bugün

ikinci kez 75. sayfasında takılıp kalınan roman. Yakında filmini alıp izleyeceğim tam olacak.

Tamam roman bilmem kaçıncı yüzyıl Fransızcasında yazılmış olabilir de be adam ingilizce'ye de aynı şekilde çevirmen gerekir mi? Öyle kelimeler kullanmışlar ki Webster sözlük bile ahh uuuh be ne lan diye dile gelecek nerdeyse.
Müzikal tarzı sevmeyenler bu ve bunun gibi filmlere hiç yaklaşmasın. Ondan sonra beğenmedim oluyor. Neden diye sorduğumuzda da müzikal tarz sevmiyorum oluyor. izleme o zaman börtü böceğim benim. Filmin hakkını yememek gerekiyor. Singin' in the Rain, Sweeney Todd The Demon Barber of Fleet Street filmlerinden sonra en sevdiğim üçüncü müzikal oldu. Süreyi biraz uzun tutarak aslında riskli birşeye imza atsalar bile seyir doyumuna sonuna kadar ulaştırmasını biliyor. Victor Hugo'nun nadide eserinden yola çıkarak hazırlanınca daha bir güzel olmuş. Romantik bir eser olmasından kaynklıdır filmin içinde ki sık tesadüfler izleyenleri biraz 'yok artık' çizgisine sürükleyebilir. Sonuçta o akımın bu özelliğidir onu 'akım' kılan şey.. Özellikle sahnelerin etkileyiciliği çok hoşuma gitti.

Eleştireceğim noktalar da var tabii.. Örneğin gereksizce gözümüze sokulan 'göz'ler gözümden kaçmadı. Yakışmamış bu esere.. Bundan sonra da bazı sahnelerin gereksiz yere uzatıldığını fark ettim. Tek oyuncu çekimlerinde hele ki bir müzikalde sahneler o kadar uzatılmamalı. Bir de herşeyi müzikle, melodiyle anlatma çabası hoşuma gitmedi. Müzikal tarza aşina olmayanlar için aralara (bu kadar uzun sürede) normal replikler yerleştirmek şart.

Anne Hathaway her ne kadar çok az süre yer alsa da Yardımcı Kadın Oyuncu ödülünü hak ettiğin gösterdi. Kendisinin izlediğim ilk filmi The Devil Wears Prada idi. Kendisini burada keşfetmiştim ki elmas gibi parlıyordu o filmde bile. Sonunda da bana göre hak ettiği ödülü alıp istenilen yerde gördüm kendisini.. Hugh Jackman takdire şayan bir performans sergilemiş. Gençlikten yaşlılığa doğru en belirgin şekilde filmin içine yedirilmiş, altından iyi bir şekilde kalkmış. Bundan sonra belirteceğim sadece Young Cosette'in tatlılığı olur.

Özellikle belirtiyorum tarza aşina olanlar ve sevenler izlesin böyle filmleri. Çünkü sıkar biliyorum, sevmediğiniz bir yemeği de yediremeyiz nihayetinde. Fakat çok güzel hazırlanmış, dekorları, kostümleri ile ön plana çıkan bir film. Senaryosu zaten über.

http://p1307.hizliresim.com/1c/2/pttds.jpg
Look down gibi hjarika bir şarkısı vardır oscar ödüllü filminin.
cok harika bir film. müzikal oldugu icin hemen hemen konusulan metin bulunmamasina rahmen ne kadar güzel ifadeler bulunmus...
hugh jackman, anne hathawey, russell crowe'un gercekten muthis oyunculuk sergilemisler.
tüm karakterlerine hayran olunmustur.
les les misarebles..
(bkz: le le le le sakine)
görüntü kalitesi müthiştir.
böylesine kült bi eserin yeniden çekimi yapılması gerekiyorsa bu kadar kaliteli, fark yaratacak bir şekilde yapılmalıydı. yapmışlar da.
ihtiyaçları çok fazlalaşan insanlar kendi öz kaynaklarının sınırlarını zorlamaya itilir ve yollarına çıkan herhangi bir savunmasız kişiden bile irkilir. iş ve ücretler, yiyecek ve ısı, cesaret ve iyi niyet hepsi sahip olamadıkları şeylerdir. ışık gölgeye dönüşür ve karanlık yüreklerini doldurur. bu karanlık içeresinde erkek, kadın ve çocuğun zayıflığını ele geçirir ve onları utanç verici işlere zorlar. artık hiçbir dehşet veya korku dışlanmaz. ümitsizlik, sadece dört duvarın adiliği ve basitliği ile sınırlanmıştır; hepsi kötülük ve suça yönelir...
hepsi sefilleşmiş, bozulmuş birer kötü ve pislik gibi gözükür. fakat o denli alçalmış kişilerin de daha fazla alçalamayacağı bir çizgi vardır ve bu dönüm noktasında, dış dünya adeta yutar bu zavallı, talihsiz, kimliksiz insanları... onlar "sefiller"dir; toplumdan dışlananlar, yeraltı köpekleri...

