bugün

içini dökmek için tasarlanmış, hayali bir kahramana gönderilen mektuplardır.

Sevgili Leona,
Sanırım sana yazmayalı çok uzun bir zaman oldu. Öncelikle özür dilerim. Aslında nereden başlayacağımı bilmeden girişiyorum bu mektuba. Hala hayatta olduğunu bilmek biraz olsun acılarımı azaltırdı. Ve bunu can-ı gönülden istiyorum. Ve mektubuma bir yerlerde hala nefes alıp verdiğini bilirmişçesine devam etmek istiyorum.
Özledim Leo. Küçük olmayı özledim. Hayata umarsızca gülmeyi, oynadığı oyunlara dizlerim kanasa da koşarak gitmeyi özledim. Birlikte kaçıp gittiğimiz çayırda saatlerce geçirdiğimiz o özgür yaramazlıkları özledim. Güneş yavaş yavaş batarken uzandığımız çimenlerin sırtımızda bıraktığı yeşilliklerle biz giderken arkamızdan gönderdiği turuncu ışıkların buluşma anlarını özledim.
Niye hayat bu kadar zalim Leo? Niye? Niye birilerini sevdiğimiz zaman araya oyunlar sokarak canımızı yakıyor? Ve ayrılıklara neden oluyor? Hadi bu hayatın suçu…
Peki, niye insanlar en değer verdiklerini bu kadar kolay unutabiliyor? Yoksa gerçekten biz haricinde çok mu iyi oyuncular bunlar? Sahte mi tüm yaşatılan mutluluklar?
Anlamıyorum Leona. Sevdim. Çok sevdim. Nerede hata yaptım bir türlü bulamıyorum. Hayatıma girdiğinde tüm güneş ışıklarını beraberinde getirmişti odama. Şimdi niye beni karanlıklara mahkum etti bilmiyorum.
Canım yanıyor. ‘Herkesin canı cehenneme. Bizi bize bırakın.’ Diye feryat etmek istiyorum. Acaba o da bunu istiyor mudur Leo? Acaba gerçekten sevmiş midir beni? Söylediği onca şey gerçek midir?
Hiç kavuşamazlar mı birbirini sevenler peki? Yani sevmek yetmez mi? Aşk bu kadar aciz mi? Yenemez mi tüm her şeyi, galip gelemez mi hayata karşı?
Yeni tanışmıştık. Birlikte zaman geçirmek en büyük mutluluğumuzdu. Mutluyduk Leo. Yani söylediği tüm her şey yalan olsa bile gözlerindeki o mutluluk gerçekti. Eminim Leo. O da mutluydu. Sonra ona aşık olduğumu söyledim. Bir süre daha devam ettik sevgili olmadan aramızdaki ilişkiye. Bana seni kaybetmeyeceğim derdi hep. Anlamıyorum ne değişti? Sevgisinden bir an olsun şüphe etmedim. Ama o son adımı atamadı. Sen kızsın Leo. Eğer anlatabildiysem ve anlayabildiysen anlat bana Leo. Nerede hata yaptığımı anlat. Çok kırdım onu. Ağır şeyler söyledim. Ama o da biliyor. içinde bulunduğum çaresizlik beni aptalca şeyler yapmaya salakça şeyler söylemeye mecbur etti. Biliyorum hiçbir şey için mazeret değil bu. Ama çok sevdim Leo. Günün birinde ya giderse diye bekleyemedim. Anlayış göstermedim. içinde bulunduğu durumun nasıl olduğunu görmedim. Ya da gördüm de görmemezlikten geldim. Sınırdaydık. Bir adım Leo. Bir adım daha atsa zaten sonrası hayal bile edilemez bir şekilde gelişecekti. Papazdan gidip cennetten arsa alırdım ona. Yok yok… Ona kendi cennetini inşa ederdim. içinde istediği tüm güzelliklerle. Yapardım bunu Leo. Yapabilirdim.
Hangi sokağı yanlış döndüm ben? Gittiğim yolu göremedim Leo. Gözlerimi kör etmişti güzelliği.
Ve hayaller Leo. Hani bilirsin. Tek başına kurarsın. Gerçekleştiremediğin zaman fazla acı çekmezsin. Elimden geleni yaptım dersin. Ya onun başı omuzunda senin başında onun başındayken kurulan hayaller Leo? Daha güzel değil midir tek kurulanlardan? işte öyle anlarda damarlarımda akan kanı hissediyorum ya da yavaştan içime çektiğim nefesin ciğerlerime kadar giden bütün yolları takibimde. Anlayacağın o hayali her şeyiyle içime sindiriyorum. Her bir hücrem o anın heyecanıyla, mutluluğuyla doluyor. Söyle Leo? Her şeyi bir kenara bırakıp gitmek bu kadar mı kolay olabilir birisi için?
