bugün

bana okumayı sevdiren romandır, bu yüzdendir ki victor abimizi her zaman saygıyla ve sevgiyle anar, fatihasını eksik etmem.
herkesin hayatında okuması gereken bir eser. ilk olarak ortaokulda okuduğum ve hala en sevdiğim roman olan victor hugo'nun eseri.
"kadınların, çocukların, hizmetçilerin, güçsüzlerin, yoksulların ve bilgisizlerin günahları; eşlerinin, babalarının, efendilerinin, güçlülerin zenginlerin ve bilgililerin suçlarından kaynaklanır."

günah işleyebilirsiniz; ancak doğruluktan asla ayrılmayın. adaletli kişi olun, insanoğlunun yasası, en az günah işlemektir. hiç günah işlememek meleklere özgüdür. yeryüzüne yaşayan her canlı, günaha boyun eğebilir, bu bir çeşit yerçekimir.

denizin görüntüsünden bile daha engin bir görüntü vardır, bu da göklerin görüntüsüdür. ancak insanoğlunun ruhu denizlerden ve göklerden bile daha engin, daha gizemlidir.

küçük yalan, masum yalan, böyle bir şey olabilirmi?yalan söylemek, salt kötülüktür. az yalan söylemek olanaksızdır: yalan söyleyen her yalanı söyler. yalan söylemek şeytanın ta kendisidir.
şeytanın iki adı vardı: biri şeytan, öbürü yalan. *
insanlık demek kimlik demektir. insanoğlu hep aynı hamurdan yoğrulmustur. insan dünyaya geldiğinde bir başkasından farksız değildir. aynı et, aynı ten ve en sonra aynı kül.ne yazık ki, kişinin hamuruna katılan bilgisizlik onu karartır. bu koyu karanlık kişinin içine dolar ve işte orada kötülüğü oluşturur.
tom hooper tarafından (the king speech'in yönetmeni) yeni bir uyarlamasının çekilmesi planlanan başyapıt. filmin castı için adı geçen ilk isimler arasında hugh jackman ve anne hathaway yer alıyor. hathaway'in fontaine rolü için ismi geçmekte. hugh jackman'da jan valjan olsa gerek.
(bkz: ölmeden mutlaka okunması gereken kitaplar top 5) başlığında yazarların oylarıyla yapılan değerlemede 4. sıradadır.
"benim babam, dedi marius, kahraman bir adamdı. ülkesine şerefle hizmet etti, yaşamının yirmi beş yılını kar altında, güneş altında, yağmur altında, kurşun altında geçirdi, yirmi kez yaralandı asla sızlanmadı tek başına, yoksulluk içinde öldü. onun tek hatası da sonuna kadar iki nankörü sevmesi oldu: vatanını ve beni!"

diye buyuruyor...
bu kitap heryerdedir, herkes okumuştur ya da okudum numarısı yapıyordur.
bu kitabın ilk hali baya bi uzun bin sayfaya yakın ki türkiye de bin sayfalık halini bulamazsınız kolay kolay.
okudum ilk kitaplardan biriydi. jean valjean ın sıra dışı hayatını anlatan insanlık dersi veren bir baş yapıt. aklıma geldide cosette i aklımda şebnem schaefer olarak canlandırmıştım. *
"...Waterloo'da yalınkılıç düşmanlarını öldüren Almanlar'ın o günlerde 'Goethe' gibi usta bir şairi, bir yazarı vardı. Wellington'un ingiltere'sinde de o yıllarda 'Lord Byron' parlıyordu. Almanya ve ingiltere kültür bakımından on dokuzuncu yüzyıla mühür basmış oldular. Waterloo'nun bu kalkınmada bir işlevi olmadı... Sadece barbar uluslar, uygarlıklarını savaşların sonuçlarına bağlar. Fakat ilkel uluslarda bir utku, ansızın kalkınma yaratır. Bu, bir fırtınayla kabaran sellerin geçici gururu, kibridir. Uygar uluslar, özellikle yaşadığımız çağda, bir komutanın iyi ya da kötü şansıyla ne yükselir, ne de alçalır."
bana kitap okuma alışkanlığını kazandıran şaheser. ölmeden önce okunması gerken kitaplar listesinde ilk sırada olmalıdır. 2013 yılında filmi vizyona giriyormuş, fragmanı da burada

