bugün

türkçeye veda vakti olarak çevrilen 2005 yapımı françois ozon filmi.
yirmibeşinci uluslararası istanbul film festivali'nde gösterime girmiş şimdi ise vizyondaki yerini almıştır.

"Ozon'un ölüm üzerine üçlemesinin ikinci bölümü olan bu "erkek melodramı", insanın kendi ölümüyle başa çıkması üzerine. Yakışıklı ve başarılı moda fotoğrafçısı Romain, ölümcül bir tür kansere yakalandığını öğrenir. Kendi isteğiyle asgari tedavi gören Romain, hastalığını ailesinden saklar ve ilk başlarda onlara hakaret eder. Bir sonraki adımı ise, hastalığından habersiz olan erkek arkadaşını terk etmek olur. Durumunu sadece büyükannesine anlatır; ona göre yaklaşan ölümü kabul etmenin başlangıcı budur."
--spoiler--
3 ay sonra öleceğinizi bilseniz ne yapardınız?
--spoiler--
insan; kendisinin öleceği düşüncesini sürekli erteler. bir gün ölümünüzün yakın olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissedeceğinize, geride kalanlara neler bırakacağınıza dair...
duyguların fazlaca karışmasına neden olacabilecek türde francois ozon'un ölüm üzerine üçlemesinin ikincisi, uzun zamandır gördüğüm en ilginç sona sahip film.
gouttes d eau sur pierres brulantes'den sonraki en ba$arılı ozon filmi, izlediklerimden.

kokocu romain -Melvil Poupaud- gay barda gezinirken bir hayli gülümsetti o halterci tipli aktif'ler.
ölmek üzere olan bir adamın hikayesi,duyguları ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi sanıyorum. hayatınızın sonunun geldiğini bilseniz ne yapardınız sorusunun en güzel cevabı, sevdikleriyle normal normal yaşayan genç başarılı bir fotoğrafçının öleceğini öğrenmesi ile başlıyor.
Romain'in büyükannesiyle diyalogları, her daim gözünün önünde canlanan çocukluğu, kızkardeşini parkta uzaktan izlemesi, çok sevdiği sasha'nın elini kalbine götürdüğü ve "hala atıyor" cümlesini kurması, çocukları sevmezken çocuk sahibi olmak isteyen bir aileye yardım etmesi ve tüm mal varlığını hiç görmeyecek olduğu çocuğuna bırakması, sona bir adım daha yaklaşırken çalan telefonunu çöpe atması ve yine her zaman gözünün önünde salınan o kıvırcık saçlı çocukluğu, tüm bunları yaşarken yüzünden eksik olmayan masum ifade. 1 saat 17 dakika boyunca boyut değiştirmeye, farklı bir dünyaya adım atma nedeni, francois ozon'un ağlatan filmi.
kötü huylu bir tümör nedeniyle öleceğini öğrenen eş cinsel bir fotoğrafçının son zamanların da yaşadığı umutsuzluğu konu alan françois ozon filmi. baş rolde melvil poupaud, romain karakterini çok etkileyici bir şekilde canlandırmaktadır. film ölüm karşısında ne kadar çaresiz pes etmişliği iyi bir şekilde ele alıyor, tek artısı bu. ve melvil in o karakreri ne kadar gerçekçi canlandırdığını gösteriyor.
françois ozon 'un izlediğim 11. filmi.

amazon'a baktığım kadarıyla 80 dakikanın az üzeri bir süreye sahip ve böylece bir solukta bitirilebilen bir çalışma. türkiye'de basılmış dvd'si ise 77 dakika. sanki küçük çaplı kesikler yemiş gibi duruyor elimdeki dvd.
ajitasyon sınırlarına hiç yaklaşmadan olduğu gibi bir anlatım söz konusu. ve konu gereksiz yere uzatılmamış.

--spoiler--
Romain'in kanser sonrası çok az olan şansını zorlamayıp tedaviye yanaşmayarak hastalığı kendi dünyasında yaşamasını anlatıyor veda vakti. kanser, vücuda yayılmış ve doktorun ifadesine göre yüzde 5'in dahi altında bir yaşama tutunma olasılığı mevcut. romain bu süreçten sonra çevresindekilerden koparak ölümü son derece bireysel bir olgu olarak değerleyip muhatabı benim edalarında bir tavır takınıyor. yola kız kardeşiyle kavga ederek ve işine dair bir tatil moduna girerek başlıyor, akabinde erkek arkadaşından istemeyerek ayrılıyor. yani iş, sevgili ve kız kardeşle ara bozuluyor. aileden de uzaklaşıyor, hastalıkla gayet kişisel bir yüzleşme gerçekleşiyor. durum sadece büyükanneyle o da ölümü kendince beklediği için paylaşılıyor. ortaya karışık tadında bir çiftin ilişkisine de dahil oluyor. baba olarak vekalet veriyor. sona yaklaştıkça bu kişisel hesaplaşma ve ölümün soğuk yüzü bazı geri adımları da atmayı gerektiriyor. sevgili ve kız kardeşle son kez görüşülüyor ve kopmuşluk- çaresizlik- özlem (çocukluğa geri dönüşler/ yoğun hissiyat ve buruk bir tat) içinde ölüm bekleniyor.
--spoiler--

son derece estetik bulduğum üçlü bir sevişme sahnesi, romain'in elini sasha'nın kalbine götürüp hala atıyor demesi, çocukluğa harikulade geri dönüşler, hiçbir dondurma bu denli buruk olamazdıyı düşündüren sahne, plajın sakinleşmesiyle yavaş yavaş ölüme uzanarak ve istenildiği gibi ulaşılıyor olması temalarını barındıran dipten ve derinden ozon'un inceliğini ve şiirselliğini göze sokan izlenmesi gereken bir veda vakti'ni (finalini) yansıtan yansıtırken de hiçbir abartıya kaçmayan...

10 üzerinden 7,5.