Ortada kazanılacak bir maç varsa sahayı terk etmek niyedir? Niye insan en zor anda bırakmayı seçer? Zafere giden yolda her şeyi yapmak mübah değil midir? Her yol denenmemeli midir? Bu kadar mı kolay değer yargılarımız? Bu kadar mı meraklıyız inşa ettiğimiz her kaleyi gözümüzü bile kırpmadan yıkmaya?
Hadi diyelim sen kendinden eminsin. isteklerin belli beklentilerin belli. O zaman da terk etmek yerine kalıp savaşılmamalı mıdır? Sevdiğin kişi, hayatın boyunca yanında görmeyi düşündüğün kişi, hayalleri sallama yapıp içtiğin, diyardan diyara göç ettiğin kişi hak etmez mi bu kadarcık şeyi?
Sanırım o kadar veda ettim ki ona bu gidişin koymamasının tek sebebidir hücrelerim. Nedenlerim vardı yine. Onu üzmemek adınaydı her gidişim. Ki zaten hiç birinde gidemedim. Ondan nasıl olurda vazgeçebilirdim ki.
Biliyorum Leo çok kırdım, çok üzdüm onu. Ama inan ki hiç birini isteyerek yapmadım. O kadar mutlu o kadar uyumluyduk ki bu bir ömür devam etsin diye kalbinde hapis olmayı istedim. Ona hapsolmak. Tüm hayatımı sadece ve sadece bir kişiye adayarak özgürlüğün kanadını yakalamak ve mutluluğu solumak.
Ve biliyor musun Leo… Ben bunca yıldır aşk sandığım tüm her şeyi onun sayesinde bitirdim. Çünkü gerçek aşkın ne olduğunu onunla fark ettim. Her gece yattığımda düşündüğüm tek kişiydi, içime çektiğim, damarlarımda dolaşan, bütün yaşam fonksiyonlarımı ele geçiren tek kişi.
Tanıyorsun beni. Umut ve hayallerimle hayatımı mutfakta geçiririm. Herkes içindi yemeklerim. Şölenleri tüm insanlar için düzenlerdim. Her şeyden geçtim. O kadar lezizdi ki düşüncelerim onu sadece bir günde 100 kilo yapabilirdim. Bütün hayatımca Leo… Bütün hayatım boyunca, gelseydi eğer mutfağıma elimde menüyle bir garson edasıyla hep en güzel yeri ona seçerdim. istediği yemeği yapmak için bürünüp kıyafetleri şişman aşçılar gibi tencerelerin önüne geçerdim. Daha sonra isterse ona eşlik ederdim. Niye gelmedi mutfağıma Leo? O kadar mı dardı orası?
Anladın dimi beni Leo? Bir zamanlar bana sorular sorardın. Görmediğin bir şeyler vardır belki diye farklı kapılar arattırırdın. Mantığımın duygularımı öldürdüğünü söylerdin. Ben onun için mantığımı öldürdüm. Fark ettin dimi artık kendimi iyileştiremediğimi?
Beni bıraktığı yerde yolumu kaybettim. Şimdi bakıyorum da 3 farklı köprü var önümde. Ve her birisi farklı yollarla ilerliyor. Ne yapmalıyım Leo?
Bırakmalı mıyım? Umut denilen her zaman kandilim olan ışığa sarılıp içimdeki bu aşkla mı yaşamalıyım? Gerçek aşk bir gün kazanır diyerek tüm hayatımı belki de bu yolda feda etmek pahasına ona daha da mı sarılmalıyım?
Yoksa tüm silahlarımı alıp topyekün bir savaş mı açmalıyım? içimdeki aşkın büyüklüğü yeterince canımı yakarken onu nefrete dönüştürüp tüm bedenimin alevler içinde cayır cayır yanmasını mı sağlamalıyım? Ben her şeyimi yani seni kaybettim diyerek cezasını ona kesip tüm her şeyini kaybetmesini mi sağlayım? Bu dünyayı cehennem gibi yangın yeri yapıp elimde 3 dişliyle ona acılar mı sunayım?
Yoksa her şeyi bırakıp kaçayım mı bende? Tüm her şeyi. Onu da. Sessizlikler içinde çığlıklarım yankılanırken ciğerlerimde, haykırışlarım beynimde kasırgalar yaratıp sonra da oturup kalbimden göz yaşı mı akıtayım?
Her yol bana o kadar uzak ki. O olsa yanımda her yolu seçerdim. Tek başıma yürümek istemiyorum Leo. Diğer yarımı bulmuşken bunu yapmak istemiyorum. Yoksa bütün benliğim idam sehpasına götürecek beni.
Görür mü be Leo? Birileri o yıkıntılarımızın arasından çıkarıp da bizi sarar mı yaralarımızı? Gerçek aşk içimde. Can çekişmelerini duymaz mı tanrı? Hangi günahın bedelidir bu ızdırap? Yoksa O da mı terk etti beni? Yoksa o da her rüyadan uyanmak gibi bir şeydi?
Leo seviyorum seni.
14 Aralık 2011