http://www.youtube.com/watch?v=S3uUTKOUhZU
anlayamadığım için kendimden nefret ettiren bir klasiktir ayrıca okuduğum ilk klasik roman olması dolayısıyla beni klasiklerden soğutmuştur, tabi beşinci sınıftayken ne haddımeydi bilmiyorum.
hayran kaldığım ve asla unutamayacağım mükemmel bir victor hugo klasiği. bi arkadaşıma önerdiğimde kapaktaki resmine bakıp çok sıkıcı demişti. şekilciliğe hayır!! cidden.
Eğer kalas ve sizi rezil etme potansiyeline sahip bir arkadaş grubunuz yoksa, Marius'un Cosette'e yazdığı mektubumsu şeyi facebook'ta paylaştığınızda, bazı kızların dikkatini çekmenizin ve işlerinizin açılmasının işten bile olmadığı, romantik akımın en iyi eserlerinden biri (herşey o malum şey için).
hollywood'un el atmaması gereken başyapıt. ayrıca dindar bir insan olan victor hugo'nun fransız devrimi sonucu çoğalan ahlaksız ilişkilere de gönderme yapmıştır. kitabın sonlarında marius'un hatasını anlayıp jean valjean'a yaptıkları için dizlerine kapanmasında gözleri doldurur. dizisi izlenmek isteniyorsa gerard depardieu'nun 4 bölümlük olan les miserables'ı izlenmelidir.
ihtiyaçları çok fazlalaşan insanlar kendi öz kaynaklarının sınırlarını zorlamaya itilir ve yollarına çıkan herhangi bir savunmasız kişiden bile irkilir. iş ve ücretler, yiyecek ve ısı, cesaret ve iyi niyet hepsi sahip olamadıkları şeylerdir. ışık gölgeye dönüşür ve karanlık yüreklerini doldurur. bu karanlık içerisinde erkek, kadın ve çocuğun zayıflığını ele geçirir ve onları utanç verici işlere zorlar. artık hiçbir dehşet veya korku dışlanmaz. ümitsizlik, sadece dört duvarın adiliği ve basitliği ile sınırlanmıştır; hepsi kötülük ve suça yönelir... hepsi sefilleşmiş, bozulmuş birer kötü ve pislik gibi gözükür. fakat o denli alçalmış kişilerin de daha fazla alçalamayacağı bir çizgi vardır ve bu dönüm noktasında, dış dünya adeta yutar bu zavallı, talihsiz, kimliksiz insanları... onlar "sefiller"dir; toplumdan dışlananlar, yeraltı köpekleri...

victor hugo/sefiller.
kitabina yorum yapamayacagim bir basyapit. okumadim cunku.

filminin fragmanina aldandik gittik. sig bir adamim eyvallah, herseyi kabul ediyorum.

film basladi bir baktik ahanda muzikal... ilk sahneler muzikler iyiydi de, sonra o kadar baydi ki tum sinema endustrisinden sogudum. gecmek bilmedi iki saat lan.

muzikalden anlamam dedigim gibi. ama o ask hikayesi, bitmek bilmeyen sarkilar falan filan.

dedim ulan ilk defa muzikal izliyoruz, cikmiycam sonuna kadar kalicam. ama azapti.

cektigimi daha da fazla yazmak istiyorum ama uzatmak da istemiyorum.

son sozum, muzikale karsi biraz onyarginiz varsa gitmeyin lan. valla. yengenizden sogudum o derece.
1 mart 2013 de türkiyede gösterime giricek ama normalde aralık ta 5-6 ülkede gösterime girdi bizde * dayanamadık erkenden izledik işte neyse spoiler vericek fln değilim zaten bir çok insanda kitabını okumuştur konuyu bilir, diyeceğim şu film gösterime girince Hugh Jackman,Anne Hathaway,Russell Crowe,Helena Bonham Carter oynuyor huaa gitmek lazım diye düşünebilirsiniz ama müzikal dir yani öyle müzikal sevmiyorsanız ki ben pek sevmem bazı sahneler baya biliyor o yüzden düşünün taşının öyle gidin izleyin saygılar sevgiler.

Edit: Hugh Jackman harbiden sadece bir sinema oyuncusu değil ayrıca nasıl bir tiyatrocu ve müzikal oyuncusu olduğunuda bir kez daha göstermiştir.*
(bkz: look down)
Öncelikle :

(bkz: Hugh Jackman)

2 saat 45 dakikalık muhteşem bir film olmuş. Aslında 1 martı bekleyip sinemada izlemek istiyordum ama dayanamadım. Çok iyi bir cast seçimi yapılmış. her şey muazzamdı. Anne Hathaway I Dreamed a Dream'i öyle güzel söylemiş ki çok beğendim.
sinemaya uyarlanmış kitaplardan biridir.

daha ülkemizde gösterime girmemiştir ama internette bulup izlenebilir.
muhteşem bir müzikal film. Kaliteli kadro kaliteli bir yönetmen. Ne desem boş izlemek lazım. Umarım dublaj yaparlarsa önemseyip düzgün şekilde yaparlar. Müzikal bir filmin dublajı sanatsal bir çaba gerektirecektir muhakkak.
Alt yazılı izledim ama sinemada da izleyeceğim 1 martta.
Victor Hugo nun 1862 de yazdığı mükemmel roman. Bir adamın hayatını yaşadığı zorlukları anlatıyor.
(bkz: victor hugo)nun unutulmaz romanı. romanımızın konusu jean valjean adında birinin çaldığı ekmek yüzünden ilk önce 5 sonra 19 yıl hapis yatması ve sonrasında gelişen olayları konu alır.
bir insanın kişisel gelişimine katkısının yanında, içsel bir yolculuğa çıkmanızı ve bugüne kadar yaptığınız ve yapacaklarınızın bilançosunu yapmanızda yardımcı olur.
bu kuşkusuz yazarın derin psikoloji bilgisinden kaynaklanmaktadır. kitap akıcı anlatımıyla da çok başarılıdır. herkese rahatlıkla tavsiye edilebilinir.
sefiller romantizm akımının doğduğu 18. yüzyılda verilmiş en büyük eserlerden biri olarak kabul edilir. okurken ağlatabilecek ve biterken de lütfen bir kaç sayfa daha diyerek hüzünleneceğiniz nadir eserlerdendir...
güncel Önemli Başlıklar