıcağında, üstünde palto, içinde hiçbir şey olmayan adamlar gördüm. Elbisesini satıp oyun oynamıştı.

Kendini yere atıp 'Konya'daki apartmanım gitti' diye dövünen adam gördüm, atyarışı olayı benim için o anda orada bitti.

Şimdi de öyle yapıyorum. Yarışı bırakıp tribünlere dönüyorum. Çok daha eğlenceli, üstelik ibretlik ve de terbiyevi...

Atyarışı değil tabii, politikanın sidik yarışı. Son zamanlarda basında temiz aile çocuklarının tercih ettikleri deyimle 'idrar yarışı'. (Bunlar eşeğe de merkep mi diyorlar?)

Lafı nereye getireceğimi de belki anladınız, CHP kurultayı.

Genel seçimin mi eli kulağında, memleket bir 'sath-ı maile' mi girdi, kamuoyu araştırmaları siyasal yellerin başka yönlerden estiğine mi işaret ediyorlar, bir iktidar değişikliğinin ucu mu göründü de bu heyecan?

Hayır, amigo basın para kazanacak.

Başında Deniz Baykal, Zülfü Livaneli, Hurşit Güneş, Mustafa Sarıgül, Mahsun Kırmızıgül, Yılmaz Morgül, Altan Abi, Nurettin Abi, Kemal Abi, Hasan Fehmi Abi olursa ufukta iktidar mı görünüyor da onun için bu kavga?

Bu adayların arasında 'esaslı' bir fark mı var da bu yarış bizi ilgilendirsin?

AKP iktidarı niçin değişsin? Önemli bir hata yapmadılar (iki önemsiz hata yaptılar, biri imam-hatip ve yüksek okul meselesi, öteki de zina suçuna hapis cezası meselesi, Avrupa höt deyince hatadan çabucak döndüler.) Enflasyon dizginlendi, para da para oldu. Irak'a da bulaşmadık. Avrupa üyeliği yolunda da herşeyi yaptık, daha ne?

'islamcı' iktidar döneminde mahalle bakkalında Fransız ve italyan şarapları satılıyor, hiçbir 'laik' iktidardan görmemiştik bunu.

iktidar değişirse CHP farklı bir icraat mı yapacak? IMF'nin adamı Kemal Derviş mi bu kuruma kafa tutup borç ödemeyi erteleyecek de yatırıma yönelecek? Livaneli devrim mi başlatacak?

iktidarı paylaşamayan çok görmüştük ama ana muhalefet liderliğini paylaşamamak ancak Türk sosyallerine özgü olsa gerek!

Dolayısıyla, CHP kurultayını değil, basını izleyin. Bakın bakalım hangi kifayetsiz muhteris kendi adamını aklı sıra nasıl ittirmeye çalışıyor? Hangi mazlum mütefekkir aklı sıra CHP'yi iktidara getirebileceğini sanıyor? Hangi uyanık da, yazarlarına ve okurlarına gaz vererek, paraları sayıyor?

engin ardıç