-victor hugo.
kitabını okuduğum, bitirir bitirmez filmini izlemek için sabırsızlandığım victor hugo eseri.
victor hugo'nun önemli başyapıtlarından biridir hiç şüpesiz. kitabı okurken kendinizi içinde bulmanız olayların aslında nasılda örüldügünü bizlere gösteriyor zorlu bi süreç ve acılarla dolu yaftalanmış, bir oluşumun ternellerine dayanıyor victor'un bu ölümsüz eseri.
victor Hugo'nun en güzel kitabıdır. 2013'te Hugh jackman, Russell Crowe ve Anne Hathaway'in başrollerini paylaştıgı harika bir filmdir. Oscarda almıştır.
"Kadınların, çocukların, hizmetkârların, acizlerin, muhtaçların ve cahillerin kusurları; kocaların, babaların, efendilerin, güçlülerin, zenginlerin ve bilginlerin kusurudur.

-victor hugo.
başlığın altının bu kadar boş olmasının ama sol frame'de şuan da baksanız * yine sözüm ona gerekli başlıkların altının dolmasını yadırgadığımı farkettiğimde, kendimi içinde hissettiğim topluluk.
ve saygılar victor.
kitabı çıkarsa hemen alacağım film.
sıkıcı olduğunu gördüğüm için okumayıp 23. sayfasında fırlatıp attığım kitap. ne abartılıyor ne abartılıyor... dünya klasiklerindenmiş, mutlaka okumalıymışım falanlar filanlar. yani elif şafak okurken aldığım tadı böyle sıkıcı ve iç karartıcı kitaplardan nasıl alabilirim? mesela süt romanı dünya klasiklerinden olmalı sefiller değil. böyle fakir edebiyatı hep nedense çok tutuluyor halbuki edebiyat bile değil yavan bir kitap. okumaya başlayın eminim siz de sıkıntıdan patlayıp bir süre sonra kitabı fırlatıp atacaksınız. insan bir kere dünyaya geliyor be!
ilk yüz sayfasında sıkılıp bırakanların tadını alamayacağı eşsiz bir dünya klasiğidir.
Elif şafağı beğenenlerin beğenmeyeceği roman. Sabır gösterip sonuna kadar okuyanların tadına varacağı ve tadını asla elif şafakta bulamayacağı kitap. Fakir edebiyatı dediğimiz şey sefillerse varoş edebiyatı da elif şafak kitapları oluyor.
12-15 yaş civarındaki çocuklara mutlaka okutulması gereken roman. ahlaki gelişimleri için mühim.
Duyuyor musun söylenen şarkıyı?
Öfkeli insanların şarkısını?
Bir daha köle olmayacak insanların müziği bu.

Yürek atışının ritmi,
Anımsattığında davul seslerini,
Başlayacak yeni bir hayat,
Yarın olduğunda.

Katılacak mısın savaşımıza?
Kim duracak dimdik yanımda?
Barikatın ötesinde bekliyor mu o arzuladığın dünya?
O zaman katıl savaşımıza.
imkân sunacak özgür olmana.

dizlerini bize kazandırmış müzikal. ayakta alkışladım efenim... teşekkürler...

http://www.youtube.com/watch?v=gMYNfQlf1H8
Victor hugo nun klasikler arasında önemli bir yere sahip kült romanı. insanlar arası ahlakı sorgular.
okurken jean valjean'ı yakından tanıyacağınız, suç işlemenin ve affedilmenin değerini anlayacağınız, fransada cumhuriyetçilerle birlikte savaşacağınız bir kitap.
romanda j. valjean bir ekmek çaldığı için küreğe mahkum edilmiştir.günümüzde ülkemizde ise yatak odasında ayakkabı kutularında bulunan paracıkların sahipleri ise göğüslerini gere gere gezmekteler. ahlaki değerler mi değişti yoksa değişen insanımız mı!
Heyecanlı olayların arkasına saklanmış mesajlar algılanamazsa sıkıcı ve öylesine bir anlatıymış gibi gelen başarılı roman.

http://karnaval.blogcu.co...filler-victor-hugo/801337
victor hugo nun romantizmin etkisiyle yazdığı romanıdır. müzikali de en az kitabı kadar güzeldir.
victor hugo'nun mutlu sonla bitirdiği, neredeyse her sayfasında bir olay olan romanıdır. Ayrıca 'Jean valjean gibi adamlar var mı?' dedirttiriyor insana.
kitabını okuduğum, filmini izlediğim ve enfes bulduğum klasiktir.